Derin veri!

Tanol Türkoğlu
Derin veri!

ABD’nin bilişim dünyasındaki ilk amiral gemilerinden olan IBM belli ki zamanın ruhuna uygun bir stratejik dönüşüm içinde. Dünyanın en popüler tüketici elektroniği fuarlarından olan CES’te yaptıkları sunuma bakınca kişinin bu çıkarımda bulunması hiç de zor değil: Büyük veri, yapay zekâ, kuantum bilişim, blokzinciri (blockchain). Öyle ki bazı alanlarda IBM otorite olduğunu dünyaya yeniden anımsatmak üzere kendince yeni kavramlar bile icat etmiş durumda.

Mesela IBM için veri “büyük” değil “derin”. Büyük veri yerine “derin veri” ifadesini kullanmayı tercih ediyor. Nedeni ise bugün insanlığın, ortaya çıkan olası veri kümesinin ancak yüzde birini “yakalayabiliyor” olması. Kalanı insanın henüz ulaşamadığı derinliklerde. Belki de dalgaboyunda demeli. Yeni teknolojiler erişilen dalgaboyunu genişletmeyi hedefliyor. Ki daha çok veri yakalansın, işlensin ve ondan gündelik hayata fayda sağlayacak bilgi üretilsin. Pratik bir örnek: Bugün Delta Havayolları’nın uçakları uçuş esnasında her beş saniyede bir yakaladıkları verileri dijital buluta iletiyor. Amaç? Olası türbulans bölgelerini bir saat önceden belirleyip, ilgili uçaklara iletebilmek. Ki uçağı türbulansa sokmadan seyrini sürdürebilmek için alternatif rotalar üretilebilsin.

İcat ettikleri bir laf da yapay zekâ ile ilgili: Geniş Yapay Zekâ. Malum yapay zekânın üç evresinden bahsedilir. Dar, genel ve süper. Dar yapay zekâ bir alandaki bir beceride uzmanlaşan, bugün uygulamalarını çevremizde de görmeye başladığımız dijital zekâya verilen isim. Yapay zekânın genel düzeye ulaşması “insan gibi” olması anlamına geliyor. Yani birden çok alanda birden çok beceriye sahip olarak; dijital bilinç sahibi olmak.


Yapay zekanın dar ile genel evrelerinin arasına yerleşiyor geniş yapay zeka. Bu dar yapay zekânın biraz daha gelişmiş versiyonudur. Dar yapay zekada olduğu gibi yine tek bir alanda uzmandır. Ancak sadece bir tane değil o alanda birden çok beceriye sahiptir. Bu sayede işlenmesi gereken geçmiş örneklerin hacminin azaltılması amaçlanıyor.

Adı geçen kritik teknolojilerden birisi de blokzinciri ve bu alandaki pratik uygulamalar. Örneğin Wal-Mart ile yapılmış bir çalışma sonucunda bugün firmanın raflarındaki bir yiyeceğin hangi tarladan, hangi yoldan geçerek geldiğini tespit etmek olası. Blokzinciri öncesi dönemde firma bu izi sürmeye kalktığında (hesap etmişler) verileri toplamaları yedi gün sürüyormuş. Şimdi? Sıkı durun: 2,2 saniye! Firma böylece deposuna gelen bir yiyeceğin üretim ve nakliye macerasına bakarak, standard dışı bir evre tespit ettiğinde onu rafa çıkarmak yerine doğrudan iade ya da imha edebilir. Nakliyesi sırasında belli bir derecenin üstündeki ortamda bulunmaması gereken (ilaç gibi, organ gibi) nesnelerin taşınması da bu şekilde izlenebilir.

Nihayet kritik liste kuantum bilişim ile tamamlanıyor. Firma son birkaç senedir dijital bulut üzerinden partnerlerine sunduğu kuantum bilişim imkanını şimdi bir altyapı haline getirmiş durumda. IBM Q System! Çok yüksek kapasitede işlem gücüne gereksinim duyan firmalar bulut üzerinden bu hizmeti alabiliyorlar.

Eğitim geçmişine bakmadan, isteyen bireylere yönelik bir “çırak yetiştirme” programını da başlatmış IBM. Tabii tüm bunlar firmanın dijital devrimi, sanayi devrimi refleksiyle değerlendirmekte olduğu gerçeğini değiştirmiyor!

Tanol Türkoğlu / [email protected]

Bu yazı HBT'nin 149. sayısında yayınlanmıştır.

Tanol Türkoglu