Üniversitelerin araştırma stratejisi nasıl yapılmaz?

Lale Akarun Y
Üniversitelerin araştırma stratejisi nasıl yapılmaz?

YÖK üniversitelerin ihtisaslaşması projesini yürütüyor: “Kimya” alanında İTÜ, İzmir Yüksek Teknoloji, Ege, Ankara, Selçuk, ODTÜ, Gazi ve Gebze Teknik; “İlaç” sektöründe Ankara, Hacettepe, Ege, Erciyes, İstanbul ve İstanbul Cerrahpaşa, “Tıbbi cihaz” alanında Boğaziçi, Hacettepe, Gazi, İstanbul, İstanbul Cerrahpaşa; “Elektronik” alanında Boğaziçi, ODTÜ, Yıldız Teknik, Gebze Teknik ve İzmir Yüksek Teknoloji; “Otomotiv ve raylı sistemler” alanında Yıldız Teknik, Gebze Teknik, İTÜ, Çukurova, Boğaziçi, Uludağ ve ODTÜ; “Makine elektrikli teçhizat” alanında Yıldız Teknik, Gazi, İTÜ, Çukurova, ODTÜ, Selçuk, İstanbul Cerrahpaşa, Erciyes, Boğaziçi; “Gıda arz güvenliği” alanında Ankara, Erciyes, Çukurova, Ege, Uludağ, Hacettepe, Selçuk ile İstanbul üniversiteleri ihtisaslaşacakmış.

Türkiye’de 207 üniversite var; 74 Vakıf Üniversitesi; 133 kamu üniversitesi. Büyük bir çeşitlilik. Böyle sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Türkiye’de aslında tek bir üniversite var. Ankara’da YÖK üniversitesi; her ilde de kampüsleri var. Üniversitenin bütçesine, kadrosuna, akademik programlarına karar verdiği gibi, her birinin hangi alanda araştırma yapacağına da karar veriyor.

Bu mümkün mü? Öğretim üyelerine “şu alanda araştırma yapın, bu alanda yapmayın denilebilir mi? Bir zamandır hem Tübitak, hem YÖK, bu işe soyunmuş durumda. 2014 yılında Tübitak, üniversitelerin araştırma alanında ihtisaslaşması projesini açıkladı. O dönem, araştırmadan sorumlu rektör yardımcısı olduğum için, bu kabus gibi iş, bana düştü: Niye kabus? Çünkü Tübitak her üniversiteye, belli sayıda alan seçme hakkı vermiş, bize de üç alan düşmüştü.


Boğaziçi Üniversitesi’nde 50’den çok anabilim dalı var; her birinin içinde ayrı ayrı uzmanlık alanları var. Nasıl olur da üç alan seçilir? Diyelim üç tane seçtiniz; diğerlerine ne diyeceksiniz? “Siz de bu alanlarda çalışın” mı diyeceksiniz? “Araştırma yapmayın” mı diyeceksiniz? Hiç olamayacak bir şey. Üniversite demek, uzmanlaşma demek; her öğretim üyesinin özgür bir şekilde kendi özel araştırma alanını kurması, orada uzmanlaşması demek. On yıllarca çalışarak elde edilen uzmanlıkların her biri çok değerli.

Yine de bu çağrıyı ciddiye aldık; üniversitenin en çok öğretim üyesinin çalıştığı, ağırlık merkezi olan alanlarını bulmaya çalıştık. Değişik alanlar altında en çok araştırmacıyı, yayını, atıfı, projeyi, işbirliğini kapsayacak şekilde analizler yaparak, üç alan seçtik. Bunu nasıl yapacağımızı anlattık; şeffaf olmaya, herkesin onayını almaya çalıştık. Aynı zamanda “bu sadece bir Tübitak projesi; üniversitemizin kimsenin araştırma alanını belirleme gibi bir niyeti yok” dedik ki, öğretim üyelerinin akademik özgürlüğüne, ne alanda araştırma yapacağına karıştığımız sanılmasın.

Bu konuyu komisyonlarda görüştük, yönetim kurullarında görüştük; birimlerden görüşler aldık; olabildiğince kapsayıcı üç alan seçtik. Biyoteknoloji, Enformatik, İktisat. Bu alanlarda önemli problemleri, gelişme eksenlerini belirledik; stratejiler kurduk; yetkinlik haritaları çıkardık. Tübitak, yaptığı üniversite yetkinlik analizleri ile bu alanlarda yetkin olduğumuzu onayladı. Süreç tam üç yıl sürdü; kısıtlı sayıda alanla araştırmacılarımızın hepsini kapsayamasak da, yarısından çoğunu kapsayan planlar yaptık; strateji belgelerimizi oluşturduk; web sayfamıza koyduk.

Sonra ne oldu?

Hiç bir şey olmadı: Biz bütün bu çalışmaları boşuna yaptık. YÖK bu işi devraldı; merkezi olarak üniversitelerin araştırma alanlarını belirledi: Payımıza “Elektronik, tıbbı cihaz, otomotiv ve raylı sistemler ile makine ve elektrikli teçhizat” düştü. Biz bu haberi şaşkınlıkla okurken, Senato gündemine, bir Uzay Enstitüsü kurulma önerisi girdi. Meğerse, üniversitemiz, Uzay alanında çalışmaya çok uygunmuş; mesela bir psikoloji bölümümüz varmış; “astronotların psikolojisini” çalışacakmış! Bir rüyada mıyız, ya da paralel bir mizah evreninde mi yaşıyoruz?

Acaba akademi, akademisyenlere bırakılabilir mi? Akademik kurumların yöneticiliğine soyunanlar, Anayasadaki üniversite tanımını okuyabilir mi? Akademik özgürlük nedir bir öğrenebilirler mi?

Işınlanarak rektör olan kişilerin intihal içermeyen, gerçek tezlerle mezun olmuş gerçek akademisyenler olmasını şart koşmak, imkansızı istemek midir?

Lale Akarun

Bu yazı HBT'nin 276. sayısında yayınlanmıştır.

Lale Akarun