Dijital aydınlanma

Tanol Türkoğlu
Dijital aydınlanma

Doğuya da bakılsa batıya da yol aynı yol. Sadece adı farklı: Kendini bil, kendini tanı, içine bak, her şey içimizde, iç sesini dinle, uzakta arama, bir ben vardır bende bende içeri vs. Pek çok bireyin yaşamı boyunca ya başlayamadığı ya da tatminkâr bir mesafe katedemediği derin bir iç yolculuk.

Dijitalleşme acaba bu iç yolculuğa yeni bir bakış açısı getirebilir mi? Belki daha iddialı sorular sormalı: Dijital dönüşüm bireyin bu iç yolculuğunda her zamankinden çok daha fazla yol almasını sağlayabilir mi? Belki de tamamlamasını? Adeta dijital bir aydınlanma!

Peki içimizdeki o bir türlü bilemediğimiz, çözemediğimiz bir başka “biz”i dijitalleşme nasıl ortaya çıkaracak? Cevap belki de şu: İçimizden daha çok veriyi kazıp çıkararak. İster biyolojimizle ilgili olsun ister beynimizle. Anlık ruh hallerimiz nasıl? Neden öyle? Vücudumuzun bir parçası haline gelecek nano teknoloji ürünü dijital algılayıcılar içimizde kopan fırtınaları en ince detayına kadar tespit edebilir, onları “dışarıya” aktarabilir. Aktarılan o veriyi inceleyecek özel bir kişisel analiz yazılımı bize kendimizle ilgili adını koyamadığımız geribildirimi verebilir.


Buna rağmen hikâyenin nasıl gelişeceği şüpheli. Diyelim ki bir kaç gözüpek mucit çıkıp bu işe yarayacak dijital teknolojileri icat etti. Kişi bu deneyimden geçmeyi isteyecek mi? İstedi diyelim. İçinden gelecek sesleri duydukça ne yapacak? “Dijital Aydınlanma” yazılımı az önce neden sinirlendiğini, şu kişiye karşı neden toleranslı davrandığını da ötekine aynı esnekliği göstermediğini, enginar yemekten neden hoşlanmadığını vs vs anlık olarak kulağına fısıldadıkça kişi acaba ne yapacak?

Kendisini en ince detayına kadar inceleyen, anlık olarak sürekli tanıyan, sürekli güncelleyen bir birey! Sürekli aydınlanan, sürekli bir yaşına daha giren bir birey! Peki birey buna ne kadar hazır? Şurası bir gerçek ki belli bir yaşa kadar böyle bir geribildirim mekanizması ile destekli yaşamamış, “yetişmemiş” bir kişi yaşamının kalan kısmında böyle bir şeyi istemeyebilir. Başlangıçta bunu reddetmez belki. Ancak karşısına günde elli tane düzeltmesi gereken defolu parçası çıktıkça bir noktadan sonra “Ben buyum!” tembelliğinin ardına sığınmayı tercih edebilir.

Anlık veri ile beslenen böyle bir dijital mekanizmayla büyüyen birey için pek bir seçenek yok. Bugün dünyada olan ve Harari’nin “verizm” dediği dönemi de görecek bireyler büyük bir olasılıkla sağlık sigortasını kaybetmemek için bu teknolojilerle etkileşim kurmayı kabul etmek zorunda kalacak. Felekten bir akşam çalıp, alkollü içki içmeye mi niyetlendin? “Bardağın içindeki sıvıyı içtiğiniz anda sağlık sigortanız iptal edilecektir; devam etmek istediğinizden emin misiniz?”

Aldığı ilk nefesten beri böyle bir imkânla yetişmiş kuşaklar ise kendini bilmemenin ne demek olduğunu bilemeyecekler ki bir şeyin eksikliğini hissetsinler. Ancak yazar, şair atalarının kendini arayışla ilgili eserlerini okuyacak kadar meraklı olanlar böyle bir eksiklik türünün de olabileceğini tespit edebilir, daha da ileri gidip kendini tam bilmeden yaşamanın nasıl olacağını deneyimlemek isteyebilirler. Dijital kısır-döngü!

Tanol Türkoğlu / [email protected]

Bu yazı HBT'nin 98. sayısında yayınlanmıştır.

Tanol Türkoglu