Yapay savaş

Tanol Türkoğlu
Yapay savaş

Fark ettiniz mi? Temmuz ayı başında 3. Dünya Savaşı çıktı! Nükleer ya da olmayan herhangi bir bomba atılmadı, silahla saldıran, ölen ya da yaralanan olmadı. Yine fark etmediğiniz üzere koca savaş bir kaç saat sonra sona erdi. Savaşı çıkaran da, sona erdiren de bu kez herhangi bir ülke ya da onun sıradışı lideri değildi! Bu savaşa sebebiyet veren sosyal medyayı, yeni medyayı ana akım medya refleksi ya da mentalitesi ile değerlendiren eski usül medyacılar ile onların leblerini leblebi yapan trol-olduğunun-farkında-olmayan-trollerdi. Savaş şöyle başladı:

ABD Başkan Yardımcısı’nın o günkü programı iptal edildi. Uçağın havadayken geri çağrıldığı (yalan pardon doğru-ötesi) haberi yayıldı. Bu ani iptalle ilgili açıklama beklenmeden, derhal Trump’ın öldüğüne kanaat getirildi. Bu olasılığı destekleyen ve bir sene önce 1 Nisan şakası olarak yayınlanan bir fotoğraf, anlık durumu bildirirmiş gibi yeniden paylaşıma sokuldu.

O sırada Rusya’da Putin’in de günlük programını iptal ettiği haberi yayıldı. Bunu Çin ve İran ile ilgili bazı haberler taçlandırdı. Avrupa sessiz kalır mı, Avrupa Konseyi’ne bağlı güvenlik komitesinin adı AB Güvenlik Konseyi ismiyle yeniden üretildi ve bu varolmayan konseyin o gün olağanüstü toplandığı bilgisi servis edildi. Oysa güvenlik komitesi olağan toplantısını yapmış ve toplantı bildirgesini bir saat önce web sitesinden duyurmuştu.


Eski medyacılar temkinliydi. Lakin aldıkları kokulardan bahsetmeden edemediler. Üçüncü dünya savaşının çıktığı “duyumları” aldıklarından filan. Hani doğru çıkarsa haberi ilk patlatan olacak, yanlış çıkarsa “duyum”ların doğru olmadığına işaret edilerek paça kurtarılacak.

Yeni medyacılar ise aldıkları gazla doğruları eğip bükmeye başladı. Mesela bir haber(?) ajansı “tüm dünyada olağanüstü hal” ilan edildiğini paylaştı. Neden olmasındı? Madem ülkemizde olağanüstü hal ilan edilebiliyor, dünyada da edilebilir. Peki dünyada olağanüstü hal ilan edecek yetkili kim? Ne önemi var? Film izlerken soruyor musun bu tür sivri soruları?

Tabloda eksik olan şey belki de şuydu: Tüm bu deli saçmasını takip eden, elinin altında bomba patlatacak bir tuşa basma yetkisi bulunan, sağduyu sahibi olmaktan uzak bir subay. Hangi ülkeden olursa olsun. Yeter ki düğmeye basacak kadar telaşa kapılsın! Demek ki o saatlerde tüm yetkili subaylar ya harıl harıl çalışıyor ya da mesai bitmiş, trafikte eve gitmeye çabalıyorlardı. Düğmeye basan olmadı; savaş çıkmadı! Bir kaç saat sonra her şey unutuldu!

Bir dahaki sefere maya tuttuğunda demek ki üçüncü dünya savaşı bu şekilde çıkacak. Belki de binler, milyonlar yanlışlıkla ölecek, öldürülecek! Ancak bu durum o kadar karmaşık süreçler sonucunda (ancak çok kısa bir süre içinde) gerçekleşecek ki her şeyin büyük bir hata olduğu belki de hiçbir zaman anlaşılamayacak. Herkes karşı tarafın ne kadar suçlu olduğu üzerinden savunma yapacak.

Bunda kaygılanacak, hiddetlenecek, ağlayıp sızlanacak bir şey yok! Madem ki “biz özgür insanlar olarak gerçek ötesi bir dünyada yaşamayı” tercih ediyoruz; sonuçlardan birisi de budur: Kaza bombasına kurban giden yüzbinlerden birisi olmak!

Tanol Türkoğlu / [email protected]

Bu yazı HBT'nin 174. sayısında yayınlanmıştır.

Tanol Türkoglu