Kuantum edebiyat

Tanol Türkoğlu Y
Kuantum edebiyat

Hayır bir başka “kuantum sahtekârlığı” icat etmek değil derdim. Gözlenen ile gözlemlenen arasındaki atom-altı fiziğine yönelik temel bir kuantum ilkesiyle edebiyatı irtibatlandırmak istiyorum. Bu aynı zamanda bütünsel (holistik) bakış açısının önemini vurgulamak üzere kullanılabilir: Bir öğretinin bir başkasına çözüm, yol gösterici, vizyon verici olabilmesi.

İster yazar olsun ister şair, edebiyatçıların en sinir oldukları soru “Ne için yazıyorsunuz?” ise şair için atbaşı bir soru daha var: “Bu şiirinizde ne demek istediniz?” Şiir ile anlam bir tür oksimoron ilişki içinde gibi. “Şiirde anlamsızlık vardır, onda anlam aramamalı” manasında değil. Tersine, şiirde anlam zenginliği aranmalıdır; anlam yekliği değil.

O şairin ruhudur belki de şiiri en yoğun edebi form, “inci”, yapan. Bir edebiyat insanı neden oturup bir kaç sözcüğe sığınır? Dağarcığında sözcük kıtlığı mı vardır? Ona sınırlı sayıda kelime kullanma zorunluluğu mu getirilmiştir? Hayır! Kelime adedi azaldıkça, metin yoğunlaşmaya, birden çok anlam ifade etmeye başlar. Şair içle-dışla etkileşimini böyle resmeder! Düz, basit ne var hayatta?


Peki romana gelelim. Romanda anlam çeşitliliği bulunabilir mi? Olay örgüsünde olmasa da yan ögeler açısından zenginleşmeden söz edilebilir. Filmleştirilen romanlar bunu teyid eder: Zihnimizdeki bir roman kahramanı ile çekilen filmindeki tipleme birbirine uymayabilir. Herkesin İnce Memed’i kendisinedir! Şiirdeki anlam, okuyanda uyanan anlamdır. İyi şiir okuru şiirde tek bir anlam olamayacağını idrak eder; onu aramaktan vazgeçer. Aynı şiiri farklı zamanlarda, farklı ruh hallerinde okuduğunda onun farklı bir anlama bürünmesinden keyif duyar!

Şimdi de en has soruyu resme dahil edelim: Gözlenen ile gözleyen birbirini etkilemekte midir? Okur aynı manzum eseri her okuduğunda onda farklı bir anlam bulmaktaysa, o manzum eserin okuru değiştirdiği söylenebilir mi? Aynı soruyu şöyle de sormak gerekir: Okur aynı manzum eseri her okuduğunda onda farklı bir anlam bulmaktaysa, okurun o manzum eseri değiştirdiği söylenebilir mi?

Kuşkusuz şu söylenebilir: Atom-altı fizik dünyasında gözleme eyleminin ortamı etkileme sebepleri ile şiir-okur arasındaki ilişkinin birbirini etkileme sebepleri aynı değildir. Başta da ifade edildiği gibi bırakın şiir-okur ilişkisini atom ve üstü seviyedeki fizik olaylarında da aynı durum geçerli. Ancak temel ilke yol gösterici: Öyle ya da böyle birbirini etkiliyorlar.

Yani şiirdeki eşsiz anlam zenginliği her okunuşunda farklı bir anlamın keşfedilmesini sağlıyor. “Değişmeyen tek şey değişimdir” sözünde özetlenebilecek evrenin bir üyesi olarak “okur” da sürekli değişmekte. Ve her okuma seansında sanki birbirinden bağımsız gibi görünen iki çark (şiir ve okur) dönüyor; durdukları noktada şiir hangi anlamını gösteriyor, okur hangi ruh haliyle okuyorsa, ortaya öncekilerden farklı bir etkileşim çıkıyor. Çarklar birbirine değmiyor ama bu birbirlerini etkilemedikleri anlamına mı geliyor? Ya çarkların önceki çevrilmişlikleri? Böylece gözleyen-gözlenen etkileşimi atom-altı fizikten gayrı başka bir ortamda da metaforik dahi olsa tespit edilebiliyor. Şunu da unutmamalı: Değil kuantum, daha Newton’ın kafasına elma düşmeden önce şiir ile okur arasında bu etkileşim vardı!

Tanol Türkoğlu / [email protected]


Bu yazı HBT'nin 82. sayısında yayınlanmıştır.

Tanol Türkoglu