Enformasyon üretir, bilgi tüketir

Tanol Türkoğlu
Enformasyon üretir, bilgi tüketir

Bilgi Çağı’nda ortak dil oluşturmak, ilgili olguları idrak etmek için çok önemlidir. Neden? Çünkü konumuz bilgi, sermayemiz bilgi, geçer akçe bilgi. Olguları doğru algılamazsak, faydalı sonuç üretmek mümkün olmaz.

Çok uzağa gitmeye gerek yok; “bilgi çağı” lafzının kendisine odaklanalım. Bu ifadenin İngilizcesi “Information Society”. Türkçe’ye kelime kelime tercüme edersek Enformasyon Çağı. Enformasyon çünkü “information” kelimesinin en iyi tercümesi olabilecek “malumat” sözcüğü biraz yaşlıca!

“Bilgi Çağı” ifadesini İngilizce’ye çevirdiğimizde ise karşımıza çıkan sonuç “Knowledge Society”. Peki sıkıntı basit bir tercüme sorunu mu? Hayır. Daha derin. Enformasyon ile bilgi olgularının işaret ettiği şeyler arasında dağlar kadar fark var.


Basitçe enformasyon, verinin kayda geçirilmiş halidir ve nesneldir. Bilgi ise kayda geçirilmiş enformasyon ve/veya (kayda geçirilme gereksinimi duymayan) verinin işlenmesi sonucunda elde edilmiş çıktılardır. Bu işleme süreci, önceden belirlenmiş bir amaca ulaşmak, bir sorunu çözmek üzere gerçekleştirilir. O nedenle de aynı veri/enformasyon yığını (büyük veri) üzerinde çeşitli amaçlarla çeşitli işlem (analiz) yapılabilir. Sonuç olarak da çeşitli bilgiler üretilebilir. Çıkış noktasındaki amacın çeşitliliğinden dolayı “bilgi” özneldir; nesnel değil.

Tüm bu detaylar neden? Çünkü Enformasyon Toplumu, bu olguları idrak etmiş bir çevrede analiz yapmayı, bir soruya, bir soruna çözüm arama gereğini, ulaşılması istenen bir amacın var olması gerektiğini de zihinlere anımsatır. Bu nedenle Enformasyon Toplumu ifadesi üreticidir. Bireyi, toplumu gözlerinin önündeki realiteyi kullanarak bir şeyleri değiştirmeye sevk eder. Ona meydan okur. Der ki: “İşte (belki de) sen olmasaydın bile bunlar olacaktı; oldu. Senin bundan sonrasına katkın ne olacak?”

Peki yukarıdaki tanım çerçevesinde “bilgi toplumu” ifadesi ne tür bir mesaj vermekte? Yani birileri gelmiş, soruları sormuş, sorunları tespit etmiş, amaçları belirlemiş. Bu çerçevede veri ve enformasyon üzerinde araştırmalarını yapmış; sonuçları üretmiş. Yani bilgiyi. Geriye ne kaldı?

Sığ bakarsak geriye kalan bu bilgiyi tüketmektir. Birileri küçücük bir cihazın içine o kadar işlevin nasıl sığdırılabileceği üzerinde çalışır; diğerleri de parası neyse verip onu satın alır ve kullanır. Daha da beteri eğer cebinde onu alacak parası yoksa, ne yapar eder, borç bulur ama sonuçta ona sahip olmasını bilir. Daha derinlere inersek, “bilgi toplumu” lafzının aklı sorgulamaktan, araştırmaktan, meraklanmaktan, irdelemekten alıkoyduğunu, kendisine sunulan şeyleri kabul etmeye şartlandırdığını görebiliriz.

Bilgi Toplumu ifadesi bizi tüketmeye yönlendirmekte. Enformasyon Toplumu ifadesi ise üretmeye. Bunun idrakinde miyiz? Bu konularda herhangi bir saha araştırması, akademik çalışma yapıldı mı? Bu tespitlerin olumsuz etkilerinden nasıl kurtulabileceğimiz üzerinde öneriler üretildi mi? Daha da önemlisi “Enformasyon Toplumu” lafzı yerine, bizi de üretmeye sevk edecek öz Türkçe bir ifade bulundu mu?

Dezenformasyon veya algı yönetimi konusuyla ilgili başrol oyuncularını derinlerde aramaya gerek yok. (Bilinçli veya bilinçsiz) yanlış kullanılacak birkaç kelime veya olgu müthiş sonuçlar üretecek potansiyelde. Malum “Bilgi Çağı”ndayız!

Tanol Türkoğlu / [email protected]

Tanol Türkoglu