Evrende bir kum tanesi…

Özlem Yüzak Y
Evrende bir kum tanesi…

James Webb Uzay Teleskopu’nun adını duymuşsunuzdur. Uzaya gönderilmiş en güçlü teleskop. Kurban Bayramı’nın ortalarında NASA (ABD Uzay İstasyonu) bu teleskop ile evrenin çok çok küçük bir bölgesinden (gökyüzünde bir kum tanesi kadar küçük nokta) alınmış fotoğrafları yayımladı. Bu fotoğraf ile evrenin 13 milyar yıl öncesine kadar gidildi. Evren 13.8 milyar yaşında, yani neredeyse en başa bakıyoruz. İlk galaksilerin oluşumunu izliyoruz.

Bir düşünün, o galaksilerin olduğu bölge bile evrende bir kum tanesi kadar küçük alan ise, üzerinde yaşadığımız gezegen koca evrende kum tanesinin milyonda biri kadar bile değil.

Biz insanlar peki? Büyük çatışmalar, öfkeler, kâr hırsı, sömürü düzeni ve onlardan beslenen küresel kapitalist sistem içinde yaratılan büyük karmaşa. Neden? Devasa evrende bir kum tanesi kadar bile hacmi olmayan dünyada, hiç ölmeyecekmiş gibi yaşanan açgözlülük neden? Altı kitlesel yok oluş yaşadı bu gezegen. Bir sonraki de elbet yaşanacak. Sıfırdan yeni medeniyetler yükselecek ya da o bile yükselemeyecek: Dünya kaynakları sorumsuzca tüketildiği için.


ADALARDA BAYRAM... TOPLUMA TUTULAN AYNA...

Uzaktan bakıldığında kum taneleri gibi görünen insan selleri tam da aynı tarihteki başka görüntülerdi. Ücretsiz şehir içi ulaşımı fırsat bilen halkın İstanbul’un deniz kenarlarına, adalara akını. Uzun kuyruklar, kapasitesinin üzerinde yolcu taşıyan vapurlar, sokaklarda, marketlerde insan seli... Her bayramda artık olağan hale gelen görüntüler; akşamın ilerleyen saatlerinde ortalık sakinleşince geriye kalan çöp dağları, savrulmuş poşetler, pet şişeler, idrar kokuları... Evet birkaç esnaf dışında adalılar durumdan memnun değil. Ama bu yazının konusu evlerine kapanmak zorunda kalan biz adalıların şikâyetleri hiç değil. Çünkü gelen ziyaretçilerin hiçbir suçu yok. Onlara sanki düşmanmış gibi bakmanın bu yüzden hiç anlamı yok.

Uçurumun sadece maddi değil kültürel de olduğunu tüm çıplaklığı ile ortaya seren, topluma tutulan ayna ücretsiz bayram günleri... Ama aynı zamanda kendimize de tuttuğumuz ayna. Uçurum büyüdükçe her iki tarafta da, değerler kaybının, yozlaşmanın derinleştiğini gösteriyor bu ayna. Sokaklarda nereye gittiğini bilmeden sürü sepet dolaşarak elindeki çöpü umursamazca yere atan ile “gelenleri aşağılayan, dışlayan, üstten bakış ile ahlak dersleri veren” arasındaki fark nedir sizce?

Evet bir sorun olduğu kesin ama çözüm ortaklıkta dolaşan “SİT alanı Adalar’da ücretsiz ulaşıma hayır!” gibi imza kampanyaları değil. Çözüm belli bir kapasite belirlemesi yapılarak Adalar’a girişe izin verilmesinde, çözüm gelenlerin ihtiyaçlarını karşılayacak seyyar tuvaletlerin belirli yerlere konmasında, çözüm adalara gelişlerde değil dönüşlerde ek seferler konmasında. Vapur yolculukları süresince tıpkı boğaz turlarında olduğu gibi adaları ve özelliklerini, korumanın önemini anlatan sesli dinletiler yapılabilir. Adalı gönüllü gençlerden gelenlerin bilgilendirilmesinde aktif rol alabilirler. Daha birçok öneri geliştirilebilir..

Evet, çöpünü atan da, rahatsız edici şekilde sesli müzik dinleyen de var ama yorulmuş çocuklarını omuzlarına alarak taşıyan ana babalar, begonvillere sarılmış evleri, muazzam köşkleri, bahçeleri hayranlıkla seyredenler de var. Aralarında ilk kez deniz yolculuğu yapanlar da var. Adalının “Burası mahvoldu” diye baktığı yer, onlar için “muhteşem” bir güzellik.

Uçurum derinleştikçe “karşımızdakinin gözü” ile de bakabilme, empati kurabilme yeteneğimiz de azalıyor. Çözüm dışlamada değil, birlikle yaşayıp, birlikte yol alabileceğimiz düzeni, sistemi kurmada...

Özlem Yüzak

Bu yazı 15.07.2022 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yayınlandı.

 

Özlem Yüzak

Bilgi işçisi olarak tanımlıyor kendini... 15 yılı aşkın süredir Cumhuriyet Gazetesi’nde ‘Bilgi Toplumuna Doğru’ adlı köşesinde çağdaş dünyanın anahtarı olan bilgi, bilim ve eğitimin önemi üzerine yazıp duruyor. İnsanın doğa ve insan üzerinde kurduğu iktidardan dehşetli rahatsız; bu yüzden sürdürülebilir kalkınma, toplumsal cinsiyet, iklim değişikliği yine ilgi duyduğu alanlar arasında. “Kıskaçtaki İnsan ve İsyan” adlı bir kitabı bulunuyor.