Kuban… Cehaletle mücadele önderi ve büyük iyimser

Orhan Bursalı
Kuban… Cehaletle mücadele önderi ve büyük iyimser

İyimser ama gerçekçi. Dünyanın ve ülkenin berbat halini haftalık yazılarında resmederken, aynı zamanda mutlaka bir iyimserlik için çıkış yolu da bırakıyor. Böyle giderse, dünya iklim değişiminin esiri olacak diyor ve sürdürülemezliğe vurgu yapıyor. Zenginliğin çok çok azınlığın elinde birikimini şiddetle eleştiriyor ve daha adil bir dünya için mücadeleye çağrı yapıyor...

En önem verdiği konular arasında cehalet var. Yaza yaza bitiremedi bu konuyu, çünkü halkın önemli ölçüde cahil kalmasının, politikacıların ülkeyi istedikleri gibi, kendi çıkarları doğrultusunda yönetmesine fırsat verdiğini düşündü hep. Bu bakımdan ‘en önemli sorunumuz cehalet’ dedi daima.

Değişimin ancak halkın bilinçlenmesiyle olacağına inandı ve kurucuları arasında olduğu, gönülden desteklediği, herkesi okumaya çağırdığı Herkese Bilim Teknoloji dergisine de böyle bir görev yükledi. HBT çıktıktan sonraki ilk doğum gününde, Adahan’da kutlamaya katılanları dergiye abone olmaya çağırdı.


Cehaletle mücadele önderi oldu Kuban. O büyük bir iyimserdi, büyük bir mücadele ve düşün insanıydı. İyimserliğini, Atatürk’ten, Kurtuluş Savaşı’ndan, Kuruluş’tan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin başarılmasından aldığını görüyordum. O kuşağın insanı, Cumhuriyet’le birlikte doğdu adeta, onu yaşadı, başarılarına katkıda bulundu, bir ülkeye sahip olmanın keyfini yüksek bir özgüvenle yaşadı.

İyimserliğinin kökeninin bu olduğuna kaniyim.

Bilinçlenmenin aracı

Gerektiğinde sıfırdan başlayacak bir karakteri vardı Kuban’ın. Bu nedenle, CBT kapandığında, Herkese Bilim Teknoloji olarak hayatını devam etmesine büyük destek verdi. HBT onun için halkı bilim, teknoloji, bilimsel düşünce ile tanıştırmanın bilinçlendirmenin bir aracı olmalıydı.

Neden HBT sorusuna şu yanıtı veriyordu:

Bilim ve Teknoloji Türkiye’yi kurtaracak tek yol. Bir metafor yapacak olursak, bilim Türkiye’ye de dünyaya da aş verecek olan kazandır. Teknoloji de onun kepçesi. Biz zaten kepçeyi yani teknolojiyi satın alıyoruz. Araç bilimdir. Bilimi eğer belli bir düzeye çıkarmazsak dünyanın gerisinde kalırsanız bunun adı basit olarak köleliktir. Bilinçlenilmesi gereken tek şey bu toplumda bilim üretilmesi, onun aracı olan teknolojiyi dünya düzeyine çıkarması, yoksa hiç bir şansı yok. HBT’nin farkı, bunu namuslu bilim insanı olarak yapmasıdır. Politikayı unutun. Dünyada politika yozlaşmış bir araçtır. Bütün dünyada böyle, Türkiye’de daha da beter. Politik söylem, hatta akademik söylem bile, namuslu bilimsel söylemin yerine geçemez. Türkiye’de bilimin egemen olduğu bir dünya görüşüne gerek var...www.youtube.com

Bilim değiştirir

HBT’nin ilk sayısındaki yazısında bu söylediklerini daha çok açıyordu:

“Bilim insanın doğayı anlamak için gösterdiği bir çabadır. Bu çabanın sonucu, gözlenebilir. Hatta sayıya vurulabilir. Bilimin içeriği ve doğası insan yaşamına etkili olduğu zaman anlaşılır. İnsan yaşamının bazı boyutlarını da değiştirebilir.”

“Herkese Bilim ve Teknoloji dergisi, bilimle teknolojinin çağdaş yaşamdaki önemlerini vurgularken, ikisi arasındaki niteliksel farkı da okuyuculara anlatmağa çalışacaktır. Amaç 21. yüzyılda kurtuluşun, tüketimin aracı olan teknoloji yolu ile değil, bilimsel düşünce egemenliği sonucu olacağını topluma anlatmaktır. Bu bir fal gibi, politik ve kültürel yalanlarla bezeli bir hayali imge değil, bilimin sağladığı bilgilerle geleceğe hazırlanmaktır. Bu bağlamda bilim adamlarının olduğu kadar onların öngörülerini topluma duyurma görevini yüklenenlerin sorumluluğu, insanlığın sonunu getirecek doğal değişmeler ve onlarla eşzamanlı toplumsal bilinçlenme bağlamında insanların aydınlanmasıdır.”

Kuban bu ilk yazısında çok önemli başka bir noktanın altını çiziyor ve dünyayı saran yalana karşı namuslu davranmak sorumluluğunu yüklüyordu HBT’ye:

Neokapitalizmin yalanlarına karşı

“Neokapitalizm’in en adi davranışı, para uğruna ölümcül tehlikeleri bile insanlardan saklamak için uydurduğu yalanlardır. Bunlar insanı alçaltan ve kabul edilemeyecek ahlaksız davranışlardır. Namuslu insanlar gelişmelerin nesnel yorumunu diğer insanlara doğru olarak yansıtmak zorundadır Namuslu bilim adamı gibi, namuslu yazar da yarın başımıza taş yağacaksa, günlük güneşlik olacak diyemez. Bilimsel doğa gözleminin analizine dayalı akılsal etkinlik, teknoloji ile teknoloji ile sonlanır, ve aklın yaratıcılığı sayesinde kendini yeniler. Buna da ‘innovation’ diyoruz. Sanayiciler bu sözcüğü çok severler. Kapitalist tüketim mekanizmasının sihirli sözcüklerinden biridir.

Bilimin sorunu ise, buzdolabı ya da cep telefonun yeni marifetleri değil, insanın CO2 artışı ya da susuzluk karşısında ne yapacağıdır! Kutuptaki buzların erimesi, hava sıcaklığının artması, en son model arabadan daha önemlidir. Derginin sorunu da insanları bu önem farkından haberdar etmektir. Bilim adamları insanlığın önündeki tehditlerden kurtulabileceğine inanıyorlar. Onun için toplumların da bu potansiyelin farkında olmaları ve onun gereklerini yerine getirecek bilgiye ve bilince sahip olmaları çağdaş yaşamın temel sorunudur.”

Sosyal bilimcinin doğa bilimci olarak davranışı

Kuban bir mimardır. Anadolu Mimarisi, İslam mimarisi, restorasyon ve koruma uzmanıdır. İstanbul aşığıdır ve İstanbul’un, Bizans ve Osmanlı tarihi üzerine her halde en iyi uzmanıdır ülkemizin ve dünyanın. Bu açıdan vurgulamak istediğim, Kuban bir fen – doğa bilimci değildir, ama bir sosyal bilimci gibi toplumun ve halk kitlelerinin analizini yapabilmekte, bundan da öte bilimi ve teknolojiyi tanımlaması, işlevlerini anlatması açısından da bir doğa bilimcisi gibi, dahası, bilim felsefecisi- düşünürü olarak konuya yaklaşmaktadır.

Bilimi de, inovasyonu da, teknolojiyi de yerlii yerine oturtması, düşüncesinin berraklığını gösterir.

Aslında Kuban’ın, bir nesnel tarihçi olarak, konulara yaklaşımı çok tarafsızdır, gözlemcidir ve konular arasındaki iç-dış ilişkileri görme analiz etme yeteneği çok yüksektir.

HBT’yi eleştirmesini söylediğimde, daha çok sayı verin, analiz verin, nesnel gerçeklere daha çok değinin demiştir. Çünkü halkın en iyi gerçekleerle ve bunu ifade eden sayılarla rakamlarla bilinçlenebileceğini düşünmektedir ve çok haklıdır da. HBT’deki Grafik Bilgi bu eleştirinin ışığında dergiye girmiştir, Fakat ben de HBT’nin bütününe baktığımda, daha çok sayısal verilere yer vermemiz gerektiğini görüyorum. Şüphesiz önemli yeni haberlere yer vermeliyiz ama analizler ve sayısal verilerle donatmalıyız HBT’yi.

Kuban aynı yazısında dünya için de şu doğru saptamayı yapar: “Bütün dünyada bilim ve teknolojinin sürekli gelişmesine karşın, dünyanın 1/7’sinin açlık sınırının altında yaşaması, artan sanayi üretimi ve yüketime karşın toplumların adam başına düşen gelirlerinin ortalamasının artmaması hatta düşmesi, ekonomik krizler, savaşlar, cinayetler bilimsel gelişmenin sağladığı teknoloji ile dünyanın refahı arasında bir denge kurulmadığını kanıtlar.”

Bu ilk HBT makalesine erişim için: www.herkesebilimteknoloji.com

İslam ülkelerine eleştiriler

Kuban, Müslüman ülkeleri coğrafyasının Batının egemenliği altında nasıl geri kaldığını sık sık gündeme getirir. Hem siyasal boyunduruk hem Batının silah ve mallarının sürekli tüketicisi olmasını eleştirir. Kendi üretimini yapamayan, bilim ve teknolojisini geliştiremeyen, çağdaş dünyaya bu açılardan katılamayan ülkeleri modern zamanların “kölesi olmaya mahkum”, köle adayı olarak görür.

Türkiye de önemli ölçüde bu kategoridedir, çünkü bilimini ve teknoloji yaratıcılığını evrensel düzeye çıkartamamıştır.

Kuban bir yazısında şöyle der:

“Çağdaş toplumları ikiye ayırmak olasıdır: Satıcılar ve alıcılar. Geçen yüzyılda Avrupa ve Amerika satıcı toplumlardı. 18-20. yüzyıllardaki yaygın sömürge çağında alıcılar içinde, çağdaş dünyaya uyumu çabuk yapanlar oldu. Bunların başında şimdi satıcılar arasındaki Japonya var. Türkiye’nin dışındaki İslam dünyasının tümü bir sömürge dönemi geçirdi. Bunlar çağdaş dünyaya uyum yapmakta zorlanan geri kalmış toplumlar olarak kaldılar. Hallerini medyada seyrediyorsunuz. İçimizde Mısır’da, ya da Libya’da yaşamak isteyen olmasa gerek.”

Şu çarpıcı çelişkiyi yazar: “Küreselleşmeye, sanayileşmeye, silahlanmaya, otomobile, telefona, euro-dolar ikilisine, Birleşmiş Milletlere, turizme, İngilizceye, gıda, giyim, modaya ‘evet’ diyoruz. Öğrencilerimizi Avrupa ve Amerika’ya yolluyoruz.”

Soru sormak bilginin yarısı Şu saptamaya kim hayır diyebilir: “Dünyanın en güzel öğüdü ‘soru sormak bilginin yarısı’, bizim peygamberin sözüdür. Bilginin sonunun olmadığını bilerek söylenmiş bir sözdür. Ama, Hıristiyan ve Çinlilerin müşterisi olun, diye bir hadis yok. Dünyanın ulaştığı sanayi aşamasına ortak olamamak, müşteri olmak köle olmak ve güdülmektir. İslam toplumlarının bugün neden kargaşa içinde ve fakir olduklarını, bu kargaşada yüzyıllardır Hıristiyan Batılı parmağı olduğunu Osmanlı tarihinden ve yakın tarihten öğrenememiş olanlara şaşmak gerek.”

Doğan Kuban çağımızın düşünürü aydını ve ülkenin yol göstericisidir.

Bu kısa yazıda, Kuban’ın bilim ve teknolojinin önemi üzerine bazı vurgulamalarını verebildik. Aslında bu yazılardan yola çıkarak, geniş ve tematik bir Kuban ve çağdaş dünya ve Türkiye üzerine görüşlerini derleyip toparlamak gibi zor bir görev beni bekliyor.

Sevgili hocamızla birlikte geçirdiğimiz bunca zaman ve düşünce birliği büyük katkıları için kendisine sonsuz teşekkürler. Dünyada görevini tamamlayarak ve düşünsel olarak her şeyini vererek aramızdan ayrıldı. Bu da aslında büyük bir mutluluk!

Orhan Bursalı

Bu yazı HBT'nin 288. sayısında yayınlanmıştır.

Orhan Bursalı