Son insan, son düşünce

Tanol Türkoğlu
Son insan, son düşünce

Blockchain (blok-zinciri) modeli söz konusu olduğunda en güzel nitelendirmeyi Don Tapscott yapmış: “Güven Protokolü”. Hiçbir şeye güvenin kalmadığı şu dünyada “güven protokolü” nasıl oluşturulabilir? Cevap soruda gizli. Hiçbir şeye bel bağlamayacak bir model oluşturarak. Blockchain yapısında bu model iki temel unsuru dikkate almaktan geçiyor: Birincisi açıklık ikincisi ise kapalılık!

Her bir işlemin orijinal kaydı ağa üye herkeste olursa işlemin gerçekleşmesi için ortada bir yeddiemine gerek kalmaz (açıklık). İşlem bilgileri şifreli olarak ağda hareket ederse, hırsızlardan korunmuş olur (kapalılık).

Çelişkili gibi görünmesine rağmen bu sayede değer taşıyan her şey bir blockchain ağı üzerine taşınabilir. Örneğin gıda maddelerinin üretildiği kaynaktan son kullanıcıya ulaşana dek geçirdiği her aşama artık “bir değer taşımaya” başladı. Çünkü bir yanda bireyler bilinçlenmeye başladı, diğer yanda ise gıda sahtekarlığı zirve yaptı.


Değerli madenlerin fiziksel manada ortalıkta dolaşmasına da giderek gerek kalmayacak. Tıpkı “para”da olduğu gibi (altın veya benzeri değerli maden yerine ikame edilen (“gayme”) banknotlar var nicedir). Şimdi altın kadar bi-örnek özellik taşımayan elmas gibi değerli madenler de block-chain ağı üzerinde dijitalleştirilebilmekte. Diyelim ki elmaslar “bir yerde” (ama bulutta değil, fiziksel bir kasada) duracak. Onu temsil eden dijital muadili (“token”) takas edilir hale gelecek. Bu amaca hizmet etmek üzere kurulan bir blockchain ağı üzerinden.

Kıymetli kağıtların, bilgilerin, arşivlerin başına da benzer bir şey geleceğe benziyor. Örneğin gayrımenkul sahipliğini tescil eden “tapu”. Tapuyu değerli kılan, tıpkı banknotta olduğu gibi, o belgenin işaret ettiği semantik anlamdır (“Şu şu kayıtlı taşınmaz, şu kişiye aittir! Bunu herkes böyle bilsin”).

Eldeki tapu kağıdı belki değerli görünüyor ama aslen devletin ilgili kamu kurumundaki kayıtlara itibar edilir malum. Ve bu kayıtlar her türlü suistimale açık olarak kağıt ya da bilgisayar ortamında bir yerlerde saklı tutuluyor. Hatta bir ülkedeki kamu yönetiminin kendisi bu kayıtlarda bir değişikliğe gitse vatandaşın itiraz edebileceği hiçbir merci yok! (Şaka gibi gelebilir; ancak Honduras’ta böyle bir şey oldu!).

Gayrımenkul alım-satımı da aynı şekilde bir blockchain uygulaması üzerinden sağlanabilir. Bu uygulama sadece bir gayrimenkulün kime ait olduğunu göstermekle kalmaz. Geriye dönük olarak el değiştirme süreçlerine ait bilgileri de bünyesinde barındırabilir. Hangi gelişmemiş ülke gayrımenkül spekülasyonu yapma hakkını kaybetmek ister; o ayrı!

Anında telif ödemesine ne dersiniz? Internet üzerinde bir müzik parçası dinlenirken mesela. Telif, tapu, marketteki gıdanın künyesi, değerli maden derken belki de o zaman dünya üzerinde geniş kitleler “dijitalleşme” ne demek, anlamaya başlayabilir. Tüm bunlar yine de karbon temelli bir yaşam modelinin mevcut paradigması çerçevesinde gerçekleştirilecek evrimsel adımlar.

Peki ya robotlar, androidler (diyelim ki yüz sene sonra) ortaya çıktığında. Ya kendi kendilerine üreyebilir hale gelirlerse? Son insan yaşama veda ederken ne düşünüyor olacak? “Hiç değilse vuruşarak çekildik” mi “kendim ettim, kendim buldum” mu?

Tanol Türkoğlu / [email protected]

Bu yazı HBT'nin 104. sayısında yayınlanmıştır.

Tanol Türkoglu