Venedik’i bir metre yükseltmek

Edip Emil Öymen
Venedik’i bir metre yükseltmek

Kış geldi mi Venedik’i deniz basar. Zaten denizle iç içe yaşayan, caddeleri “deniz” olan bu örneksiz şehirde, deniz kabarınca kolayca meydanlara, sokaklara yayılır. Turistler için eğlence ve macera, ama iş yerleri, oteller, lokantalar, müzeler için kâbus. Venedik’i deniz basması yeterince büyük bir sorun, ama bir sorun daha var: Şehir, her yıl az biraz daha çöküyor. Bataklık gibi, sığ bir denize kazık çakarak, 118 kumul üzerine inşa edilmişti Venedik. Son yüzyılda çöküş 23 santimi bulmuş. Küresel ısınma, denizlerde kabarma gibi sorunlar yüzünden Venedik, en etkilenecek yerlerin başında. Rotterdam, St.Petersburg, Hamburg, Londra gibi başka liman şehirleri de tehdit altında aslında. Bunlara en son bizim Efes bile eklendi.

Her yıl su baskını

Denizin kabarması ekonomik tehlike: Bina temelleri, kanal duvarları elden gidiyor. Binalarda yapısal sorunlar zaten çok. Bunlar artıyor. Ayrıca, Venedik yöresindeki kıyı şeridi için sürekli erozyon demek. Denizde tuz miktarı değişiyor. Dalga artıyor. Liman tesislerine büyük zarar...


Ama, ortaya bir “Zihni Sinir Procesi” çıktı: İngiltere/Surrey Üniversitesi mühendislik master öğrencileri Venedik’i şimdiki seviyesinden bir metre yukarıya doğu “yükseltme” projesi yaptılar. Kafadan sallama bir çılgın proje değil bu. Fizibilitesi var. Proje, 6 yılda tamamlanabilir, 956 milyon Euro’ya mal edilebilir. Ama evdeki hesabın, çarşıya uymadığını biliyoruz: İtalyan Hükümeti’nin Venedik açıklarına deniz altına bariyer inşa etme projesi bitemiyor. 1.5 milyar Euro’ya mal olacağı hesaplanmıştı, maliyet 6 milyara çıktı. Daha da çıkacak. Denizin altına takılan kapaklarda paslanmayı giderme masrafı 700 milyon Euro, her yıl genel bakım masrafı 105 milyon Euro. Ve İtalya, ekonomik dar boğazda...

Denizin altına bariyer

Venedik’in, kenarında olduğu uzun lagünün denize açılan üç ağzına 78 tane “kapı” yapılıyor. Her biri 30 x 20 x 5 metrelik 350 tonluk kapılar, deniz yatağında yatacak. Denizde kabarma başlayınca, kapıların içindeki su dışarı basılacak. Kapılar deniz yüzeyine doğrulacak. 110-300 cm kabarmaya direnecek. Şimdiye kadar en büyük su baskını 1966’da 200 cm olmuştu. Hiç bitmeyecek gibi görünen bu projenin adı Kızıldeniz'i ikiye bölen Hazreti Musa’nın ismiyle çağrışımlı: MOSE (Modulo Sperimantale Elettomeccanico=Deneysel Elektromekanik Modül). Projenin 2014’te bitmesi gerekiyordu. Bitemedi. Sadece mühendislik değil, yolsuzluk, sahtekarlık gibi “alışıldık” sorunlar yüzünden iş uzadıkça uzadı. Venedik Belediye Başkanı Giorgio Orsoni ve 30 kişi toplam 6 milyar Euro vergi kaçakçılığı ve yolsuzlukla suçlandı. Bizzat başkan bey, MOSE Konsorsiyumu’ndan 600 bin Euro’ya yakın rüşvet almış. Cezası: 4 ay hapis. Tecil edildi.

Mühendislerin çılgın projesi

İngiliz Surrey Üniversitesi, her yıl, mühendislik masterini tamamlamakta olan öğrencilere Çok Boyutlu Tasarım Projesi (MDDP) yaptırır. 6 kişilik gruplara ayrılan gençler 4 ay süreyle tek bir proje üzerinde çalışır. Bu yılki en ilginç proje, Venedik’i deniz seviyesinden bir metre yukarıya kaldırmak. Bunu, kaya gazı/petrolü arama işinde başvurulan hidrolik kırılma (fracking) yöntemiyle yapmayı öneriyorlar. Venedik, toplam 42 kilometre uzunlukta 117 kanalla bölünmüş durumda. 400 köprüyle birbirine bağlanan 118 adacık üzerinde kurulu. Her köşesi ayrı bir tarihi eser olan bu şehir kırılıp dökülmeden nasıl “yükseltilecek”?

Leonardo acaba ne derdi?

Projeye göre, 320 metre aralıkla 90 tane kuyu delinecek. Kuyu, deniz seviyesinden 190 metre aşağıya, kil/alüvyon çökeltisine kadar inecek. Kuyuya uçucu küllü çimento dökülecek. Bu çok ince çimento en aşağıya ulaşınca, bulduğu kırıklardan sağa ve sola doğru ilerleyerek yukardaki zemini yerinden oynatacak. Bütün bu işlem sırasında şehrin üzerinde uçacak dronlar, lazerle binaların statiğini sürekli ölçecek... Venedik Yönetimi ve İtalyan Hükümeti, tam da Leonardo da Vinci’lik bu tür bir çılgın projeye her halde evet demeyecektir. Ama teorik olarak böyle bir yenilikçi projenin hesaplarını yapmak bile bu eşsiz kültür mirasını kurtarma amacına hizmettir.

Edip Emil Öymen 

*Bu yazı 09.11.2018 tarihli Dünya gazetesinde yayınlandı.


Edip Emil Öymen