Cehalet ne demek?

Doğan Kuban
Cehalet ne demek?

Akıl, insan beyninin ürettiği yaşamı sürdürme (survival) mekanizması. Fizyolojik olarak beynin, primat’larla aşağı yukarı aynı nitelikte bir eski bölümü var. Buna Eski Beyin deniyor. İçgüdüsel ve ‘yaşamı korumağa ilişkin’ spontane tepkileri içeriyor. Bir de çok sonra gelişmiş bir Neokorteks, Yeni Beyin var.

İkisi, bir tür ağ sistemi içinde, aklı oluşturuyorlar. Onun için musiki besteleyen akılla silah yapan akıl, bir bütüncül sistemde, aynı fabrikada üretiyorlar.

Bir konuda bilgisi olmayan, o konunun cahilidir. Hiç okumamış kara cahildir. Dünya hakkında çok az deneyimi ve bilgisi olana da cahil denir. Toplumsal yaşam cahili de var.


İnsanlar binlerce yıldır yaşamlarını sürdürüyorlar. Doğaya ve birbirlerine karşı savaş vererek dünya yüzünde sayılarını milyarlara yükselttiler. Yaşamı sürdürmenin kişi ve toplum olarak gerektirdiği çarelerin bazılarını öğrendikleri, ve her gün, doğaya karşı bir savaş kazandıkları için, değişik düzeyde de olsa, ideal tanımlara uymasa da, uygarlık denen bilgilenme ve toplumsal davranışlara değişik düzeylerde sahipler. 21. yüzyıl, 19. yüzyıldan daha gelişmiş, insana daha çok değer veren bir çağ.

Uygarlık başarımları farklı

Homojen, aynı olanaklara ve kültüre sahip olmayan, değişik bilgi ve davranış basamaklarında yaşayan toplumların uygarlık performansları eşit değildir. Başta Avrupa, toplumlar değişik kültür ve uygarlık katlarında yaşıyorlar. Fakat toplumların aydın geçinenleri uygarlığın kategorileri olduğunu kabul etmez, değişik uygarlıklara sahip olduklarını savlarlar. Genelde bu tepki üst düzey uygarlık aşamasına ulaşamamış, ekonomik olarak sömürülen bir toplumun işaretidir. Türkiye için de karakteristik bir tepkidir.

Ulaşım ve iletişimin gelişmemiş çağlarından kalan davranışları sürdüren toplumlar kuşkusuz var. Fakat dünyanın ortak yaşamından bağımsız yaşayabileceğini düşünen insanlar kör cahildir. Bir yandan çağdaş dünyanın ürettiği her şeye sahip olmak, öte yandan bağımsız kültür çığırtkanlığı yapmak çelişik ve komik bir tavırdır.

Otomobil için kuyruğa giren adamın kendi özgün kültürüne inanması, cahilliğin eski beynin içgüdüsel tepkilerinin etkisine bağlanabilir. En geri toplumda en uygar insan da yaşar. Varlıkları toplumu daha uygar yapmasa da, yerkürenin her köşesine ulaşan bir iletişim çağında yaşadığımızı hatırlatır.

Böylece dünyanın her köşesine ulaşan evrensel uygarlık bilinci, insanların daha iyi bir gelecekten umutlarını kesmemelerine olanak verir. Bu nedenle, umut edenlerle umut yitiren cahiller arasında bitmez tükenmez çekişme, tartışma sürer gider. Bunlar terör ve savaşın da temel nedenleri olmasa bile motivasyon sloganlarıdır.

İletişim: Uygarlık aracı

Evrensel iletişim, dünyada geleceği umutla bekleyen milyarlar yaratmıştır. Çağdaş iletişim bir uygarlaşma aracıdır. Yeni bir dünya vizyonu yaratmış, eskinin belini kırmıştır. Yine de pek çok kurumun dağıttığı, bilgiye değil, inanca dayalı propaganda dünyadaki karmaşayı ayakta tutuyor. Desteğini de dünyanın en uygar ülkelerinin ekonomilerinin kuramsal ve ideolojik temeli olan kapitalizmden alıyor.

Burada insanlığın çözmek zorunda olduğu bir ikilem var:

En uygar ülkeler kapitalist. Bilim ve teknolojiye sahip olan kapitalist dünya uygarlıkla birlikte en barbar ölüm araçlarına da sahip. A. Kroeber bunun insanın doğasını oluşturan ilkel beyin ve neokorteks arasındaki uyuşmazlığı gösteren bir çelişki olarak görmüş, ve çağdaş insanlığın dramını iki yüzü olan Roma tanrısı Janus’la simgeleştirmişti.

Çağımızın güncel gereksinimlerini karşılayan mekanizmaları işleten milyonlarca insan var. Çöpçü’den Cumhurbaşkanı’na uzanan bir merdiven. Bunların ödeve getirilmesi uygarlık düzeyi sınavından geçmiyor. Bürokratik ve politik kurallara dayanıyor. Toplumun bilgi yetersizliği, fakirliği, işsizliği, açlığı, dünyanın her köşesinde, demokratik oy sistemi denilen kontrolu zor, güç sahiplerinin politik mekanizmalarla, yasalarla kolayca yönlendirdikleri işlemlerle gerçekleşiyor. Onun için dünyanın yarı kentleşmiş Türkiye gibi ülkelerinde, demokrasinin sadece adı var. Bir tiyatro gibi oynanıyor.

Bu sistem çok uzun süredir oynanan bir oyun olduğu için, halk bunun içeriğini sorgulamıyor. Bu, kapınızda akşamları yemek verileceğini bilen kedi ya da köpeğin davranışına benzer. Bu gözlem insanları aşağılamak için değildir. Beynimizin yarısının, yani eski beynin hayvanlarla ortak olduğunu kanıtlayan biyolojik bir gözlemdir.

Yirmibirinci yüzyıl

Çağdaş yaşamımıza egemen olan teknolojidir. Teknoloji bilimsel düşüncenin güncel yasama yansıyan pratikleridir. Bilim, Neokorteks’in ürettiği bir üründür. Pratik güncel yaşam ise, Neokorteks’le birlikte eski beynin de katıldığı sadece rasyonel olmayan, duygusal ve içgüdüsel tavırların da ortak egemen olduğu bir süreçtir.

Yirmibirinci yüzyılın iç çelişkisi, teknolojinin kontrol ettiği bir yaşamda insan davranışlarının rasyoneli ile, eski beynin içgüdüsel tepkilerinin çatışmasının yaşamı çığırından çıkarmasıdır. Kuşkusuz bu durumda insanı irrasyonel davranışlara sürükleyen bağlamda sadece insan fizyolojisi değil, toplumsal gelişmenin, çok nüfuslu ve sorunları çözümlenemeyen toplumların, özellikle zengin ve fakirler arasındaki eşitsizlikleri, açık haksızlıkları teşvik eden ortamını da unutmak olanaksızdır.

Eşitsizlikleri korumak için açılan savaşlardan, barbarlık katsayısı, öldürülen ve aç kalanların artan sayılarıyla oransal olarak yükselen bir dünyadan söz ediyoruz. İdeal bir uygarlık tanımı ve bu düzeyde yaşayan bazı insanların varlığı, hayvansal dürtüleri azaltmıyor. Bu insan yapısının belki de çözümü olmayan bir hastalığı olarak kalacaktır.

21. yüzyıl teknolojisi yaşam konforunu arttıran olanaklar sağladı. Fakat insanlık için büyük, belki de ölümcül tehlikeler içerdiğini de haber verdi. Dünya enerjisinin bu gün kullandığı kaynakların (kömür, petrol ve doğalgaz olarak) ürettikleri CO2 gazı nedeniyle dünya ısısını arttırdığını ve kuraklık tehlikesiyle birlikte büyük iklimsel değişiklikler getirerek yaşamı tehlikeye soktuğunu öğrendik. Bu vesileyle, liberal kapitalizmi yaşatmanın, insanları yaşatmaktan daha önemli olduğunu öğrendik. Zengin ülkeler enerji kaynaklarından hatta, hepsinden daha tehlikeli olan atom enerjisinden bile vazgeçemediler.

Bu çağdaş ve uygar denilen insanın, milyarlarca insanın geleceğini, kendi rahatı için tehlikeye atacağını kanıtladı, ve insanın egoist, irrasyonel ve hayvan gibi duyarsız olabildiğini de kanıtladı. Bütün tarihi geçmişini kolayca çöpe atacak milyonlar yaşıyor aramızda.

İyi için mücadele

Günümüz uygarlığının bunu kontrol edecek bilimsel kuramları, yasaları, kuralları var. Fakat bunlara karşı çalışan güçler de var. Çağımızın hepimizin bildiği bu tehlikelerine karşı mücadele etmek çağdaşlıktır. Çağdaş bilim ve teknoloji bize daha iyi bildiğimiz bir dünyada insanın daha güvenli yaşamak için formüller öneriyor. Bu sadece bir değerlendirmedir.

Eski yollarda direnen insanlar yer yer bilime kulak tıkıyorlar. Fakat bilime dayalı bir teknolojinin kendilerine sağladığı her konforu elde etmek için kuyruğa giriyorlar. Başka bir deyişle, insanlar bilime kendilerine kolayca elde edebilecekleri bir menfaat sağladığı zaman dört elle sarılıyorlar. Fakat bu yeni araçları kullanmanın sonuçları ve koşulları hatırlatıldığı zaman, duymak istemiyorlar. Bu, dünyanın geleceğini olduğu kadar, her ülkeyi de bağımsız olarak tehlikeye sokuyor.

Bunları başında, Türkiye gibi, cahil ve geri kalmış ülkeler geliyor. İslam dünyasının hali yeterince açık ve acıklı. Milyonlarca insan yurtlarından kaçıyor. Yollarda ölüyor. Bunların sefaletlerini hangi topraklarda sürdürecekleri konusunda tartışmalar oluyor. Uluslararası rüşvetler teklif ediliyor. Fakat ülkeleri savaş sahnesi olmağa devam ediyor. Uygarlar kendi aralarında pazarlık ederken, silah satmaya, hatta savaşa devam ediyorlar.

Uygar denilen ülkelerin egemenliğindeki dünyada, insanlık diye öğrendiğimiz ve savunduğumuz her şeye aykırı, para şakırtılı bir bataklık. Dünya egemenlerinin ve ortaklarının sürdürdüğü bu oyun sona erer mi?

Doğan Kuban

Doğan Kuban'ın anısına saygıyla. Bu yazı HBT'nin 218. sayısında yayınlanmıştır.

Doğan Kuban