Sanayide yeni iş alanları

Ali Akurgal Y
Sanayide yeni iş alanları

İki eski bakanımızın, “Biz Müslümanız, bizden îcat çıkmaz” ve “teknoloji üretemiyoruz, bâri sırf tüketicisi olmayalım, teknolojiyi kullanmayı da becerebilelim” şeklindeki haklı sözlerini anarak, şu endüstri 4.0 işlerimizi nasıl değiştirecek diye düşünelim istedim. Siz bu dergiyi okurken, İzmir’de “V. Elektrik Tesisat Ulusal Kongre ve Sergisi” kapsamında “Endüstri 4.0 Çözüm ve Uygulamaları” etkinliğinde bu konuyu anlatıyor olacağım.

Endüstri 4.0 bir dalga olarak geliyor

Bunun önünde durmaya kalkmak, tsunami dalgasının önünde dikilmeye çalışmak gibi olacak. Süpürülür gidersiniz. Bu nedenle, bu dalgaya nasıl uyum sağlarız diye bakmalıyız. Görünürdeki ilk etki, fabrikalarda “işçi”lerin yaptığı işleri birer ikişer robotların devralması ve “işçi” sayısının giderek azalması olacak. Ama buna karşılık, o robotları kurgulayacak ve gereken işçiliğin yapılmasını sağlayacak olan teknikerler işe alınacak. Bu teknikerlerin, robotları kurgularken, o işin en iyi nasıl yapılabileceğini bilerek kurgulaması gerek.


Geleneksel fabrika düzeninde “metot vermek” olarak adlandırılan, çoğu yerde formenler tarafından üstlenilen, işçiye, o işi nasıl yapacağını anlatır gibi kurgulamak gerek robotları. Elbette bunu yapacak insanlar, hem robotu kurgulamayı bilecek, hem de bir formen kadar eli yağlı, o işin en iyi nasıl yapılabileceğini de bilecek. Bu elemanlar yoksa, robotlar, sanayimizde bir sıçrama değil bir duraklama, “sekte” yaratabilir. Başta, robotlar ile birlikte bu “robot uzmanları”nı da ithal edersek şaşmamalı. Çünkü, yüksek tekniker unvanlı olması gereken bu elemanlardan yetiştirecek yeterince okul da (kanımca) yok. Çâreyi “üretim mühendisleri”ni bu işlerde kullanarak bulmaya çalışacağız. Hem robotlara avuç dolusu para vereceğiz, hem “işçi” yerine daha yüksek ücretle (teknikerimiz olmadığından) “mühendis” çalıştıracağız, peki üretim nasıl daha ucuza gelecek?

Robotların görme ihtiyacı olmadığından ışıkları kapatarak, ısınma / serinleme ihtiyacı olmadığından kaloriferi / klimayı durdurarak arayı kapatamayız. Tek çıkış, bu daha pahalı “kadro” ile, işçiye göre üretim sayılarının dörde, beşe katlanması. Kim bilir, bu açmaz, bize süper hızlı endüstri 4.1’in kapısını açıyor olabilir.

Kaymağı kim yiyecek?

Kuşkusuz, endüstri 4.0’ın kaymağını, bu iş için kullanılacak robotları tasarlayıp üreten firmalar, ülkeler toplayacak. Bu konuda ne kadar yeterli olduğumuzu, “robot” diye adlandırdığımız, mekanik, hidrolik, pünömatik, kontrol mühendisliği, ölçüm teknikleri, yazılım ve (ufaktan da) yapay zekâ bütünü olan “makine”leri tasarlayıp üretebilmeye ne kadar yakın ve yatkın olduğumuzu tartmayı sizlere bırakıyorum.

Ama fırsat henüz kaçmış da değil. Birçok ülkenin endüstri 4.0 geçişinde Türkiye hâlâ “robot sağlayıcı ülke” olma şansını kaçırmış değil. Gönül isterdi ki, TÜSİAD, endüstri 4.0’ı dile getirdiğinde devlet, bu iş için mühendis ve tekniker yetiştirmeye başlamış olsun.

İş gene dönüyor dolaşıyor eğitim sistemine geliyor. Belirttiğim işlerin çoğu, bir sorun görüp, birden fazla disiplin içerisinde o soruna yenilikçi bir çözüm îcat etmek üzerine kurulu. Bu şekilde çalışacak insanlar yetiştirmek için de eğitim kurumlarımızı “ezbere dayalı bilgiye diploma veren” konumundan çıkarmak gerek.

***

Önceki yazım için bir açıklama yapmalıyım: “Bir atlı süvâri” diye başlayan deyişin, “Yek bir atlı süvâri, bab-ı âli yüce kapısından, mürûr edip geçerken” şeklinde Türkçe-Arapça-Farsça üçlemesi olduğunu hatırlatan Bodrum’dan Mustafa beye teşekkürler. Ama dahası da varmış: internette, en anlamlısı / gelişmişi olarak “Bâb-ı âli yüce kapısından mürûr edip geçerken, yek bir atlı süvâriye, tesâdüfen rast geldim” cümlesini buldum. Buradaki “yerme”ye takılıp, “araştırma üniversitesi” tanımının getirdiği “üniversitenin araştırma yapmayanı da oluyor muymuş?” sorusuna gölge düşürmeyelim.

Ali Akurgal / [email protected]

Bu yazı HBT'nin 82. sayısında yayınlanmıştır.

Ali Akurgal