Algoritma mı, insan doğası mı?

Tanol Türkoğlu Y
Algoritma mı, insan doğası mı?

Bu kötülüğü ben yapmasam başkası yapacak diye diye…

Yeni yayınlanan akademik bir araştırmaya göre sosyal medya siteleri geliştirdikleri algoritmaları bir kenara bırakıp da suyu doğal akışına bıraksalar bile kullanıcılar arasında kutuplaşma öyle ya da böyle boy gösterecek. Araştırmanın nedenine-nasılına girmek yerine bu tümcenin bilinçdışına gönderdiği mesajı yakalayıp kelimelere dökmekte fayda var: Sosyal medya sitelerini günah keçisi yapmayı bir kenara bırakın; asıl defo insanın doğasında!

Acaba? Geliştirdikleri algoritmalara “ne yap et daha çok insanın dikkatini çek” stratejisini şırınga etmiş olan sosyal medya siteleri gerçekten de böyle yaparken malumun ilanını mı hayata geçiriyor? O zaman insanın aklına ister istemez şu soru geliyor: Suyun doğal akışı zaten böyleyse neden milyarlarca dolar harcayıp, su o şekilde aksın diye, algoritmalar geliştiriyorsun? Bırak su bildiği gibi aksın!


Bunu yapanlar tanım gereği kapitalist bir paradigmaya göre hareket etmiyor olsalar, bir sosyal-devlet geçmişinden geliyor olsalar, “suyun akışını daha da güçlendirmek için” mi acaba diye şüphelenmek mantıklı olurdu. Ama öyle değiller. Bir kuruşun hesabını bile yapmaları ile ünlü bir paradigmadan geliyorlar. O zaman? Demek ki tüm o “bir algoritma geliştirelim de daha çok dikkat çekelim” tavrının arkasında suyun doğal akışının yönünü değiştirmek var!

Bu ise başka bir şeye işaret ediyor: Sana bu yatırımı yaparak başarı elde edeceğini düşündüren bir şey olmalı. Bam teli burası. Evet insan defolu. Evet insan içindeki vahşi duygularından kendisini soyutlayabilmiş değil. Evet insana yeterince kaynak-imkan ver yüz bin sene önceki atalarının vahşiliğine geri gitsin!

Hiçbir sosyal medya sitesinin insanı vahşi atalarının seviyesine indirgemek gibi bir geri-evrim sürecini gerçekleştirme niyetinde olduğu söylenemez! (Bu daha ziyade her şeyin altında bir şey arayan komplo-teorisyeni doğu kültürünün düşünce tarzı). Ama şunu söylemek olası: Kendi çıkarlarına hizmet etmenin yan etkisi olarak insan daha da vahşileşecekse vahşileşsin; ona ne!

Kapitalist paradigmada bu “bana ne”ciliği farklı eşleştirmelerde görmek zaten norm olmuş durumda. Örneğin: “Benim zenginleşmem başkalarının fakirleşmesine neden olacaksa olsun, bana ne!” Ya da “Benim randevuma yetişmek için kırmızı ışıkta geçmem-tehlike şeridine girmem başkalarının randevusunu kaçırmasına neden olacaksa olsun; bana ne!” Bu “rabbena hep bana” ya da “nefs-i emmare” bakış açısı nedeniyle koca gezegen elde gidiyor, birileri yüz milyar dolarlık servetini iki yüz milyara çıkarmış, bir şey mi? Belki de Forbes dergisinin en zenginler listesine giren dolar milyarderlerine Hz. Ömer’e özgülenen şu uyarı mekanizması ücretsiz olarak tahsis edilmeli: Her sabah bu milyarderler uyandığında birileri kulağına şunu fısıldar: Ölüm var!

Evet ölüm senin için de var. İster bir milyarın ister üç yüz milyarın ister üç liran olsun; fark etmez! Sen de öleceksin! Belki de hayatlarını buna feda eden milyarder ya da potansiyel milyarderlere şu kalıyor: İnsanlığa, üzerinde yaşadığımız gezegene bu kötülüğü ben yapmasam başkası yapacak! O zaman ben yapayım da onun getireceği maddi nimetlerden (yaşarken) yararlanan başkası değil de ben olayım! İşte otuzlu-kırklı yaşlarını böyle geçiren Bill Gates’in geldiği nokta: Kalan ömrünü kazandığı servetini sıfırlamaya adadı!

Tanol Türkoğlu / tanolturkoglu@gmail.com

*Bu yazı HBT Dergi 487. sayıda yayınlanmıştır.

Tanol Türkoglu