Neden bilim? HBT 5 yaşında…

Özlem Yüzak
Neden bilim? HBT 5 yaşında…

Karanlık ve zorlu dönemlerden birinin tam ortasındayız. Bir yandan yeniden pik yapan pandemi vakaları öte yandan tek adam iktidarının keyfi uygulamaları; İstanbul Sözleşmesi’nin iptali, parti kapatma çabaları; bir siyasi parti liderinin gazetecilere hakaret ve tehdit yağdırması... İnsanlarının maske, sosyal mesafe uyarılarına aldırmadan kapalı ve tıklım tıklım dolu salonlarda parti kongreleri düzenlerken öte yandan esnafa kepenk kapattırılması... Yolsuzluk ve yoksulluk artarken baskıların da aynı oranda artması..

Tam da bu karanlığın, bu belirsizliğin içinde “Neden bilim?” sorusu daha da bir önem kazanıyor. Aslında bunu en iyi gösteren de pandemi süreci oldu. Toplumlara bilimin önemini hatırlattı. Neden bilim gerçekten? Birçok yanıt verilebilir: Doğayı ve onun bir parçası olan insanı anlamak için... İnsanlığa hizmet için.. Bilim, o bilimi üreten ülkelerin refaha açılan yolu aynı zamanda... Bireyi özgürleştirici güçlerden biri bilim... Bilim geleceğimiz ve geleceğimizin güveni... Atatürk’ün ısrarla vurguladığı gibi ‘Hayattaki en hakiki mürşit’ bilim..

Bilimin üretimi kadar önemli bir unsur da bilimin toplum tarafından benimsenmesi, içselleştirilmesi. İşte burada popüler bilim yayıncılığı devreye giriyor. Scientific American dergisi geçen yıl 175. yılını kutladı. New Scientist dergisi 65 yaşında. Discovery, ScienceNews gibi, temel bilimsel ve teknolojik araştırmaları daha basit bir dille topuma aktaran daha bir sürü popüler bilim dergileri...


PEKİ TÜRKİYE? 

Köy Enstitüleri bilimsel düşüncenin topluma yayılması açısından genç Türkiye Cumhuriyeti için güzel bir başlangıçtı, bir derginin yapabileceğinden çok fazlasını yapardı;  ömrü uzun olmadı. TÜBİTAK Bilim bir dönem önemli bir misyon üstlenmiş, birkaç nesil TÜBİTAK Bilim ile yetişmişti, siyasetin güdümüne girmesi ile evrensel bilimi ancak belli ölçüde verebiliyor. Evrim ise hak getire..

1987 yılı şubat ayında ilk kez günlük bir gazete, Cumhuriyet gazetesi haftalık olarak ücretsiz bilim dergisini gazete eki olarak okurlarına vermeye başlamıştı. 29 yıl boyunca her hafta 1501 sayı. Az buz değildi. Devam edemedi...

Ama Cumhuriyet’in bıraktığı noktada bayrağı Herkese Bilim Teknoloji dergisi devraldı. Okurların, dergiyi sevenlerin, sahiplenenlerin itici gücü ve desteği ile bizim de ne olacağını bilemediğimiz bir yola çıktık. “Bu ülkenin aydınlanma yolculuğunda bilimin, bilimsel bilginin yayılması, paylaşılması önemli” dedik ve adını Herkese Bilim Teknoloji (HBT) koyduğumuz dergimizi yayımlamaya ve en düşük fiyat politikası ile okurlara ulaştırmaya başladık.

Bağımsız haftalık bir dergi olarak harcı okurlarımızla, bilim insanlarımızla beraber kardık, tuğlaları beraber üst üste koyduk. Bir de baktık 5 yıl geçivermiş bile. 262 sayı yayımlanmış. Dün Herkese Bilim Teknoloji dergisi 5. yılını doldurdu. Önümüzdeki hafta özel bir sayı çıkartacağız. Nobel Ödüllü bilimcimiz Aziz Sancar, Gökhan Hotamışlıgil, Nermin Abadan Unat, Mehmet Öztürk, İvet Bahar ve diğerleri “Neden bilim” sorusunu kendi cephelerinden yanıtlayacaklar.

Kolay olmadı, hele Türkiye koşullarında...Ama şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Bu daha başlangıç.. Bilim, hem Cumhuriyet gazetesinin hem Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun ana konularından biri oldu hep.

BİR ÖĞRETMENİN ÇIĞLIĞI

Adını vermeyeceğim. Bundan 5 yıl önce derginin ilk yayımlandığı aylarda bir gün bir telefon aldım. Türkiye’nin doğu illerinden birinde öğretmenlik yapıyordu. “Öğrencilerime de derginizi okutmak istiyorum. Ufuklarının genişlemesi için bu dergi çok önemli. Rica etsem falan falan yerlerdeki gazete bayilerine de gönderebilir misiniz?” dedi. Öğretmen, “İsterseniz daha düşük bir fiyattan sizin dediğiniz bir yere gönderelim, hatta ücretsiz bile yollayabiliriz” teklifimize karşı çıktı. Sebebini ise “Öğrencilerin kantinden aldıkları bir gofret parasından daha fazla değil derginin fiyatı. Bedavaya alışmalarını değil, emeğin de bir değeri olduğunu öğrenmelerini istiyorum” diye açıkladı. Bir süre öğretmenin istediği noktalara sevk ettik. Sonra iletişim kesildi. Geçen gün HBT’nin 5. yılı dolayısı ile mesajlaştık. Bakın ne dedi:

“Dergiyi takip ediyorum ancak sınıflarda okutamıyorum çocuklara. Öyle bir zamandan geçiyoruz ki her an, ‘Acaba dergiyi okuttuğumda birilerinin iftirasına uğrayabilir miyim?’ kaygısını taşıyorum. Önceleri aldırış etmezdim bu tür şeylere ancak son yıllarda artan baskı ortamı böyle düşünmeme neden oldu. İnsanların yaşamını karartmak çok kolaylaşmış; her şey yapanın yanına kâr kalıyor ne yazık. Anadolu’da bu baskı daha da ağırlaşıyor. 

Sizler zor koşullarda dergiyi hazırlıyorsunuz, sizin bu çabanızın yanında benim sızlanmalarımın yeri yok, biliyorum. 

Nice yıllara, beş yıllara! Dilerim zaman, rüzgârı tersine çevirir. Güzel, sağlıklı günlerde buluşmak umuduyla!”

Bu cümlelerden sonra son sözü size bırakıyorum..

Özlem Yüzak

*Bu yazı 02.04.2021 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yayınlandı.

Murat Altaş