Times Higher Education (THE) her yıl eğitimde en başarılı üniversiteleri sıralar. Ve her zaman ABD üniversiteleri açık ara öndedir. Onu İngiltere izler çoğu zaman. Tanol Türkoğlu’nun 10 maddede Dijital Kültür yazılarında bu hafta (152. sayı) bilgisayar eğitiminde en iyi 10 üniversite sıralaması var.
Üniversitelerin bilim ve teknoloji üretebilmesi için gerekli olan başlıca unsur ‘bağımsız çalışma’dır. Farklı fikirlerin özgürce tartışılabildiği, akademik yükselmede liyakatin önemli olduğu, toplumsal sorunlara yanıtın akademik çevrelerde de aranabileceği ve çözümlerin geliştirileceği alanlardır.
Türkiye’nin, dünyanın en iyi üniversiteleri sıralamalarında bırakın üst sıralarda olmayı basamaklarda yükselişe bile geçememesinin arkasında yatan en önemli unsurlar bunlardır. Birkaç gün önce patlak veren olaydan küçük bir örnek: YÖK’ün 2016 yılında yayınladığı “Yükseköğretim Kurumları Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Tutum Belgesi”ni ‘cinsiyet eşitliği toplumsal değerlere uygun değil’ gerekçesi ile geri çekmesi. Kendi koyduğu belgeyi geri çekmesinin ana nedeni de hükümete yakın medyada bu belge aleyhine yazıların çıkmış olması.
Türkiye, toplumsal cinsiyet eşitliğinde küresel ligde en altlarda olan bir ülke. Bu, kadın cinayetlerinden tutun, kız çocuklarının küçük yaşta evlendirilmesine, kadının ekonomide olması gerektiği kadar yer alamamasına, “aynı işe eşit ücrette” kadının daima dezavantajlı durumda olmasına kadar bir dizi toplumsal sorunu da beraberinde getiriyor.
Yüksek öğretim kurumlarında toplumsal cinsiyet eşitliğine özen gösterilmesinin bir tutum belgesi ile meşruiyet kazandırılması önemli ve iyi bir gelişmeydi. YÖK Başkanı Yekta Saraç 2016’da Özgecan Aslan’ın katledilmesi üzerine 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için üniversitelerin kadın rektörleri ile bir araya gelmiş ve sonunda bahsettiğimiz belge yayınlanmıştı.
Türkiye’nin genelinde var olan kadın sorunu şüphesiz akademide de var. Kadın akademisyenler için ‘görünmez cam duvarın’ varlığını kimse yadsıyamaz. YÖK Yönetim Kurulu’nun mevcut yapısına bakınca belgenin geri çekilmesine üyelerin neden onay verdiğini anlamamak mümkün değil. 21 üyenin içinde gerçekten bilim ve akademi dünyasının içinde olanların sayısı sadece birkaç tane. Eski bakan, siyasetçi, Maliye Bakanlığı’nda bürokrat, hukuk danışmanı, Arap Dilleri Bölümü, Fars Dilleri Edebiyatı, İlahiyatçı...Bunun ötesinde bir iki Tıp alanından, bir iki de mühendislik fakültelerinden üyeler.
Haydi onları anladık, peki neden hiçbir üniversiteden buna bir tepki gelmedi. Bu kabullenme niye? ‘Aman zaten o kadar üzerimizde baskı var, bu önemsiz olayı kaşımayalım, başımız durduk yere ağrımasın’ düşüncesi ise tutulan yol doğru değil.
Üniversiteler, kadın erkek ayırım göz etmeksizin akademisyenler, hatta öğrenciler kendileri üzerinde uygulanan her türlü oyuna, baskıya başkaldırmadıkça bu düzen böyle sürecek. Bu da böyle biline...
ÇYDD’nin 30. yılı
Bu ülkede eğitim, özellikle de kız çocuklarının okumaları için 30 yıldır büyük mücadele veren bir sivil toplum kuruluşu Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği. Onlarca soruşturma geçirmesi, haksız gözaltılar, yalan kampanyalar, iftiralara karşın dimdik ayakta durmasını bildi. Direndi. Bugün 30. yaşını kutluyor. Biz de kendilerini... İyi ki varsın ÇYDD.
Özlem Yüzak