Yüksek katma değer ve ileri teknoloji için teşvik önerisi

Ali Akurgal
Yüksek katma değer ve ileri teknoloji için teşvik önerisi

Pazardaki bir ihtiyacı giderecek bir ürün tasarımı için ayakları yere basan hayal kuralım dedik. Sanayimiz bu ürün için gereken teknolojiyi, üniversitelerimizin temel yetkinlikleri üzerine özgün olarak geliştirsin dedik. Peki “getir sat” yoluyla ticaretten kolay para kazanmak varken, sanayici neden bu kadar riske, neden bu kadar zahmete girsin?

Doğasında olanlar: ABD’de göç yoluyla oraya gitmiş, günümüzde de gidenlerde “bilinmeze koşmak”, bu uğurda riske atılmak, uzun uğraşlarla üstün başarıya ulaşmak güdüsü var. Bu güdüsü olmayanlar, ya ABD’ye göçmemişler; göçenler ise 3-5 kuşak içinde erimiş gitmişler. Bizde; “kafayı kullan, köşeyi dön”?

İstikrarsızlık:
“sorunlara yenilikçi çözümler üretme”nin motorunu ateşliyor. Ülkemizin farklı iç ve dış tehditler ile sarsılan güvenlik ortamına bakın, savunma sanayiimizin ileri teknolojilere yönelişine bakın. O tehditler olmasaydı, bu gelişme olur muydu? Gelişme iyi de, bunun için savaşmayı gerektirmeyen bir yol bulmalıyız.

Özendirme
: alınacak riskin teşvik verenle paylaşılması, tek başına cesaret edilemeyen işe birlikte girişme: risk sermayesi, girişim sermayesi ve benzerleri. Bir de Müfit Akyos’un kulaklarını çınlatalım, özellikle hedeflenen alanlarda kamu alımları başta olmak üzere, devlet destekleri.

Ender sayıdaki, doğasında olanları saymayın, ileri teknolojiye yönelmemiz için birilerinin “fitili ateşlemesi” gerekli. Bu gelişmeyi istiyorsa, ateşlemeyi de devletin yapması beklenir. Bizde, devlet ihtiyacı için ihaleye çıkıyor: teslim süresi 3 ay. Nitelikli bir ürünün teknolojisini geliştirmek 3 sene, ürünü geliştirmek 1 sene, üretime sokup sertifikalarını (tip onayını) almak 1 sene daha. Üç ayda ne yapılabilir? Hazır ürün satılabilir. Bu da ancak “getir-sat” ile oluyor.


Demek ki, devlet kamu alımları için çok seneler öncesi stratejisini belirleyip pazar riskini ortadan kaldıracak ve olası üreticileri yarıştıracak. Yarışma sonunda ihale tek firmaya verilmeyecek. Yarışmada en başarılı bulunan, ihalenin yarısını; ikinci gelen üçte birini; üçüncü gelen de kalanını alacak. Benzer modeller Savunma Sanayi’inde (eskiden telekomda da) başarıyla uygulanmakta.

İleri teknoloji için teşvikler, ülkemizde iki koldan sağlanıyor. Biri üretim yatırımı için diğeri teknolojiyi geliştirmek için. İkisi bir diğerinden kopuk ve geliştirmenin ticari başarısı neredeyse kimsenin umurunda değil. Bayram Ali Eşiyok, bir yazısında devletin stratejisi olmadan bu ilişkinin kurulamayacağını belirtmişti Geliştirme için verilen teşvik, Dünya Ticaret Örgütü’nün (WTO) kuralları açısından, üretimde haksız rekabete yol açmasın diye ticarileşme aşamasına kadar. Sonrasını sorguluyor, ama desteklemiyor. Bu yöntemi esnetmeye olanak yok. Ama devletin stratejilerinin belirlenmesi ile birlikte pek âlâ, ülkeyi, ticaretten teknoloji üretmeye yöneltebilecek bir yol önerebilirim:

Sanayi Odası’ndan kapasite raporu alıp sanayici sıfatı kazananlar dışında kurumlar vergisinin oranını %5 artıralım, Böylece ticareti daha fazla vergilendirip sanayileşmeyi özendiririz. Patentiyle, geliştirmesiyle kendi sâhibi olduğu ileri teknoloji içeren mal üretenlerin kurumlar vergisini, ticaretten alınan ek vergi ile daha da aşağı çekelim. Bu iş için, firmanın ürettiği malın kilo fiyatını Türkiye ortalaması ile oranlayalım. Fark varsa, oran = puan olarak vergi oranına yansıtalım.

Örneğin, firma, malını Türkiye ortalamasının 10 katı bedelle satabiliyorsa, vergi oranı %10 daha az olsun (%20 yerine %10). Böylece nitelikli üretimi vergi indirimi yoluyla özendirmiş oluruz, kişilerin risk almasına devlet ortak olmuş olur, ama ezbere değil, başarısından sonra.

Satışın sektörler arası dengeyi bozmaması için devlet, bu formüle “sektör katsayısı” uygulayabilir. Geçişi de dikkatli yapmak gerek, niteliksiz ürünlerden ötürü zâten can çekişen işletmeleri kapatmaya zorlamamalı, dönüşümüne olanak bırakmalı.

Ali Akurgal


*Bu yazı HBT'nin 48. sayısında yayınlanmıştır.

Ali Akurgal