8 bölü 2 çarpı 4

Tanol Türkoğlu
8 bölü 2 çarpı 4

Matematiği yeniden diyemeyeceğim, olsa olsa, yeni yeni öğrenmeye mi başlıyoruz nedir? Karşımıza başlıktaki gibi bir soru çıktığında oturup uzun uzun düşünmek gerekiyor: Şimdi bu sorunun cevabı 16 mı 1 mi diye? Bunun geçmişi de var.

Hikaye aslında bazı görselleri eşitlemekle başladı. Dört tane muz 8, on tane kiraz 30 ediyorsa bir tane muz ile beş tane kiraz kaç eder gibisinden (vakit harcamayın, cevap 17). Sonra bu sorulara bazı ufak numaralar eklendi. Dört tane muz sekiz ediyordu ama, bu eşitlikte verilen muzlar bir değil ikişer taneydi. Yani demek ki dört çift muz sekiz ediyordu. On tane kiraz otuz ediyordu ama her birinde üçer tane kiraz vardı. Oysa soruda görünen kirazlar ikişerden beş tane idi. Yine vakit harcamayın; cevap 11 diyeceğim ama inanmayıp hesaplayacağınızı biliyorum.

Şurası bir gerçek ki bu tür soruları doğru çözen kişinin iyi matematik bildiğinden bahsetmek aşırı-yorum olurdu. Olsa olsa dört işlemi kuvvetli denilebilir. Ya da aritmetiği iyi. Peki bu sorulara merak neden? Niçin gazetelerin ilk sayfalarında sürmanşet olabiliyorlar? Madem aşırı-yorumdan yola çıkıldı, oradan devam edelim. Bu sakın cahilin, dünyanın- toplumun kendisine cehaletini ispat etmede-göstermede kullandığı araçlara karşı giriştiği bir mücadele olmasın? “Siz beni matematik bilmediğim için cahil diye görüyorsunuz, bakın işte sizin matematiğiniz daha üç tane işlemin bile nasıl yapacağını bilemiyor; sonuç 16 mı 1 mi kesin olarak söyleyemiyor!”


Bir aritmetik problemini çözüp çözememek değildir cehalet. Herkes çözecek değil ya! Çok dertleniyorsan araştırır öğrenir, bu konuda cahilliğini giderirsin. Cehalet daha ziyade maddi-manevi kültür düzeyiyle ilgili bir şeydir. Soruyu çözemediğin için kimse seni cahillikle suçlamaz, ama buradan yola çıkıp da “Matematik de neymiş?” dedin mi cehaletini kendi ağzınla itiraf etmiş olursun.

“Gerçek-ötesi” ne yazık ki bu tür kültür cahili bireyin reaksiyonlarının da geniş bir kamusal alana yayılmasını olanaklı kılmakta. Eskiden aile içinde, kahve içinde, kapalı kutu içinde yaşananlar bugün yerine göre ulusal ya da global alanda yaşanabiliyor. Elindeki binlerce liralık akıllı telefonun sesini açıp herkesi rahatsız edecek şekilde arzu ettiği müziği dinleyebiliyor. Derdi akıllı telefonu olduğunu, kullanmasını bildiğini göstermek. Görünen ise kültürel cehaleti. Çünkü toplum içinde yüksek sesle konuşulmaz, bir cihazın sesi açılmaz!

Cahilin, ilginçtir, (gerçek-ötesinin verdiği destekle) buna karşı da bir tezi var elbette: “Kim demiş? Bu kuralları kim koymuş?” Gerçek-ötesi olgusu burada nasıl bir destek verebilir ki diye sorulabilir. Şöyle: Gerçek-ötesi, ayağımızı bastığımız referans zeminini çekip aldı. Yani gerçeklik olgusunu. Olguları kıyaslayacağımız bir nispet yok artık. O halde her şey mübah. “Kuralları kim koymuş” çıkışı da kendi içinde tutarlı bir tepki. Eskiden de böyleymiş. Orman kanunlarının geçerli olduğu medeniyet öncesi devirlerde. Ben yine de daha vahimin henüz gelmediğini düşünüyorum. Öyle ya bugün “sekiz bölü iki çarpı dört”ün sonucunu tartışıyoruz. Yarın “Sekiz ne demek, bölü-çarpı da neymiş?” seviyesini yaşayacağız daha!

Tanol Türkoğlu / [email protected]

Bu yazı HBT'nin 176. sayısında yayınlanmıştır.

Tanol Türkoglu