Sanatçılar, entropiyi kullanarak düzen ile kaos arasındaki dinamiği, doğanın ve insan yapımı yapıların zaman içindeki dönüşümünü ve evrimini sorgularlar.
Entropi, evrenin temel prensiplerinden biri olarak, bir sistemin içindeki düzensizliğin veya rastgeleliğin derecesini ölçer. Termodinamikte enerjinin dağılımındaki düzensizliği ifade ederken, bilgi teorisinde bir sistemdeki belirsizliğin miktarını tanımlar. Entropi arttıkça, sistemler daha kaotik ve öngörülemez hale gelir.
Kaos teorisi ve entropi kavramı arasında yakın bir ilişki vardır. Kaos teorisi, başlangıç koşullarına son derece hassas olan dinamik sistemlerin davranışlarını inceler; bu tür sistemlerde küçük değişiklikler bile zamanla büyük ve öngörülemez sonuçlara yol açabilir. Entropi ise, bir sistemin düzensizlik veya rastgelelik derecesini ölçen bir kavramdır ve termodinamiğin ikinci yasasıyla ilgilidir. Kaotik sistemler genellikle yüksek entropiye sahiptir, çünkü bu sistemlerdeki düzensizlik ve karmaşıklık zamanla artar. Dolayısıyla, entropinin yükselmesi, sistemlerin daha kaotik ve öngörülemez hale gelmesine katkıda bulunur ve kaos teorisinin temelini oluşturan düzensizlik olgusunu açıklar.
Bu kavram, modern ve çağdaş sanatın çeşitli eser ve akımlarında yaratıcı bir metafor ve ifade aracı olarak benimsenmiştir. Sanatçılar, entropiyi kullanarak düzen ile kaos arasındaki dinamiği, doğanın ve insan yapımı yapıların zaman içindeki dönüşümünü ve evrimini sorgularlar. Entropi, sanat eserlerinde sadece fiziksel bir olgu olarak değil, aynı zamanda toplumsal ve kültürel yapılardaki değişimin bir yansıması olarak da karşımıza çıkar. Entropinin sanattaki yansımalarına dair verilebilecek örnekler, farklı sanat akımlarından ve türlerinden olmak üzere çoğaltılabilir. Sanatın doğası gereği özgürce yaratılır bir eylem olması ve teknik, malzeme, konuyu ele alma biçimi, üslup gibi değişken etkenler, izleyiciye aktarılması hedeflenen konunun farklı düşünsel ve biçimsellikte yaratılması, türü ve akımı ne olursa olsun sanatın yaratılış ve izleyici tarafından yorumlanma sürecine entropi kavramını dahil etmektedir. Kavramsal sanatın eserlerin var oluşuna, izleyicinin anlamlandırma sürecindeki aktif yanını ekleyen anlayışı da entropiyle ilişkilidir. Yine kavramsal sanatın çatısı altında yer alan happening (Oluşum); kurgusallıktan uzak bir biçimde, topluma aktarılması hedeflenen mesajın günlük hayatın akışında sanatçı tarafından aniden sergilenen bir performans olması nedeniyle, sonuçları ön görülemez yanıyla entropi kavramıyla ilişkilidir. Bu tür performanslarda izleyici bir anda dahil olduğu performansa gösterdiği reaksiyonlar ile performansa ortak olmakta, bu anlamda aynı performansın farklı toplumlarda ve günlük hayatın farklı alanlarında sergilenmesinde de farklı sonuçlar elde edilebilmekte ve bu noktada entropi kavramının barındırdığı rastgelelik ile öngörülemezlik karşımıza çıkmaktadır.
Robert Smithson ve "Spiral Jetty"
Smithson, entropi kavramını sanatsal pratiğinde merkezine almıştır. "Spiral Jetty” isimli eseri; Utah'daki Büyük Tuz Gölü’nün kenarına, kavramsal sanatın çatısı altında yer alan; arazi sanatı kategorisinde yaratılmış, devasa bir spiral biçimindedir. Smithson, bu eserin zaman içerisinde, doğanın etkilerine maruz kalarak yavaşça; aşınma, çözülme, suyun yükselmesi gibi dönüşüme uğramasını; entropinin bir yansıması olarak görmüştür.
Spiral Jetty, entropi kavramını hem fiziksel hem de kavramsal düzeyde araştıran bir sanat yapıtıdır. Sanatçı, entropiyi yalnızca termodinamik bir süreç olarak değil, aynı zamanda kültürel ve sanatsal düzenin kaçınılmaz bir bozulması olarak görmüştür. Bu eser, doğanın güçleri ve insan yaratımı yapılar arasındaki geçişkenliği vurgularken, entropinin kaçınılmazlığını bir tür estetik manifesto olarak sunar. Düzen ve kaos arasındaki sınırların bulanıklaştığı bir sahne olarak, izleyiciyi, zaman ve mekânın döngüsel doğasını sorgulamaya davet eder.
Marcel Duchamp ve "Büyük Cam"
Duchamp'ın "Büyük Cam" olarak bilinen eseri, enerji dönüşümleri ve sistemlerin zaman içinde düzensizleşmesi kavramlarıyla ilişkilendirilebilir. Eserde kullanılan kırık cam ve mekanik süreçler, düzensizliğin estetik bir formu olarak yorumlanabilir.
Büyük Cam (Bekârları Tarafından Soyulan Gelin), entropi kavramıyla derin bir ilişki kuran yenilikçi bir sanat eseridir. Duchamp, bu eserde mekanik bir düzenek gibi görünen imgeleri ve hikâyeyi, işlevsizlik ve tamamlanmamışlık hissiyle sunarak, enerjinin bozulması ve sistemlerin çöküşü temasını işler. Eserin kurgusal "bekârlar" ve "gelin" bölümleri arasındaki enerji aktarımı, asla tamamlanamayan bir süreç olarak tasarlanmıştır ve bu durum termodinamiğin ikinci yasasını, yani entropiyi, metaforik bir düzlemde görselleştirir. Üstelik, camın kırılganlığı ve zamanla çatlayarak değişime uğraması, entropik süreçlerin kaçınılmazlığını fiziksel düzeyde de hissettirir. Büyük Cam hem sanatın hem de evrensel düzenin kaçınılmaz çözülmesini sorgulayan bir eser olarak entropinin estetik bir ifadesi haline gelir.
Tomas Saraceno ve "Aerocene" Projesi
Saraceno, doğa ve insan yapımı sistemlerin entropik süreçlerini sorgulayan projeler geliştirmiştir. "Aerocene", fosil yakıt tüketimini azaltmayı amaçlayan, tamamen güneş enerjisiyle çalışan havada asılı balon sistemlerinden oluşur. Proje, insan faaliyetlerinin neden olduğu termodinamik değişiklikleri ele alır, entropi kavramını modern bir sanat pratiği ve çevresel bir bilinçle sorgular. Atmosferde hareket eden, fosil yakıt kullanmayan balonlar ve uçuş araçları ile dünyayı yeniden düşünmeye davet ederken, entropiyi enerji ve kaynak tüketiminin azalması bağlamında ele alır. Doğanın düzenini, insan müdahalesiyle ortaya çıkan düzensizlik ve enerji bozulmalarına karşı bir alternatif olarak sunar. Aerocene balonları, güneş ışığı ve atmosferik hava akımlarından beslenerek hareket eder, böylece çevresel sistemlerdeki düzenin, insan yapımı karmaşaya dönüşmesini ve kaynakların tükenmesini engellemeye çalışır. Saraceno’nun bu yaklaşımı, entropinin kaçınılmaz olarak bozulmayı ve dağılmayı ifade eden doğasına karşı sürdürülebilirlik ve dengeyi savunur, insanın doğayla uyum içinde yeniden var olabileceğini öne sürer.
Sonuç
Entropi kavramı sanat dünyasında derinlemesine ve çok yönlü bir şekilde ele alınmıştır. Yukarıda verilen eserler entropinin estetik bir prensip olarak sanatta nasıl somutlaşabileceğini göstermektedir. Bu sanat eserleri, izleyiciyi sadece fiziksel dünyadaki değil, aynı zamanda toplumsal ve kültürel yapılardaki düzensizlik ve dönüşüm üzerine düşünmeye davet eder. Entropinin sanatla olan bu etkileşimi, doğanın ve insanlığın sürekli bir değişim ve evrim içinde olduğunu hatırlatarak, düzen ve kaos arasındaki ilişkiye dair yeni bir farkındalık yaratır.
Dr. Öğr. Üyesi Emin Sansarcı & Prof. Dr. Mehmet Özer
Kaynaklar:
- Allan Kaprow: “Sanatçılardan Yazılı Belgeler, Allan Kaprow: Oluşumlar (Happenings) Üzerine Bir Açıklama”
- Ann Goldstein: “Çağdaş Sanatta Yeni Gelişmeler ve Müzenin Bakış Açısı”
- Mehmet Yılmaz: “Modernizmden Postmodernizme Sanat”
- Rıfat Şahiner: “Sanatta Postmodern kırılmalar ya da Modernin Yapıbozumu”
- Okşan Tandoğan – Burçin Erdi Es: “Dünyada ve Türkiye’de Arazi Sanatı (Land Art)”