Sanat ve teknoloji

Lale Akarun Y
Sanat ve teknoloji

Geçtiğimiz ay İstanbul’da Medya sanatçısı Refik Anadol’un “Makine Hatıraları: Uzay” adlı sergisi vardı. Bu sergide Refik Anadol, uzay teleskopları ve uydular tarafından toplanan verileri işleyip videoya dönüştürerek görsel eserler yaratmış.

Nasıl tarif edilir bilmem; ama deneyim; çok büyük bir şelalenin içinde olmak gibi: Renkler, örüntüler akıyor; çağlıyor. Sanki Niagara şelalesinin içindesiniz; ama sular değil gözünüzün gördüğü her şey onun içinden akıyor; siz de çağlayanın içinde, akan dünyayla birlikte hareket ediyorsunuz: Benzersiz bir görsel deneyim. Refik Anadol, bu deneyimi yaratmak için büyük veriden, veri işlemeden, veri görselleştirmeden yararlanıyor.

Refik Anadol’un bir sonraki işi, Barcelona’da Gaudi’nin eserlerinden olan Casa Battlo’da mekana özgü bir eser tasarlamak. 19. Yüzyılın deha mimarı Gaudi, böylece, 21. Yüzyılın öncü dijital medya sanatçısı Anadol ile buluşmuş olacak. Bu buluşmayı bir çemberin kapanması gibi görüyorum. Niye olduğunu anlatayım: Antoni Gaudi, 1852-1926 arasında yaşamış; yani Refik Anadol’dan neredeyse bir buçuk asır önce. Katalan mimarın hayatı Barcelona’da geçmiş; şehre ruhunu veren kişi. Tasarladığı evlerin özelliği, hiçbir doğru, düzlem ve dik açı barındırmaması; doğadaki eğriler, kıvrımlı yüzeyler, doğal örüntülerden esinlenmesi.


Battlo evi dışında, pek çok yapı ve mimari öğe tasarlamış: Ancak asıl ününü, 1882’de başladığı ve hala yapımı devam eden dev katedral La Sagrada Familia ile kazanmış. Katedralin dışı, bir mağaranın sarkıt ve dikitlerini andıran çizgilere sahip, iç mekanı ise, bir yağmur ormanının içindeki dev ağaçların arasındaymış duygusu veriyor. Barcelona’ya gidenler eserlerini mutlaka görmüşlerdir. Peki onu Refik Anadol’a bağlayan nedir?

Anadol ve Gaudi

Tabii ki Gaudi’nin yaşadığı yıllarda bilgisayarlar yoktu; dolayısıyla dijital sanattan bahsedilemez. Acaba Gaudi, eserlerini nasıl tasarlıyordu? Buna dair ipuçları, La Sagrada Familia’nın bodrum katındaki müzede bulunabilir. Bu müzede, katedralin kolonlarının formlarını Gaudi’nin nasıl tasarladığına dair maketler, çizimler var.

Bilgisayar grafiğinde eğriler, parametrik form dediğimiz bir matematiksel modelle çizilir: Bu modelin özelliği, parametre dediğimiz bir değişken üzerinde tanımlanan polinomlarla tanımlanmasıdır. Çizim için, parametre değerini eşit adımlarla artırarak eğri üzerinde noktalar elde eder; noktaları birleştirerek eğriyi doğru parçalarıyla temsil ederiz.

Bilgisayarlarda eğriler bu şekilde çizilirler. Peki bilgisayarlar yokken eğriler nasıl temsil ediliyordu? Gaudi’nin maketlerinde, eşit parametre değerlerinin olduğu yerlere çiviler çakılıp, bu çiviler arasında ip bağlanarak, eğrilerin doğru parçalarıyla temsil edildiği maketler gördüm. Demek ki, dijital teknoloji ortaya çıkmadan, mekan ve form tasarlamak için, Gaudi benzer modeller kullanıyordu. Alışılmışın dışında formlar elde etmek, yenilik geliştirmek için bir teknoloji geliştirmişti. Yaratıcılığı, sadece mimari yapılar ile sınırlı değildi; hayal gücünü tasarıma ve yük taşıyan kolonlara dönüştürebilmek için mühendislik teknolojisi de geliştirip kullanıyordu.

Yaklaşık bir asır sonra, bu ve benzeri yöntemler, bilgisayar destekli tasarım ve üretim teknolojilerinde, bilgisayar grafiğinde kullanılacaklar; ondan bir yarım asır yıl sonra da dijital sanatçı Refik Anadol, teknolojinin en son halini kullanarak Casa Battlo için bir dijital sanat eseri tasarlayacak. Muhteşem bir buluşma.

Sanat mı teknolojiyi kullanıyor, teknoloji mi sanattan besleniyor? İkisinin de o kadar çok örneği var ki: Devrinin ötesinde sanatçılar, teknolojiyi çok iyi takip edip kullanıyor; kullanırken teknolojiye de katkılarda bulunuyorlar. Verdiğim bilgisayar grafiği, bilgisayarla görme ve imge işleme derslerinde sanatçıların çalışmalarından örnek vermeyi çok seviyorum. İyi ki sanatçılar var: Yaratıcılıkları, hem hayatımıza anlam katıyor; hem de teknolojiye ilham veriyor.

Lale Akarun

Bu yazı HBT'nin 270. sayısında yayınlanmıştır.

Lale Akarun