Sen ne yapıyordun?

Tanol Türkoğlu
Sen ne yapıyordun?

Teknoloji insan zekasını geriletiyor mu? Bilimsel bir araştırmaya göre 1970’lerden beri insan zekâsı (IQ) her yıl düzenli olarak gerilemekte. Öncelikle bu tür denek bazlı araştırmalara artık ne kadar “bilimsel” denilebilir; onu tartışmalı. Eskiden milyonlarca, milyarlarca kişiye ulaşmak söz konusu değildi. O nedenle yeterli miktarda(?) denekle yapılan araştırmaların sonuçları tüm dünya için geçerliymişcesine kabul ediliyordu. Artık elde büyük bir veri kümesi var. Yukarıdaki türden bir sonuca varılacaksa en az bir kaç yüz milyon kişinin deneye tabi tutulması gerekir. En az!

Seçkincilikle ilgili eleştiri ülkemizde de var, ancak burada hatalı bir husus söz konusu olabilir. Toplumları ileri götürenler seçkinlerdir. Seçkinlik ise gerek bilgi çağında gerekse de daha eski dönemlerde hep bilgi ile ölçülmüştür. Para, şan-şöhret, nüfuz veya soy ile değil. Eleştirilecek bir şey varsa o da kişinin belli bir alanda derinlemesine bilgi sahibi olup olmadığı değil; bilgi üretirken geniş bir veri kitlesini dikkate alıp almadığıdır. Hala sembolik/sınırlı adetteki veri dikkate alınıyorsa bu eleştiri konusu yapılmalı. Bu durumda eleştirilecek şey de seçkinliğin tembelliği. Uzun yıllardır ülkemizde aydınların halk kitlelerinden kopuk yaşaması eleştirisi de aslında bu kategoride ele alınabilir (bu tespitin doğru/yanlış ya da yerinde/yersiz olması ise ayrı bir tartışma konusu).

Asıl konuya dönelim ve soralım: IQ’nun giderek düşüyor olması tespiti ne kadar doğru? Yüksek ya da düşük IQ sahibi olmak (bireysel ve/veya toplumsal açıdan) dramatik değişikliklere neden olmakta mı? Zor şartlar altında yaşayan bireyin hayatta kalma mücadelesi yan ürün olarak IQ’sunu artırabilir, ancak yaşam şartlarının kolaylaştığı bir dünyada düşen IQ seviyesi gerçekten tehlikeli mi? Yoksa belli bir oranın üstünde seyrettiği sürece IQ derecesinin bir önemi yok mu? Hele bir de EQ gibi duygusal zekanın öne çıkması gerektiğinin savunulduğu bir dünyada.


Teknolojinin bu tabloya etkisi hayatı kolaylaştırmakla ilgili. O halde bir üst seviyede ulaşılan olgu teknoloji değil “ilerleme” olgusu. İlerleme talebi teknoloji yaratıyor. Teknoloji hayatı kolaylaştırıyor. Kolaylaşan yaşam bireyin beynini daha az çalıştırıyor. IQ düşüyor. Bitmedi. Hayatı kolaylaştıran o teknolojileri üretmek için de normalin üstünde bir zeka seviyesine sahip insanlar gerekli ve bugünün “birbirine bağlı” dünyası, bu potansiyele sahip bireylerin dünyanın ucundaki bir köyde bile olsa ortaya çıkmasını kolaylaştırmakta. Yeter ki ortam biraz cesaretlendirici olsun.

İlerleme, teknoloji her ne etmen ise bunlar söz olduğunda iş artık sadece insanlarla da sınırlı değil. Gelecek yıllarda yapay zeka destekli üretim, yaratım ya da inovasyon süreçleri devreye girdiğinde ne olacak? Bu modele göre ilerlemenin sürati daha da artacak çünkü yapay zeka belli bir kıvama geldikten sonra insandan daha hızlı “çalışacak” (üretecek, yaratacak). Bu durumda ortalama insanın IQ’sundaki azalma hızı da ona paralel olarak artacak. İşte size bir başka yıkım teorisi: Etkisiz eleman durumuna düşmüş insan yığınları ve yaşamı yöneten makineler! Ve şu yıkıcı soru: O sırada sen ne yapıyordun, sevgili ülkem?

Tanol Türkoğlu / [email protected]

Bu yazı HBT'nin 135. sayısında yayınlanmıştır.

Tanol Türkoglu