Niye yüksek teknolojili ürün üretemiyoruz?

Lale Akarun Y
Niye yüksek teknolojili ürün üretemiyoruz?

TÜİK’in “Dış Ticaret İstatistikleri, Mayıs 2021” raporuna göre, Mayıs 2020’den Mayıs 2021’e ihracat yüzde 65.7 artmış. Türkiye pek çok ürün ihraç ediyor; tarım ürünü, tekstil ürünü gibi düşük teknolojili ürünler de var; beyaz eşya veya otomobil gibi orta teknolojili ürünler de var; az da olsa, ilaç, bilgisayar ve çipleri gibi yüksek teknolojili ürünler de var.

Yüksek teknolojili ürünlerin katma değeri fazla; daha çok kazandırıyor; bunları üreten, satan ülkeler zenginleşiyor. 2020’den 2021’e aynı zaman diliminde ihracatımızda yüksek teknolojili ürünlerin payı, yüzde 3.8’den yüzde 2.7’ye gerilemiş. Bu ne demek? Yüksek katma değerli ürün üretemiyoruz; çok çalışıyor; varımızı yoğumuzu koyuyor ama fazla para kazanamıyoruz demek.

Yüksek teknolojili, yüksek katma değerli ürün nasıl üretilir? Bunu inceleyen makalelerde bahsedilen pek çok faktör var: ArGe harcamaları, sermayeye erişim, dışa açıklık, uluslararası tedarik zincirlerinde yer alma, yabancı yatırımlar. Ancak bir faktör en önemli: Beşeri sermaye. Nitelikli işgücü. En önemli faktörün bu olduğu görülüyor.


Türkiye’nin nüfusu genç; 8 milyon öğrenci üniversitede okuyor. Beşeri sermaye açığımız olmaması gerekiyor. Ancak maalesef niceliği artırırken, niteliğe aynı özeni göstermemişiz: Geçen yazımda “Mühendislik mezunları programlama öğreniyordur” yazmıştım. Bunun doğru bir varsayım olmadığını, geçen hafta öğrendim. Kağıt üstünde çok sayıda mezun veriyor olabiliriz; ama bu mezunlar, dijital çağın gerektirdiği becerilere sahip değiller.

Öğrencilerimizin yarısı yurtdışına gitti

Öte yandan, her üç gençten ikisi yurtdışında yaşamak istiyor. Özellikle bilgisayar mühendislerine küresel talebin yüksekliğinden dolayı, Boğaziçi Üniversitesi bilgisayar mühendisliği bölümünde yetiştirdiğimiz öğrencilerin yarıdan çoğu yurtdışına gidiyor. Geçen sene 50 mezunumuz Münih Teknik Üniversitesine gitmiş. Konuştuğumuz büyük bir yazılım sektörü şirketi, Türk yazılımcıları istihdam edebilmek için Almanya’da şirket kurup ofi s açmayı düşündüklerini söyledi.

Yüksek teknolojili ürünler üretiminde ikinci önemli faktör, küresel tedarik zincirlerine dahil olmak. Çağımızda hiç bir ürün tek bir ülkede üretilmiyor. “Ben yüksek teknolojili ürün, mesela, uçak yapacağım” deyip kendi kendinize uçak yapamıyorsunuz. Bunun için büyük konsorsiyumlar var. Örneğin, NATO, kendi savunma projeleri için, üyeleri arasında, onların yeteneklerine uygun rol paylaşımları ile böyle konsorsiyumlar kuruyor. Örnek: Bin bir emekle içine girdiğimiz, sonra heba ettiğimiz F35 projesi.

Bu konsorsiyumlar içinde yeteneklerinizi göstermeniz, tedarik zinciri içinde güvenilir, kaliteli ürünler üretebilen bir partner olduğunuzu ispatlamanız gerekiyor. Şu günlerde güvenilirlik kategorisinde çok parlak olmadığımızdan bu projeden çıkarıldık.

Öte yandan, otomotivde, küresel tedarik zincirleri içinde yer alıyoruz. Otomobil, bir bütün olarak yüksek teknolojili değil, orta teknolojili bir ürün. Ancak, içinde belli parçaları yüksek teknoloji ürünü: örneğin, sensörler ve gömülü sistemler. Global zincirler içinde bizim rolümüz, orta ve düşük teknolojili parçaları üretmek. Sanayicilerimiz, yüksek teknolojili parçaları da üretmek için büyük gayret gösteriyorlar.

Bir otomotiv şirketi ile yıllar önce, çok temel bir konuyu tartıştık: Gömülü sistemlerin yazılımlarını, şirket içinde IT ekibi mi yapacak, mühendislik (ArGe) ekibi mi? Doğal olarak, bir otomotiv şirketinde ArGe, çoğunlukla makina mühendislerinden oluşurken, yazılımcılar, daha çok IT birimindedir.

Ancak yazılım artık ürünün bir parçası olduğuna göre, mühendislik birimlerinin bu yetenekleri kazanması gerekli. Şirket, bir taraftan mühendislik birimlerine yazılımcı istihdam ederken, bir taraftan da mevcut çalışanlarını yazılım formasyonu veren yüksek lisans programlarına yönlendirdi.

Geçen yazımda yazdığımı tekrarlayayım: İçinde olduğumuz çağda, sadece mühendislerin değil, tüm üniversite öğrencilerinin kodlama eğitimi alması, derslerinde kendi alanlarına has özelleşmiş dilleri ve ortamları kullanması gerekli. Acaba 8 milyon üniversite öğrencimizin, ya da hepsini bırakın, tüm mühendislik öğrencilerinin yüzde kaçı bu imkana sahip? İlk iş olarak tüm mühendislik programlarının bu gözle değerlendirilmesi gerekiyor.

Lale Akarun / [email protected]

Bu yazı HBT'nin 297. sayısında yayınlanmıştır

Lale Akarun