İklim değişikliği ve su

Ali Akurgal Y
İklim değişikliği ve su

Okuyucularımdan Necdet bey su israfı üzerine yazmış. Aç-kapa musluklar kısık açılması kolay olmadığı için suyun gereksiz yere akmasına neden oluyor, eski çevirmeli musluklar çok daha kullanışlıydı; diyor. Bir yerde haklı, bir yerde de geliştirilmesi gereken hususları (onu amaçlamadan) ortaya koyuyor. Ama önce “su kıtlığı” olayına bakalım:

Dünya ısınıyor. Henüz “suyumuz kaynamadı” ama Doğan Kuban hocanın 174üncü sayıda da belirttiği gibi, yakın. Buzulların güldür güldür eridiği bilinen bir durum. Kutuplardaki gibi, dağlardakiler de eriyor.

Peki bu su nereye gidiyor? Hani tüm buzullar erirse 2-3 metre yükselecekti deniz seviyesi, birçok ada yok olacak, kıyılarda yaşayanlar buraları terk etmek durumunda kalacaklardı. Bu kadar çok buzul erimesine karşılık, bırakın 5-10 santimi, “deniz seviyesi 1,5cm yükseldi” gibi bir haber ben duymadım. Belki yükselme, henüz ölçülebilir düzeyin altında. Peki deniz yükselmiyorsa, bu su nereye gidiyor? Büyük olasılık atmosfere yayılıyor. Atmosferde su enflasyonu olunca da, yağmur yağdı mı, esaslı yağıyor. Atmosfer bu su yükünü boşaltınca sel oluyor. Son birkaç yılda giderek şiddeti artan yağışları ben buna bağlıyorum.


Tahminler

Meteoroloji web sitesinde 2090 yılına kadar Türkiye’de yağış miktarının bir senaryoya göre %5, başka bir senaryoya göre %15 kadar azalacağına ilişkin bir tahmin var. Bu azalma, başlı başına bir kuraklık anlamına gelmez, okurum Necdet beyin önerilerindeki gibi önlemler bunlarla baş edebilir. Ama, bu yağışın usul usul, toprak onu sindirecek şekilde değil de; birden, toprağı da önüne katıp götürecek şekilde olması bizim için yıkıcı oluyor / olacaktır. Çünkü sel olan o suyu kullanamıyorsunuz. Akıp gidiyor. Akarken de, giderken de bir şeyler alıp götürüyor. Baraj bile yapıp orada toplasanız, kısa sürede barajı toprak dolduracak. Her açıdan yıkıcı.

Buna tek çâre, suyu yere düştüğü yerde yakalamak, orada biriktirmek, akmasına izin vermemek. Döndük mü, Bizans sonrası İstanbul’un durumuna? Çatılardan gelen su, bahçedeki sarnıçlarda biriktirilir, tüm sene onunla yetinilirdi! Demek ki, çatılardaki güneş paneli yanında, evlerimize bir de yağmur suyu toplama sistemi kuracağız.

Bir başka yol da denizden su arıtmak. Arap yarımadası ülkelerinin yanında, önemli turistik merkezlerden Lanza Rote’de de su kaynağı yok. Denizden su arıtılıyor. Ama denizden su arıtmak, küresel ısınmayı artırmak anlamına. Elbette “zihni sinir” projeleri de üretilebilir. Bunlardan en mantıklısı, havadaki nemi az enerji harcayan bir yöntemle yoğuşturup su olarak yakalamak.

Arayışlar: Akıllı musluk

Gelelim Necdet beyin arayışlarına. Aç-kapa türü akış ayarı yapmanın zor olduğu musluklar için su akış hızı ayarı sürekli olmayıp, 8-10 kademeye ayarlanabilen, bir kademeden diğerine sıçrayarak geçen kollar yapılabilir. Dahası, 1/3 akış hızına kadar getirdiğiniz konumda sabit kalan, daha yukarlardaki akış hızına getirdiğinizde 10-15 saniye sonra kendiliğinden 1/3 akış hızına kısılan musluklar da yapılabilir. Üstelik, o hızda da belli bir süre mandalına dokunulmadığında akışı tamamen durdurabilir “akıllı musluk”. Bunu illâ elektronik olarak değil, mekanik olarak yapmak da gayetle mümkün.

Ama altına elinizi uzattığınızda kendiliğinden akan, çektiğinizde hemen kapatan elektronik kumandalı musluklar aslında en tasarruflu olanlar. Tüm dünyadaki gidiş bu yönde. Belki ek bir algılayıcı ile, kullananın, musluğun önünde telaşlı hareketler yapmasıyla su akış hızını artıran bir yetenek de eklenebilir.

Her şeyden önce doğal kaynak sularına sâhip olduğumuza şükredelim. Bu doğal kaynakların kirlenmesine yol açmayalım, onları titizlikle temiz tutalım. Bugün İstanbul’a Büyük Melen Çayı’ndan su geliyor. Büyük Melen, orta Anadolu’nun bütün pisliğini taşıyan 3-4 nehirden biri. Bu gibi çözümlere muhtaç kalmayalım.

Ali Akurgal / [email protected]

Bu yazı HBT'nin 178. sayısında yayınlanmıştır.

Ali Akurgal