Google savaşları

Tanol Türkoğlu
Google savaşları

Google’sız bir dünya acaba mümkün mü? Kısa cevap evet. Internet Google’dan önce de vardı. Ancak şu iki noktayı unutmamak gerekir: Birincisi arama motorsuz bir internet mevcut dijital kaosu daha da yükseltir. İkincisi Google’dan başka arama motorları da var! Google dijital dünyanın içine doğduğu sıralarda genel kabul görmüş tespit arama motoru savaşlarının çoktan bittiği ve savaşı Yahoo’nun kazandığı yönündeydi. Bir başka deyişle Google piyasaya çıktığında değil on sene içinde dünya devi haline gelmesi, varlığını bile sürdürmesi çok zor hatta imkasıza yakındı.

Google’ın kazananı belli, rakipsiz bir cephede bu denli yükselmesini sağlayan neydi peki? Cevap masabaşı oyunlar değil; teknoloji. Google o zamanki dünya lideri Yahoo’nun modelinden çok farklı (tartışmalı da olsa özünde çok daha liberal) bir algoritma geliştirdiği için en arkalardan geldi, liderliği ele geçirdi ve büyük bir farkla dijital dünyanın beş atlısından birisi oldu (diğerleri Apple, Facebook, Microsoft ve Amazon).

Son yıllarda Google AB ve Rusya’da yaptırımlarla ve cezalarla karşılaştı. Benzer bir durum dört yıllık bir süreç sonucunda Türkiye’de de ortaya çıktı. Tekel oluşturmanın önüne geçilmesi açısından iyi bir gelişme. Google’a yaptırım uygulanmasının gerisinde ise algoritması yer almıyor. Özellikle mobil piyasada en büyük pazar payına sahip Android adlı işletim sistemi odaktaki unsur. Türkiye’de Rekabet Kurumu’nun AB ve Rusya’yı emsal göstererek almış olduğu kararda hatalı bir durum yok. Google madem Rekabet Kurumu’nun dikte ettirdiği yaptırımlardan çok daha fazlasını AB’de yapmış, Türkiye’de de kendisinden talep edilen şeyleri yerine getirmesi gerekir. Öte yandan dört yıllık bu süreci Google’ın rakibi olan Rus merkezli Yandex’in Türkiye temsilciğinin başlatmış olması manidar. AB’deki süreç de benzer denilebilir. Ancak oradaki şikayetçi Google gelene dek Çekya’da bir numara olan bir rakip (Seznam). Ayrıca Rekabet Kurumu’nun bu süreçte iki kez Google aleyhine karar almamış olduğu da unutmamalı!


Türkiye’de rekabet olgusu maalesef liberal pazar kuralları baz alınarak gerçekleşmiyor. Zor, başarılı olana hükmedebiliyor. Zaman zaman kamunun da bu resme dahil olduğu-edildiği görülebiliyor. Oysa bugünün dijitalleşen dünyasında bireylerin seçme hakkı zorla yönlendirilmemeli. Örneğin dileyen dilediği web sitesi üzerinden konaklama hizmeti alabilmeli, dilediği platform üzerinden kiraladığı araçla seyahat edebilmeli. Ancak Booking ya da Uber kararları bununla çelişiyor.

Türkiye pazarında yer alan, hizmet veren, para kazanan firmalar Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kanunlarına tabii olmalıdır. O net. Ancak kamu yönetiminin de gelişmekte olan dijital teknolojiler çerçevesinde kanun ve yönetmeliklerini sürekli güncel tutması gerekir. Dünyanın pek çok ülkesinde konunun detaylarına hakim olmayan kamu yönetimi çareyi yasak veya kısıtlama getirmekte bulabiliyor. Bu belki seçmen kitlesi karşısında politikacıların günü kurtarmasını sağlıyor ancak vatandaşının yaşam kalitesinin de yerinde saymasına neden oluyor. Bir gerçek daha var: Kamu yönetiminin daha verimli çalışması için gerekli olan itici gücü vatandaşın bilinçli ve kararlı talebi sağlar. Peki ya böyle bir talep yoksa?

Tanol Türkoğlu / [email protected]

Bu yazı HBT'nin 196. sayısında yayınlanmıştır.

Tanol Türkoglu