Akademik özgürlük ve üniversite özerkliği

Lale Akarun
Akademik özgürlük ve üniversite özerkliği

Yaklaşık 100 gündür, Boğaziçi Üniversitesinde, üniversitemize yapılan müdahaleyi barışçıl bir şekilde protesto ediyoruz. Bir cuma gece yarısı, o güne kadar hiç adını duymadığımız dışarıdan birisi, üniversitemize rektör olarak atandı. Bunun şaşkınlığından sıyrılamadan, yine bir cuma gece yarısı, üniversitemize iki fakülte kuruldu; birinin başına yine dışarıdan bir dekan atandı.

Seneler içinde, ilmek ilmek inşa ettiğimiz kurumlarımız, komisyonlarımız, yönergelerimiz, usullerimiz bir çırpıda silinip atıldı: bir anda kendimizi yeni kurulmuş bir taşra üniversitesi gibi, her rektör yardımcısının çeşitli görevlere vekalet ettiği, tüm yöneticileri erkeklerden oluşan, rektörün ziyaretine siyasetçilerin gelip erkek erkeğe resim çektirdikleri bir kurumda bulduk. Kampüsümüzde öğrenciden çok sivil polis var; en ufak barışçıl protestoda silahlı, kalkanlı polisler, özel tim mensupları, zırhlı araçlar kapıya dayanıyor; öğrencilerimizi toplayıp götürüyorlar.

Öğretim üyeleri olarak, bir taraftan dersimizi verip araştırmalarımızı yapmaya çalışırken, bir taraftan, hukuk yoluyla bu gelişmelere itiraz ederken, aynı zamanda şu soruları yanıtlamaya, daha iyi anlamaya, anlatmaya çalışıyoruz: “Üniversiteyi üniversite yapan nedir? Akademik özgürlük kavramı nasıl ortaya çıktı? Özerklik niye gerekli?” Bu konuyu çok iyi anlatan bir yazıyı araştırmadan sorumlu eski rektör yardımcımız meslektaşım Prof. Dr. Ayşın Ertüzün Bilim Akademisinin bilim platformu Sarkaç’ta yazdı*. Geçen hafta da, Magna Charta Gözlemevi başkanı Prof. Sijbolt Noorda ve yönetim kurulu üyesi Prof. Catharine Stimpson’ın katıldığı bir panel düzenlendi**. O panelden izlenimlerimi ve Ayşın hocamızın yazısından öğrendiklerimi özetleyeceğim.


Önemli bir devrim

Dünyanın en eski üniversitesinin, 1088’de kurulan Bologna Üniversitesi olduğu kabul ediliyor. Bu dönemde üniversitenin nasıl bir yer olduğunu, daha önce Jacques Le Goff’un “Ortaçağda Entelektüeller” kitabında*** okumuştum: Ortaçağda üniversite mezunundan beklenen, okuma yazmaya hakim olması, kitap okuyabilmesi, yazı yazabilmesi. Bu çağlarda akademi, bilginin olduğu gibi aktarılmasına dayalı; akademik özgürlük de, derslerde anlatılanları kapsıyor. Bildiğimiz anlamda üniversitenin ortaya çıkışı, 1810’da Wilhelm von Humboldt tarafından kurulan Berlin Üniversitesi ile oluyor. Üniversitenin eğitim/öğretim faaliyetlerine araştırma ekleniyor.

Bu niye önemli bir devrim? Çünkü üniversitenin amacını, kabul edilmiş doğruların öğretilmesi değil, yeni bilginin ortaya çıkarılması için her şeyin sorgulanması olarak ortaya konuyor. 1810 senesi: Şu anda bildiğimiz hemen hemen her şey, o zamandan beri bulundu. Eğer bu kritik düşünme, sorgulama, araştırma kültürü olmasa, verili doğrular olduğu gibi kabul edilse, acaba bulunabilir miydi? Akademik özgürlük, yani araştırma konusunu seçme, doğruyu bulmak için eleştirel sorgulama, araştırma çıktılarını kamuoyu ile paylaşma özgürlüğü üniversitenin vazgeçilmez bir özelliği olarak kabul ediliyor.

Üniversitenin sorgulamasının ve araştırmasının kısıtlanması, üniversiteyi üniversite olmaktan çıkarır; bir meslek kursu haline getirir. Üniversite ile meslek kursunun farkı nedir? Meslek kurslarında, yeni bilgiye ulaşmak için eleştirel düşünme ve araştırma ile zaman harcanmaz; genel kabul gören doğrular, kalıp halinde öğretilir. Bu kalıp doğrular, zaman içinde değiştiğinde, öğrenilen, ezberlenen bilgiler geçersiz olur. Günümüzde hangi bilgi sabit kalıyor ki? Mezunların üniversiteden alacağı en önemli şeyin, bilgiyi arama, doğruyu araştırma yetkinliği olması gerek. Üniversite, bilginin sürekli üretildiği, tartışma, sorgulama, araştırma kültürünün verildiği yer olmalı.

Magna Charta Gözlemevi başkanı Sijbolt Noorda, akademik özgürlüğün akademisyenler için, özerkliğin ise üniversite kurumu için elzem olduğunu vurgulayıp, bu yapıyı, bir insanın iki ayağına benzetti: İki ayak birden sağlıklı olmadan, sağlam yürüyemezsiniz. Öte yandan, üniversitelerin içinde oldukları topluma sorumluluklarını hatırlattı: Üniversitelerin sorumluluğu, eşit ve iyi eğitimi öğrencilere sunmak, dürüst ve doğru araştırmalar yapmaktır. Parçası olduğu topluma sorumluluğu budur: Doğruyu aramak için de, özgür ve özerk olmalıdır.

Lale Akarun

* https://sarkac.org/2021/03/akademik-ozgurluk-ve-universite-ozerkligi/
** Akademik Özgürlük, Magna Charta ve Ortak Akademik Değerler Paneli, 7 Nisan 2021.
*** Jacques Le Goff, “Ortaçağda Entelektüeller” , İş Bankası Kültür yayınları, 2017.

Bu yazı HBT'nin 264. sayısında yayınlanmıştır.

Lale Akarun