Zuckerberg kriteri

Tanol Türkoğlu
Zuckerberg kriteri

Dünya 21. yüzyılda birbiri ile tezat oluşturan iki olguyla birlikte ilerliyor. Bir yanda enformasyonun hacmindeki dramatik artış ve ışık hızında iletilmesi, diğer yanda ise cahillik ve onun doğal sonucu olarak ortaya çıkan muhafazakarlaşmanın yükselişi. Her ülke veya bölge kendi sosyo-kültürel dinamiklerine göre bu paradoksal gelişimden payını alıyor; alacak.

Ortalama bir insanın giderek daha cahil kalması, kendini geliştirememesi, ilk etapta paradoksal gelebilir. Ortada o denli enformasyon varken, o enformasyon bu denli hızla iletilebilirken, insan nasıl olur da geri kalabilir? Oysa tam da bu nedenle bireyin cahil kalmasına özen gösteriliyor. İnsanlar internetin potansiyelini tam idrak edebilse, temsili demokrasiden krallığa kadar hiçbir yönetim modelinde yönetecek, güdecek, yönlendirecek birey kalmaz!

O halde öncelikle internet itibarsızlaştırılmalıdır. Bunun en kolay yolu da dezenformasyon mekanizmasıdır. Uzun yıllar boyunca ağzını açıp konuşamamış, kendini ifade edememiş bireyler ve topluluklar sağolsun, dezenformasyonu oluşturmak için özel çaba göstermeye pek de gerek yoktur. Sadece bırakın; herkes doğru bildiğini yazsın, paylaşsın! Kısa süre içinde herkesin her konuda kafasının karışması garanti!


Eski çağlarda, kimin sesi yüksek çıkarsa onun dediği olurmuş. Bugünün liberal dijital dünyasında kimin yazısı-yorumu daha çok beğeni alıyor, daha popüler bulunuyorsa, o daha doğrudur. O nedenle içeriğinizi destekleyecek, onu kendi çevresiyle paylaşacak ne kadar geniş bir kitle (buna "trol" deniyor) oluşturursanız “haklılığınız” da o kadar tescillenmiş olur. Dezenformasyonu yayma da bu şekilde sağlanır.

Gündelik pratikte dijital kültür, sanayi toplumu paradigmasının emrindedir. O nedenle tüm bu dijitalleşme çabaları, inovasyonlar vb daha çok sermaye, daha çok para üretmek için. Oysa bilgi toplumunun dijital yerlilerini oluşturan Y ve Z Kuşağı, hayatlarını para kazanma motivasyonu ile yönlendirmiyor. Onların temel beklentisi kendilerini gerçekleştirmek.

Bu tablodaki temel sıkıntı, Y ve Z kuşaklarının dünyaya hükmedecek yaşa gelene dek, onların ebeveyni olan ve ta baştan "kayıp kuşak" diye adlandırılmış olan X kuşağının kapıları onlar için tutup tutamayacağı. Kapitalist paradigma bu direnci kırmak için elinden geleni yapıyor. Ancak kendi içinde parçalanmasına neden olan global ekonomik krizi atlatamadığı için tüm enerjisi ile bu savaşa giremiyor. Gereksinim duyduğu enerji ise burada; dijital dünyada.

Bakıyoruz, daha hala milyarlarca kişinin dijital yurdu konumuna gelmiş olan "sosyal medya" olgusu ciddi para kazandıran bir imkan haline getirilebilmiş değil. Neden? İnsanlar birbiri ile etkileşim kuruyor oldukları için bir yerlere doğrudan veya dolaylı olarak bir bedel ödemek istemiyor. Bu durumda alternatif yollarla para kazanılmaya çalışılıyor. Reklam ile veya gelecekteki finansal getiri olasılığı hesabı ile.

Sosyal medya, savaşın kimin kazanacağının belirlenmesinde sembolik bir değere sahip. Bunun önemli bir göstergesi de Facebook’u Mark Zuckerberg’in yönetmeye devam edip etmeyeceği. Bir gün Zuckerberg, Facebook’taki aktif görevlerinden ayrıldığını açıklarsa, sosyal medya para kazanma makinesi haline gelirse, dijital kuşakların savaşı kaybettiğini varsayabiliriz. İşte o zaman dijital devrim baştan sona sanayi devriminin dördüncü evresi seviyesine inmiş olur. O zamana dek umut var!

Tanol Türkoğlu, [email protected]

Tanol Türkoglu