Akıllı çağ için işbirliği

Tanol Türkoğlu

Bu yıl 20-24 Ocak tarihleri arasında her zamanki gibi İsviçre’nin Davos kasabasında gerçekleştirilecek olan Dünya Ekonomik Topluluğu’nun yıllık toplantısında ana başlık iki temel kavramın altını çiziyor. Yapay zeka ile gelmekte olan “akıllı çağ” ve “işbirliği”. Dünya ekonomisine yön veren paydaşların (ülkelerin, şirketlerin, STK’ların, bireylerin) dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek üzere birlikte hareket etmesi arzusu son yıllarda Davos’ta sürekli tekrar edilen konulardan. Bu işbirliği beklentisi-önerisi şimdi yeni bir bakış açısından değerlendiriliyor: Akıllı çağ!

İnsan dışındaki nesneler akıllı-zeki hale geldikçe insanın da dünya üzerindeki yolculuğu şekil değiştirecek, dönüşecek gibi görünüyor. Bunun günümüzdeki en popüler uygulaması dijital cihazların “yapay olarak zeki hale getirilmesi”. Buradaki doğallık-yapaylık ayrıştırması bellidir ki sübjektif bir akış açısından kaynaklanıyor. İnsandaki zeka doğal olarak kabul edilirse ötekileri yapaydır. Oysa evrende kendi meşrebine-kapasitesine göre zeka sahibi olan pek çok organik ve giderek inorganik nesne var. Veri işleyen her sistem er ya da geç zeka üretecektir.

İnsan bugün taşıma suyla değirmeni döndürmeye çalışıyor: Geliştirdiği algoritmaları kendi insani tarihinden veri kümeleriyle eğiterek onu zeki hale getiriyor. Belki de bir süre sonra bu süreç belli bir doygunluğa ulaşacak ve insan-dışı dijital bir zeka formu üretmek için insan dahline gerek kalmayacak! Bilim erlerinin süper zeka dedikleri seviye bu olsa gerek!


Davos ana başlığı bu yıl beş alt başlıkta ele alınıyor: Büyümeyi Yeniden Tasarlama, Akıllı Çağda Sanayiler, İnsana Yatırım, Güveni Yeniden İnşa Etme, Gezegeni Koruma. İlk iki alt başlık doğrudan iş dünyasının nasıl dönüşmesi gerektiği ile ilgili. Kalan üçün ikisi birey ve toplumun bu değişim-dönüşümlerden nasıl etkileyeceği ve bu etkilenmenin olumsuz etkilerinin nasıl asgari indirilebileceğine odaklı. Ve nihayet gezegeni koruma başlığı da toplumların da ötesine geçerek topyekun gezegeni korumaya yönelik yapılması gerekenleri adresleyecek gibi görünüyor.

Akıllı çağ önemli bir ifade. Daha önce Japonya bunu “akıllı toplum” vizyonuyla gündeme getirmiş ve kendi ulusal stratejini buna göre dönüştüreceğini ilan etmişti. Akıllı çağ ise bir coğrafyadan ziyade bir döneme işaret ediyor. Şimdiye dek akıllı değil miydi(k)? Belli ki bir fark var. Duygusu olmayan, içgüdüleriyle hareket etmeyen bir zeka formu acaba dünyayı nasıl dönüştürürdü? Mavi ya da beyaz yakalı insanların yaptığı işleri bu türden bir zekaya sahip nesneler yapıyor olsa olumlu-olumsuz nasıl bir değişim gerçekleşirdi?

İş dönüp dolaşıp öleceğini bilen insanın rasyonel olmayan eylemlerinin yıkıcılığını ortadan kaldırmaya dayanıyor. Objektif bir değerlendirme modeline göre işleyen zeki nesneler insandaki bu yıkıcılığı ortadan kaldırabilir mi? Herhangi bir akıllı çağ nesnesi ya da makinesi örneğin Gazze ya da Ukrayna gibi örneklerin ortaya çıkmasına neden olabilir mi? Eğer o akıllı makineler bu insanlar tarafından geliştirilmeye devam ederse bu da kaçınılmaz. Ancak burada hiç de nesnel olmayan bir ön koşul var: “Bazı insanların egemenliği devam etmeli!” Yaşam insandan daha değerliyse, merkezde insan değil de yaşamın kendisi varsa bu nesneler gün gelecek bu ön koşulu da geçersiz kılacaktır. Toplumsal dönüşümü bu kez insan değil makine gerçekleştirebilir!

Tanol Türkoğlu / tanolturkoglu@gmail.com

*Bu yazı, HBT Dergi'nin 457. sayısında yayınlanmıştır.


Batuhan Sarıcan