Bulut ve yapay zekâ

Ali Akurgal Y
Bulut ve yapay zekâ

İlk bilgisayar sistemleri merkezi bir bilgisayar (main frame) ile, buna bağlı birçok terminalden oluşurdu. Terminaller, ekran ve klavyeden ibaretti. Terminaller, hiçbir “hesaplama” yapma yeteneği olmayan kullanıcı birimleriydi. Tüm işlemler merkezde yapılırdı.

Bulut bilişim büyük ölçüde bu yapıya bir geri dönüşü anımsatıyor. Belirtmeliyim, birilerinin bulut bilişimi ticari olarak sunabilmesi, abone (kullanıcı) ile merkezi işlemci arasında yeterli hızda bir iletişim olanağı sâyesinde mümkün oluyor. Eve fiber, 4G ve yakın gelecekte 5G, açık alanlarda belediyelerin sunduğu bedelsiz veya operatörlerin sunduğu ücretli WiFi hizmetleri, hep bunun altyapısı. Her yerden merkeze ulaşabiliyorsanız, işlemci gücü ve bir yığın yazılımı kendi kişisel bilgisayar ya da terminalinizde bulundurmanın bir anlamı olmuyor.

Burada kilit sözcük, “ulaşabiliyorsanız”. Günümüzde büyük ölçüde kısıtsız iletişim sağlanmış durumda ama tam değil. Eğer bilgisayarınızda veya cep telefonu, terminal cihazınızdaki uygulamalar daha önemlisi veriler bir merkezde tutuluyorsa, evet cihazlarınız yük taşımıyor, daha rahat çalışıyor olabilir ama, merkezle iletişiminiz kesildiğinde, bir belgeye, eski bir ePosta mesajına veya çekmiş olduğunuz bir fotoğrafa bile ulaşamıyor olabilirsiniz.


İşin komplo teorisi tarafına biraz uzanacak olursak, kötü niyetli kişiler sizi, bu yolla “eli-kolu bağlı” duruma düşürebilirler, hattâ “ele geçirebilir” ler. Çünkü, insanlar, hiç endişe duymadan en gizli bilgilerini bulut’a yüklemekte hiç sakınca görmüyorlar.

Olayı Endüstri 4.0 çerçevesinde sanayiye de yansıtırsak, sanayiyi çökertmenin yolları ortaya çıkmaya başlıyor. Bunu tartıştığım çoğu kişi, “evet anladım fabrikaların çalışmasını durdurmak mümkün olur” diyorlar. Bu çok masum bir yaklaşım olur. Kötü niyetli kişiler, fabrikaların çalışmasını engellemek yerine bunu bozarak düzenlerlerse, büyük çevre felaketlerine, ya da üretilen ürünlerin hurdaya çıkartılması ile sonuçlanacak boşa üretime neden olabilirler. Endüstri 4.0a göre çalışan gıda sektöründe ise kötü niyetli kişiler, fabrika ağlarına sızarak, büyük kitlesel hastalık veya ölümlere yol açabilirler.

Sözün özü, bulut bilişim için doğal âfetlere ve kötü niyetli kişilere karşı yeterli güvenlik önlemlerini henüz, özellikle Türkiye’de göremiyorum. Gönül isterdi ki, tüm dünyaya bu güvenlik önlemlerini Türk yazılımcılar ve iletişimciler sunsunlar. Bu konuda da çalışan babayiğitler vardır belki.

Yapay zekâ ve en uygun şablon

Yapay zekânın bir önceki adımı; akıllı (smart) sistemler. Bunlar, kendi kendine “düşünerek” bir karara varmıyorlar, ama kendilerine öğretilenler arasından, içinde bulundukları duruma en uygun şablonu uygulayabiliyorlar. Bunun taraftarıyım ve bu alanda ülkemizde yapılacak çok şey olduğunu görüyorum.

Türk insanı, kural dışı hareketlerin bolca sergilendiği bir ortamda yaşadığı için “en akıllı” sistemleri tasarlayabilecek birikime sâhip. Ama iş yapay zekâya (artificial intelligence) gelince duraksıyorum. Yapay zekâyı ortalığa salıverdiğimizde istenmeyen sonuçlar elde etmeyeceğimize emin olmalıyız. Bunun için de yapayını yapmadan önce doğalını iyicene anlamalıyız.

Beri yanda, doğal zekânın da öyle dört dörtlük bir yanı, hani pek yok! Baksanıza, ilâhi kudretler, insanlığın tarihi boyunca biri olmadı öbürü, indirdikleri semavi dinler ile doğal zekâyı yola getirmeye çalışmışlar. Ama hâlâ, günümüzde, Orta Doğu’da “zekâ” açısından utanılacak olaylar süregeliyor. Kendisi zâten güçlükle doğru yolu bulabilen bir doğal zekânın yapacağı yapay zekâdan açıkçası ben korkuyorum. Ama akıllı (smart) sistemler derseniz, en büyük destekçisiyim.

Eğer yapay zekâ, doğal zekânın asırlardır semavi dinlerle bile düzeltilemeyen eksikliklerinden arındırılmış olarak ortaya konulursa, belki insanlığın kurtuluşu ve huzura ermesi de sağlanır.

Ali Akurgal / [email protected]

Bu yazı HBT'nin 100. sayısında yayınlanmıştır.

Ali Akurgal