Düşüncenin kimliği

Doğan Kuban
Düşüncenin kimliği

Bu derginin görevi ne olmalı?

HBT’nin daha çok okuyucuya ulaşması bağlamında bir toplantıda dergiyi çıkaran özverili aydınlar, derginin içeriğinin tartışılmasından çok okuyucu sayısının artması ve derginin yaşaması için kullanılacak ulaşım ve iletişim yöntemlerini dostlarıyla tartıştılar.

Tartışmalarda konuşulanlar, medya alanında ulaşılan çağdaş iletişim teknikleri ve onların nitelikleri bağlamında, benim yaşımda olanların sadece adını işittikleri tekniklerin olanakları konusunda heyecan verici, yayınların ve ticari şirketlerin okuyucuya, müşteriye ulaşmak konusundaki motivasyonları konusunda aydınlatıcı idi.


Bilim ve teknoloji üretimi ve ekonomi patronlarının tüketime dönük amaçlarına bilim ve teknolojiyi uyarlamak için iletişim araçlarını nasıl kullandıklarını öğrenmek konusunda da öğretici oldu.

Dünya iletişim çağına geri dönülmez şekilde girdiği için, iletişim jargonlarını zorlukla izlediğim genç uzmanların önerilerini ve kendilerinden emin açıklamalarını anlamaya çalıştım.

Bilgi ve ticari mal

Fakat bu açıklamalar sırasında HBT’nin ulaştırmak istediği bilginin okuyuculara ulaşması ile herhangi bir ticari malın satışını arttırmak için kullanılacak çağdaş yöntemin aynı olduğunu, bir az da dehşetle, fark ettim. Ne var ki iletişim insanın icat ettiği bir teknik olarak, kolaylıkla manipüle edilebiliyor. Çağdaş kapitalist dünyanın ne olduğunu öğrenmeden, enerji ve teknolojiyi ithal ederek, çağdaş tüketim ortamının ortağı ve tutkulu müşterisi olan sahte modern toplumların davranışları da açıklık kazanıyor. Modern dünya ekonomisinin gelişmeleri, tüketimin bilimsel araştırmaları yönlendirmesi, uluslararası ilişkilerde sömürü ve şiddet gibi bütün güncel olgular da aynı sahnede sergileniyor.

Bu gelişmelerin doğasını ve işleyişini Batı medyasından öğreniyoruz. Benim gibi insanların buna karşı bir aşısı var. Fakat toplumlar kendilerine sunulanı aç bir hayvan gibi yutuyorlar. Bunu tatlılaştırmak için iştah açıcı, göz alıcı sayısız teknolojik araç ve yöntem icat edildi.

HBT’nin yayınlanma amacı

Bu arakesitte düşündürücü ve endişe verici bir soru ortaya çıkıyor. HBT gibi bir dergi hangi amaçla yayınlanıyor? Onun halka ulaşmasını sağlamak için kullanılan yöntem amacını değiştirebilir, düşünsel içeriğini değiştirebilir mi?

Bugün medyanın politik ve ekonomik nedenlerle dünya insanlarının beynini nasıl yıkadığı, onları ölüme sevk ettiği, onları aldattığı krizlere yol açtığı herkesin bildiği şey. Bunun temel nedeni de para.

HBT’nin amacı, yayınlayanları zengin etmek olmasa gerek. Derginin vermek istediği mesaj toplumun geleceği ile ilgili çağdaş bilim ve teknoloji verilerinin okuyucuya iletilmesi.

Türkiye gibi, anlamadan aldığı bir teknolojiyi yarım yamalak kullanan, aldığı ya da kullandığı otomobil, yemek yediği lokanta, alışveriş yaptığı lüks mağaza ile kendini çağdaş olduğuna inandıran, cahil bir toplumda kendini mutlu hisseden tüketim tutkunu vurdum duymaz adamlar yetişiyor.

Cinayet, şiddet, haksızlık, yasasızlık, kuralsızlık, fakirlik, işsizlik, açlık kendilerine ulaşana kadar tepkisiz kalan robotlar yetiştiriyoruz. Bizde olan dünyanın her yerinde var diyorlar. Ama ABD’nin, Almanya’nın, bombardıman altında bir kenti yok! Bereket, İŞİD henüz İstanbul’a füze atamıyor. Canlı bomba gönderiyor.

Vatandaşı ne ilgilendiriyor?

Devletin cari açığı fakir insanları ilgilendirmiyor. Üç buçuk milyon işsiz, karnı doyanları ilgilendirmiyor. Öğretim seviyesi her gün düşen bir eğitim biraz mürekkep yalamışları ilgilendirmiyor. Ömründe hiç dolar görmemiş olanları dolar kurunun inip çıkışı ilgilendirmiyor. HBT’nin içeriği de seksen milyonu ilgilendirmiyor. Herhangi bir yayının iki kat satıp satmaması da halkı ilgilendirmiyor.

Bu ortamda bilim, teknoloji gibi sorunları kendilerine dert edinenler, toplum içinde ilgilenen küçük bir azınlığa ulaşmanın yollarını arayacaklar. Türk toplumu, birçok İslam toplumu ve dünyanın milyarlarının çağdaş dünyadan haberleri tükettikleri ithal mallarla ilgili.

Önümüzdeki ikilem

Yayıncı için ikilem buradan başlıyor. HBT’yi onu arayan ve anlayacak olanlar için mi hazırlayacağız? Yoksa mümkün olduğu kadar çok insana mı satmaya çalışacağız? Bu sorun Türkiye gibi okuma düzeyi çok düşük bir ülkede yayın yapan herkes için birincil önem taşıyor.

Türkiye’nin kitap basmaktan daha önemli bir sorunu kitap okuyanları sayısını yükseltmektir. Türkiye’de adam başına yılda bir kitap bile okunmuyor. Japonya’da bu 25 kitaptır. Bütün gelişmiş toplumlarda 10-15 kitap arasında değişiyor.

Kuşkusuz Türkiye’de de, bundan 50 yıl öncesi ile karşılaştırıldığı zaman, yayın sayısı gazete, dergi, kitap olarak çok fazladır. Fakat nüfus da ona göre çok fazladır. 1950’de 20 milyon olan nüfus bugün 80 milyondur.

Türkiye’de bazı alanlarda yayın ve okuma yok derecesindedir. Felsefe, sanat, bilim ve dünya tarihi bunların içindedir. Deneme de, edebiyat dışında, yok sayılabilir. Son yıllarda çeviri bu boşluğu bir ölçüde doldurmaktadır. Bugün herkesin elinde olan bilgisayar ya da bilgisayarlı telefon, bazı bilgilere ulaşmayı kolaylaştırarak, yani bir tür evrensel ansiklopedi ödevi görerek kullananlara yalancı bir kültür sahipliği niteliği kazandırmaktadır. Olasılıkla bu onların gerçek kültür sahibi olmalarına da engel olacaktır.

Amaç cehaleti yok etmek

Eğer bu gözlem ve yorumlar doğruysa Türkiye’de yayın konusu bağlamında sorumlu davranışların, toplumun geleneksel cehaletini yok etmek üzerine yoğunlaşması gerekir. Burada kuşkusuz bir ulaşım sorunu, bir haber verme sorunu, dağıtım sorunu gibi aşılması gerekli zorluklar vardır. Bunları sağlamak için çağdaş iletişim araçlarına başvurmak gereklidir. Bu teknik bir sorundur.

Fakat toplum için önemli olan, korkunç denilebilecek bilgisizliğin düzeyini yükseltmektir. Bu da moda dergileri, içi boş politik tartışmalar ve cinayet ve suç haberleriyle dolu gazeteler, çeviri ya da yerli romanlarla olamaz. Televizyon serileri ve bunlarla beslenen bu toplumun, kültürel ve entelektüel yoksulluğundan kurtulması için daha ciddi yayınlarla beslenmesi gerekir. Türkiye’de eğitimin düzeyi bunu teşvik edecek bir yükselme göstermiyor.

Toplumun cehaleti her anlamda içler acısıdır. Bunun öğrenci ve okul sayısının artışı ile bir ilgisi de yok. Bizde okul son zamanlarda yasak savmak cinsinden bir uğraş oldu. Gerçi bu sıfatlardan kurtulmuş kurumlar var. Fakat bunların sayısı Türkiye’nin sorunlarını karşılamak bağlamında, dişimizin kovuğunu bile doldurmaz.

Bilgi boşluğunu doldurmalıyız

Onun için yayıncının amacı, yayın içeriğinin toplumun bir bilgisel ve entelektüel boşluğunu doldurmak olmalıdır. Toplumun bu cahilliğinde, bunun giderek artan bir para getirecek bir kaynak olacağı hayal edilemez.

Yayını ayakta tutacak sayıda okuyucuya ulaşmak kuşkusuz gereklidir. Amacı toplumu geleceğe hazırlamak, bugünkü düşkünlükten kurtarmak isteyen yayıncı için ilke, para kazanmaktan önce, ayakta kalacak tirajı sağlamak, toplumun bilgi boşluğunun gelişmiş dünya düzeyine çıkmasına yardım etmektir. Değişik Okuyuculara dergiye ek küçük kitaplar yayınlayarak ulaşılabilir.

Cehalet Türk toplumunu, ahlaki ve kurumsal olarak, çürütüyor; insanlar dünyadan habersiz.

Bu bağlamda insani sorumluluğumuz var.

Doğan Kuban

Doğan Kuban