“Sancar’ın Nobel törenine gitmeyi yıllar önce planlamıştım”

Öne Çıkanlar
“Sancar’ın Nobel törenine gitmeyi yıllar önce planlamıştım”

Bilim ve Gelecek aylık dergisi, kapanan Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji dergisinin (CBT) 30 yıl kurucu yayın yönetmeni Orhan Bursalı ile, 30 yılın muhasebesi anlamına gelen, CBT’nin önemi, katkıları, onunla büyüyenler, bilim politikaları, böyle bir yayının önemi, gençler, akademi dünyası vb üzerine geniş çaplı bir söyleşi yaptı.

Orhan Bursalı “çok büyük haz aldım 30 yılda. Hele 20 yıl önce Nobel alacak bu adam dediğimiz ve sürekli izlediğimiz Aziz Sancar amacına ulaşınca keyiften dört köşe olduk. Nobel törenine gitme planımı yıllar öncesinden yapmıştım” diyor. Bu ilginç söyleşiyi sunuyoruz.

- CBT, 30 yıldır, her hafta hiç aksamadan yayımlanan bir bilim ekiydi. Bu, her yayına nasip olmaz. Sizce CBT’nin nasıl bir işlevi vardı? Misyonu neydi? Türkiye bilim yayıncılığı alanında hangi boşluğu doldurmuştu?


YANIT: Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji dergisi (CBT) adeta günlük bir bilim haberciliği yaparak, toplumda kendine edindi. Haftalık dergiydik, ama Türkiye ve bilime meraklı kitleler için bu periyod günlük bile sayılabilir, demek istedim. Popüler bilim dergileri genellikle aylıktır. İngiltere’de New Scientist haftalık yayımlanır.

Haftalık olunca, güncel bilimi çok yakından izliyorsunuz. Dikkatleri doğrudan buna çekiyorsunuz, insanların günlük siyasi ve magazin haberleri izleme alışkanlığının yanında, başka bir alışkanlık, bir niteliksel önem yaratıyorsunuz. Tabii ki müşterisi varsa. Bir gazetenin eki olması nedeniyle böyle bir müşteri, okur kitlesi oluştu. Tabi oluştu mu, bunu test ediyoruz.

CBT ayrıca akademik dünyada bir tartışma dergisiydi. Üniversite sorunları, bilim sorunları, çok geniş kapsamda tartışılıyordu. Tabii bilim politikaları da. Sadece bilim politikaları değil, teknoloji üretme ve yeteneğini arttırma bakımından ekonomi politikaları da. Bilim “ekenomi üreten bir sektör”dür aynı zamanda. Hep böyle olmuştur ve bilimi ekonomiden, teknolojiye dönüşme bakımından ayıramazsınız.

CBT benim için bir ciddi alternatif ülke politikası oluşturmak anlamına geliyordu. Pek çok açıdan bilimin sorun çözücü niteliğiyle de. 30 yıl içinde böyle bir misyon geliştirdik.

Bilim temelinde politika yapmak

- CBT’nin başından beri yayın yönetmeni olarak bu 30 yıla kuşbakışı göz atarsanız, CBT hangi başarıları kazandı? “Gündeme CBT getirdi” veya “CBT açıklığa kavuşturdu” dediğiniz konular oldu mu? CBT ülke bilim hayatına ne gibi katkılar yaptı? Hangi noktalarda zayıf kaldı?

YANIT: Sorunuz yukarıdaki yanıt ile bağlantılı, oradan da devam edersek: CBT aynı zamanda bir bilim-düşünce, bilim-kültür dergisi de epey oldu diyebilirim. Politikanın, Türkiye’de belki de yeni sayılabilecek bilimsel düşünce temelinde yapılmasına katkıda bulundu mu, bilmiyorum, ama mutlaka olmuştur, biz bunun için de çaba gösterdik.. Mesela bana çok katkıda bulundu! Belki yüksek politikayı bu açıdan istediğimiz ölçükte etkileyebildiğimizi söyleyemem, çünkü Türkiye’nin hali ortada! Ama birey temelinde zihin açıcı çok yardımcı olduğunu sanıyorum.

Bunu nerede görüyorsunuz diyebilirsiniz, hem CBT yayın sürecinde gelen tepkilerden, bizimle birlikte büyüyen gençlerden ve akademisyenlerden, hem de CBT kapatılınca karşımıza dikilen ve “bunu nasıl yaparsınız, ben ailemde bu dergiyle büyüdüm, kişiliğim bununa oluştu,” diyerek karşımıza dikilenlerden!

Bilim ve teknoloji politikalarını gündeme getirdik ve tartıştırdık. Bu, ülke için, bu konuyu gündeme taşımak ve ilgili çevrelerde tartıştırmak bakımından yenidir. Yani bir politika olarak Bilim ve Teknoloji. Bu konuya damardan girdik hep. Bu açıdan, Türkiye’de bir gündem yaratmaya çalıştık. Bu bir parti politikası değil ülke politikası. Hangi parti bu konuda önemli adımlar atarsa, ülkeye hizmet etmiş olur.

Bizim bir derdimiz var paylaştığımız

Bu şu demek: Bu derginin bir derdi var! İyi ve nitelikli bilim üretmek, araştırma yapmak, nitelikli eğitim verilmesi, evrensel bilim değerlerine ulaşmak. Gençleri tevik etmek. Liyakatı esas almak vb. Bunlar ülkemizde eksik olan şeyler her zaman.

Bilim ve Gelecek gibi aylık popüler bilim dergileriyle, özellikle bilim tarihi bakımında kesiştiğimiz çok konu oldu.

Bilim ve teknoloji, her zaman bir ekonomik güç demektir, böyle de yanaştık konuya. Bu açıdan ülkenin ulusal varlığını güçlendirmesine, bunun önemini bilerek katkıda bulunmaya çalıştık. Üniversitelerde ve öğretim üyeleri arasında başarım listeleri yayınlayarak, daha bilim ve belki de teknoloji üretilmesine, rekabetçi açıdan katkıda bulunduğumuzu düşündük.

Popüler bilim dergileri yayın yapar, ne konuda başarılı veya başarısızlığımızı okur belirler. Sorunuzun bu yönünün muhatabı ben olamam.

Derginin okunma oranı neydi?

- CBT’nin okunma oranı neydi? Cumhuriyet gazetesine katkısı neydi? Okurlarından ne gibi geri dönüşler alıyordu?

YANIT: Cumhuriyeti satın alanlar ve böylece dergiye ulaşanlar arasında okunma oranımız nedir bilemiyorum.. İlk yıllarda yaptığımız okur anketlerine göre, dergiyi açıp bakan inceleyenlerin oranı yüzde 90’ın biraz üzerindeydi. Tabi derginin içindeki konuların okunurluğuna gelince, burada farklılıklar ortaya çıkıyordu. Bir kesim haber ve başlıklarına bakmakla yetiniyor olabilirdi. Bu bile önemliydi bizim için. Veya ilginç gördüğü haberleri, değerlendirmeleri veya ilgi  alanında olan konuları okuyordu bir kesim. Bunların yanı sıra bir de derginin bütününe yakınını okuyanlar da vardı.

Yani CBT’yi eline alıp da içindekileri okuyanları çeşitli bölümlere ayırmak mümkündü.

CBT’nin ekstra 5000 kadar bir okur kitlesi daha vardı. Onlar sadece Cuma günleri Cumhuriyeti satın alıyorlardı. Tabii dergi dolayısıyla. Okurlardan memnuniyet dönüşleri alıyorduk. Tabii öneriler de geliyordu ve bazen eleştiriler de.

- CBT’nin bilim ve teknoloji haberleri yanı sıra köşe yazarları da vardı. 30 yılda yaklaşık kaç köşe yazarınız olduğunu biliyor musunuz? CBT yeni bilim yazarları yarattı mı?

YANIT: Hayır sayıyı tam bilmiyorum! Düzenli köşe yazarlarına yazma önerilerini biz götürdük. Gelen önerileri de seçerek inceledik ve kabul ettik. Zamanla hepsi haftalık – on beş günlük veya alık periyodlarda bilim konularını yazarak ustalaştılar diyebilirim. Şüphesiz bir kısmı zaten yazmada ustaydı. Bunların yanı sıra, köşe yazarı bağlamında değil, ama bilim ve eğitim konularını çeşitli açılardan makale veya tartışma konusu olarak yazan, periyodik olmasa da dergiye hep katkıda bulunan yazarlarımız oldu. Bence yeni yazarlar yaratıldı bu süreç içinde. Dergide sürekli yazmak isteyip de sayfalarımızın elvermediği insanlar da hep oldu.

Akademia ile ilişki nasıldı?

- CBT’nin Türkiye akademi dünyası ile ilişkisi nasıldı? Bu ilişki 30 yılda nasıl iniş-çıkışlar gösterdi? Neden?

YANIT: Genellikle iyi, diyebilirim. Bilmiyorum bizi ne kadar sevdiler! Biliyorsunuz “sizi seviyoruz” diyen olur da, siz ne işe yarıyorsunuz, kapatın gitsin düşüncesinde olup da bunu diyenler olmaz. Gerçekten ben de merak ettim! Ama akademi dünyasıyla ilişkiye hep önem verdik, Tartışma sayfalarımız bunun içindi. Tabii bizim de bilim ve eğitim politikalarına bir bakışımız hep vardı.

Tartışmalara genellikle bu konuda derdi olan ön cephedeki bilim insanları katıldı. Bir kesim de severek destekleyerek izledi ve seyretti. Bir kısım ilgilenmedi, bir kesimin bizden haberi bile olmadı! Merak ediyorum, bugün Akademi dünyamızda CBT’nin adını duymayanların oranı nedir? Bu, ülkemizde akademiyanın bilim ve araştırma derdi ne kadar var, sorusuyla da yakından ilişkili.

- Türkiye’de bilim etkinliği ister istemez politik de bir konu. Hemen aklımıza gelen: Evrim Kuramına yönelik saldırılar. CBT bilim ile politikanın kesiştiği böyle konularda nasıl bir tutum aldı? Genel anlamda bilim-politika ilişkisine nasıl bakıyorsunuz?

Evrim ve Dini tartışmak

YANIT: Sorunuzun ikinci kısmına yanı ilk soruya verdiğim yanıtta epey var. Evrim meselesine gelince, şüphesiz ki evrim bilimin temel eksenlerinden biri. Dolayısıyla bizim bilim alanımızdan başlıcası. Ama tüm meselemiz aman evrim konularını hep işleyelim olmadı. Bilimin ciddi ve düşünsel içerikleriyle uğraşmak uğraşarak, bir düşünce ve eylem biçimi olarak evrim meselesiyle de uğraşmış olursunuz.

Bu iktidar döneminde ne yazık ki mesela evrim ve öğretmen ilişkisi, inanç temelinde evrimin aleyhinde işledi. Akademiya arasında, bilimle bilimsel düşünce ile derdi olanların evrim olgusundan kaçınabileceğini hiç sanmıyorum. Tabii, iyi bilimci olup da, evrimi kendi inanç alanının dışında tutanlar da var. Bu konu öyle siyah beyaz değil. Gri alanları çok ve biz buna saygı duyduk. Bizim dini tartışmak gibi bir meselemiz olmadı, böyle bir misyon edinmedik, konumuz bu değil çünkü.

- Bir bilim yayınının 30 yıllık yönetmeni olarak şu soruyu nasıl yanıtlarsınız: Türkiye’de bilim var mı?

Türkiye’de bilim var

YANIT: Türkiye’de bilim var. Ama istenilen düzeyde mi hayır. Nitelik bakımından büyük zayıflıkları var. Katma değer, düşünce veya ekonomik bakımından, yaratma özelliği az. Ama önemli bilim insanlarımız ve bunların çalıştıkları niş alanlar var. Çok iyi. Evrensel düzeyde. Bunların yaygınlaşmasının ve büyümesinin desteklenmesi gerek.

İktidarın bilimle ilişkisini sormadınız? Aslında ekonomik bakımdan Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu üretememe çıkmazından kurtulabilmesinin, bilim ve teknoloji üretiminden geçtiğinin hepsi farkında. Bu konuda çaba harcıyorlar. Ama bakışları yaklaşımları politikaları yanlış. Bir kez ayrımcılık yapıyorlar. Yönetimde liyakata önem vermiyorlar. Sadece teknoloji üretilsin yaklaşımları var, oysa bilim bir bütündür ve temel bilimlere gerekli desteği vermek zorundasınız. Bunun farkında değiller.

Kendilerin bağlı bir “akamediya” peşindeler, en büyük açmazları ve çıkmazları bu. GSMH içinde bilimin ARGE’nin payını yükseltmek istiyorlar ama bunun nasıl yapılacağını bilemiyorlar. Yüzde 1’e ulaşan ARGE harcamalarının bir kısmının da önemli ölçüde boşa gittiğini düşünüyorum. Dolayısıyla bir sonuç almaları zor.

- 30 yıl süreyle CBT’nin yayın yönetmeni olarak mutlu muydunuz? Bu iş size nasıl bir haz verdi (eğer verdiyse tabii)?

Haz aldık ve Nobel alacağımızı izledik

YANIT Evet mutluydum, mutluyduk. Haftalık dergi olarak ilktik ve rakipsizdik. Bu biraz tembellik yaratmış olabilir! Bilimde yeni şeyleri okumak ve izlemek keyifli bir eyleme dönüştü bizim için. Valla bu konuların, kimseye olmadıysa kişisel olarak bana çok yararı oldu! Tabii bu işin şakası! Haz dediniz de!

Mesela Nobel Kimya Ödülü alan Aziz Sancar! Sancar’ın Nobel alacağını ilk kez 1996 yılındaki Gündem yazımda yazdım. Sonra hep izledik Sancar’ı, sık sık yaptıklarını gündeme getirdim. Dikkati üzerine çektim. Bu adam önemli izleyin dedim. Geç oldu ama Nobel bu yazıdan 20 yıl sonra geldi. Bu da Nobel komitesinin suçu! Sancar geçen yıl Nobel’den iki ay kadar önce buluştuğumuzda bana Aziz Nobel alacak diye yazma artık dedi. Ben de peki dedim, iki ay sonra Nobel ödülü geldi!

Bu konu bilim yayıncılığında benim için en büyük haz konusudur. Nobel törenlerini başından sona da izlemek gibi bir ödülü oldu, ekstradan! Bunu Nobel’den önce düşünmüş ve hayatımda iyi bir olay olacak diye de planlamıştım! Aziz’e hakkettiği ödülü vermeselerdi, vallahi çok üzülürdüm.

Cumhuriyet’in büyümüş bir çocuğu olacak

- CBT bitti mi? Yoksa farklı biçimlerde yayını sürecek mi?

YANIT: Cumhuriyet’te ömrünü tamamladı. Gazeteye bunca yıl destek verdiği için teşekkür etmeliyiz. Cumuhriyet gazetesi, yönetimi çok iyi bir iş yaptı bu yayını destekleyerek. CBT’ye alışanlar kızıyorlar, ben ise onlara kızmaın teşekkür edin ve gazeteyi destekleyin diyorum. Ama bu dergiye ömür ve destek verenler, önemini bilen herkes, Cumhuriyet dışında bağımsız olarak yayınına devam etmesi için bir çaba içindeler. Ben de danışman olarak onlara rehberlik yapıyorum..

Öncelikle bir bilim haberleri portalı kurma kararındalar. Bu önemli, popüler bilim yayıncılığını böylece gerçekten de günlük habercilik düzeye çıkartacaklar böylece. İnternet’te bilim haberlerinin odağı olacak, günlük olarak. Bu çok önemli bir adım ülkemiz açısından, bir üst aşama, yenilik.

İkincisi dergiyi yeni bir isimle yine haftalık çıkarma gayreti var. En az 10 bin okura ulaşacağını düşünüyorum. Test etmeye değer. CBT’nin geçmişi bu yaşatmayı hakkediyor. Bu açıdan okurlara destek çağrısı yapmak isterim. Portal ve dergi birbirini destekleyici olacak.. Dergi, haftada bir dijital olarak da portalın içine gömülebilir..

Bu yayınların Mart ayı içinde gerçekleşmesini planlıyorlar.

Bu yeni popüler bilim yayıncılığı da aslında Cumhuriyet’in 30 yıldan sonra yeni bir çocuğu olacak diye düşünüyorum. Şöyle diyebiliriz: Hadi yeterince büyüttüm seni git kendi ayakların üzerinde dur artık! Bunu Cumhuriyet’in bizzat kendisinin yapmasını isterdim! Ama bunu gündemlerine bile almadılar. Cumhuriyet bir Cumhuriyet kurumudur ve doğacak olan da dolaylı olarak onun çocuğu olacaktır.