Bedavadan akademisyen olmanın 10 yolu

Lale Akarun Y
Bedavadan akademisyen olmanın 10 yolu

Akademisyen nasıl olunur? Pek çoğumuz için bunun şöyle bir tarifi var: Sınıfınızın iyi bir öğrencisi olursunuz. İyi bir not ortalaması yanında, merak sahibi olursunuz; okuduğunuz konular ilginizi çeker. Mezun olduktan sonra, yüksek lisans programına başlarsınız; derslerde asistanlık yaparken bir şey öğretmenin size zevk verdiğini de fark edersiniz, akademisyen olmaya karar verirsiniz. Doktoraya başlar, bir tez konusu bulursunuz. Doktora teziniz hayatınızın merkezine yerleşir; sabah akşam o konuyu düşünür; okur; yazarsınız. Uykunuzda aklınıza gelenleri unutmamak için baş ucunuza not kağıdı koyarsınız. En az 5-6 sene süren doktora sırasında bursla ya da asistanlıkla geçinirsiniz. 30’lu yaşlarınızın ortasına kadar öğrenci hayatı sürersiniz.

İkinci ve kolay yol

Şimdi öğreniyoruz ki, akademisyenliğin daha farklı bir yolu daha varmış; bu kadar zahmetli olmayan, alternatif bir yol. Üniversiteden mezun olur olmaz, nüfuzlu bir topluluğa girilir; gösterilen çeşitli görevler yerine getirilir; ister kamu kurumlarında, ister özel kuruluşlarda, ister sivil toplum kuruluşlarında. Gösterilen başarılara göre, ödüller gelir: yönetim kurulu üyelikleri, ikinci, üçüncü maaşlar.


Böyle böyle seneler geçer. Sonra size başka bir görev daha verilir: Akademisyen olmak. Bunun gereği olarak, 40’lı yaşlarınızda, bir yüksek lisans programına, sonra doktora programına kayıt olursunuz. Tabii diğer işlerinizi aksatmadan; hepsini yapmaya devam ederek.

Peki, bu yukarıda bahsettiğim, sabah akşam tezi düşünmek, okumak, yazmak, yayın yapmak, bunlar nasıl yapılacak? İste bu alternatif yollar, burada devreye girer. Bir değil, 10 alternatif yol sayacağım size:

Akademisyen olmanın 10 bedava yolu

1- Paralı servisler: Bu bedava değil, ama zahmetsizliği düşünüldüğünde bedava sayılacak bir yol. Bu servisleri veren 500’den çok şirket var internette. Hepsi yasal; açık servisler. Seçin bir tanesini, yazsınlar tezinizi.

2- Başkasının çalışmalarını tercüme edip kendinizinki gibi sunmak. Bunu yapacaksanız, Rusça, Çince gibi az bilinen dilleri tavsiye ederim. Rusçadan tercüme makaleleri ile en çok makale ödülü alan kişi de öyle yapmıştı.

3- Tezinizi başkasına yazdırmak. Mesela içinde yüksek yerlere geldiğiniz grup, genç üyelerden birisine yazdırabilir. Eh, yükselmek kolay değil; onlar da öğrensinler bu iş nasıl oluyor.

4- Tezini çalışanlarına yazdırmak. Koskoca genel müdür kendisi mi yazacak? Dağıtın çalışanlarınıza, birer bölüm yazsınlar.

5- Tezini, makalesini çalıştığı kurumun hizmet aldığı danışmanlık şirketine yazdırmak. Yani onlar bunun tez olduğunu bilmiyorlar ama paralarını alıyorlar; mis gibi yazılmış rapor niye boşa gitsin.

6- Tezinizi hocanıza yazdırmak. Böyle hoca mı var diyebilirsiniz; ama ileride kaz gelecek yerler olduğunu sezdirirseniz, belki böyle bir danışman bulabilirsiniz.

7- Tezi filan boş verip diplomayı yazmak. Bunu yapan bir öğretim üyesi geçenlerde yakalandı da hayretlere düştü herkes. Oysa denenmiş, çalışan bir yöntemdir.

8- Bir şeyler yazmak, sonra sahte dergilere, konferanslara yollamak. Bunlardan o kadar çok var ki. Yayınlanmış bir tezin jürileri ikna kabiliyeti daha yüksektir.

9- Kendi dergisini, konferansını başlatıp, yukarıdaki maddeyi uygulamak daha kolay ve masrafsız olur. Bu işi yapan akademisyenlerin birisiyle çalışmak da başlangıç maliyetini düşürür.

10- Bunları da yapamıyorsanız, korkmayın; kimse tezinizi okumayacak. Kesin, yapıştırın; 10-15 soruluk bir anket yapın; cevaplardan güzel grafikler çıkarın; cevaplar işe yarar bir şey söylemese de aynı lafları döndürün dolaştırın yazın bir şeyler. Tez mi, tez.

Artık doktorsunuz. Doçentliğe hemen girebilirsiniz. Korkmayın sözlü kaldırıldı. Yabancı dil barajı da iyice düşürüldü; “hav ar yu” demeyi bilen geçiyor. Profesörlüğü beklemeye de gerek yok. Size bir makam ayarladık. Önde gelen üniversitelerin birinde, enstitü müdürlükleri var; dekanlıklar var; istediğinizi seçin.

Lale Akarun / [email protected]

Bu yazı HBT'nin 300. sayısında yayınlanmıştır

Lale Akarun