Ortaçağ dönemindeki uzun kadın kafataslarının gizemi

Öne Çıkanlar Toplum
Ortaçağ dönemindeki uzun kadın kafataslarının gizemi

Bavyera’da ortaçağa dönemine ait birkaç köyde yapılan kazılarda, siyah saçlı, kara gözlü ve kafatasları normalden daha uzun olan bir düzineyi aşkın kadının kafatası bulundu. Oysa bu bölge nüfusunun büyük bir çoğunluğu tarımla uğraşan mavi gözlü ve sarışın insanların oluşuyordu. Buluntulardan alınan DNA örneklerinin incelendiği çalışma, yakınlardaki mezarlıklarda gün yüzüne çıkartılan bu çarpıcı kafataslarının siyasal ilişkilerin pekiştirilmesi amacıyla Romanya ve Bulgaristan’dan getirtilen üst düzey konumdaki gelinlere ait olduğuna işaret ediyor. Ancak kimileri bu görüşe kuşkuyla yaklaşıyor.

Eski çağ insan anatomisi konusunda uzman olan Tel Aviv Üniversitesi insanbilimcilerinden Israel Hershkovitz, “Bugüne dek okuduğum en garip araştırmalardan biri bu; kanımca hiç inandırıcı değil,” diyor.

Kökleri M.S. yaklaşık 500 yılına uzanan bu buluntular ilk ve ortaçağlarda Avrupa ve Asya’daki tanık olunan uzun kafatası modasının bir parçasını oluşturuyor. Bavyera’da bulunan kafatasları, 1960’ların sonlarında, Tuna Nehri kıyılarında yer alan ve günümüzde güney Almanya sınırları içinde kalan altı yerleşim bölgesinde yapılan kazılar sırasında olağan boyut ve biçimlerdeki başka kafataslarıyla birlikte ortaya çıkartıldı. Ancak bu kafataslarının kimlere ait olduğu, boylarının neden ve nasıl uzamış olduğu konusunda herhangi bir kanıt yoktu. “Kule biçimindeki” bu kafataslarının içyüzünü merak eden Almanya’daki Johannes Gutenberg Üniversitesi antropolog ve nüfus genetiği uzmanlarından Joachim Burger ve arkadaşları kafataslarından aldıkları DNA örneklerini araştırmaya koyuldular.


Burger ve arkadaşları mezarlardan çıkartılan minik kemik parçalarından aldıkları DNA örneklerini hem birbirleriyle, hem de günümüzde Avrupa ve Asya’da yaşayan toplulukların DNA’larıyla karşılaştırdılar. Sonuçta, 10 erkeğin-ve normal kafataslarına sahip 13 kadının- DNA örneklerinin en çok günümüzün orta ve kuzey Avrupa topluluklarıyla uyumlu oldukları görüldü. Bu toplulukların büyük bir çoğunluğunda sarı saç ve mavi göz genleri baskındı. Ne var ki, kafatasları daha uzun olan kadınlardan alınan DNA örnekleri çok farklı bir öyküye işaret ediyordu.

Uzatma neyin nesi?

Peki, bu kadınların kafataslarındaki uzama neyin nesiydi? Burger’e göre, bu durum yapay kraniyal deformasyon adı verilen bir sürecin ürünüydü. Bebeklerin başlarının sımsıkı bağlanarak kafatası biçiminin kasten değiştirildiği bu uygulama, eski çağlarda tüm dünyada, özellikle de orta Asyalı göçebe Hunlar arasında son derece yaygın bir uygulamaydı. Avrupa’da bu uygulamayla ilgili en eski bulgular ikinci yüzyıl Romanya’sına uzanıyor ve uygulamanın erkeklerde de en az kadınlar denli yaygın olduğuna işaret ediyordu.

Ancak Bavyera mezarlıklarında tanık olunan cinsiyetler arasındaki dengesizlik son derece dikkat çekiciydi. Bu ritüeller yoğun bir çaba ve uzun bir süreyi gerektireceğinden, antropologların büyük bir çoğunluğu bu işlemin ancak toplumun üst katmanlarından gelen zengin çocuklara uygulanmış olabileceği görüşünde birleşiyor.

‘Kafatasları kasıtlı uzatılmış olamaz’

Hershkovitz çalışmanın genlerle ilgili boyutuna karşı çıkmasa bile, öne sürülen bu öykünün pek de akla yatkın olmadığını dile getiriyor. Öncelikle, kafataslarının bile bile değişime uğratıldıkları görüşünü inandırıcı bulmuyor ve bebeklerin kafataslarının sert ahşap yüzeylere yatırıldıkları ya da yük taşıyıcılara sımsıkı bağlandıkları için kendiliğinden uzamış olabileceklerini düşünüyor. İkinci olarak da, eski çağlarda siyasal amaçlarla yapılan kabileler arası evliliklerin belli dönemlerde yalnızca bir iki bireyi içeren uygulamalar olduğunu ve aynı kuşaktan bir düzineyi aşkın kadının gelin olarak tek bir bölgeye gönderilmesinin son derece akıldışı bir durum yaratacağını düşünüyor.

Buna karşılık, Burger araştırma kapsamındaki köylerin hiç birinde kafatasları uzun kadın sayısının birkaç taneyi geçmediğini belirterek, bu görüşün ancak her bir köyün farklı bir siyasal varlığa sahip olması durumunda geçerli olacağını düşünüyor. Kafataslarının kasıtlı olarak uzatılıp uzatılmadığı konusunda da, uzun kafataslı kadınların tümünün aynı zamanda, nüfusun geri kalanından farklı bir soydan geliyor olmalarının büyük bir rastlantı olacağına dikkat çekiyor.

Rita Urgan

Kaynak

Bu yazı HBT'nin 108. sayısında yayınlanmıştır.