Vatandaşın devletine güvenmesi neden bu kadar şaşırtıcı?
Bu işi insanların başına Fransızlar açmış. Fransız Devrimi sonrasında “dostumuzu-düşmanımızı bilelim” bakış açısıyla nüfus kağıdı uygulamasını başlatmışlar. 1792’den beri aralıksız devam ediyor. Öte yandan İngiltere’de mesela nüfus kağıdı sahibi olmak bir zorunluluk değil. Onun yerine pasaport, ehliyet hatta doğum belgesi gündelik yaşamı idame ettirmek için (örneğin okula gitmek, işe girmek vb.) yeterli. AB ülkelerinde ise belli bir yaştan sonra kimlik kartı taşımak şart. 12 ile 16 arasında değişiyor o yaş! İrlanda ise İngiltere kafasında. Zorunluluk yok!
İngiltere’de I. Dünya Savaşı ile başlayan süreç birkaç kez sekteye uğramış. En son 2010’da yeniden zorunlu olmaktan çıkarılmış. Tabloyu daha iyi anlamak için zorunlu olduğu dönemleri listelemek daha doğru olacak: 1915-1919 arası, 1939-1952 arası ve 2006-2010 arası. Yani hepi topu 21 sene! İngilizlerin bu konudaki hassasiyetinin temelinde ise devlete güvenmemek yatıyor!
Hal böyle olunca Çin’in dijital kimlik uygulamasına geçiyor olması (Temmuz 2025) bazılarına şaşırtıcı geliyor. Bir vatandaş devletine bu kadar güvenebilir-güvenmeli mi? Çinliler internette herhangi bir web sitesine kullanıcı bilgisi ile giriş yapmaları gerektiğinde bu dijital kimliklerini kullanacak. Her site için ayrı ayrı kullanıcı adı ve şifre belirlemek zorunda kalmayacak. Devlet de vatandaşına bir güzellik yapacak. Vatandaşın kimlik detaylarını o sitelerle paylaşmayacak!
İşte bam teli burası! Yapay zeka çağında, yüzyılın petrolü denen veriye bu kadar aç bir altyapıda (internet) kişisel verilerin neredeyse tamamı devlete gidecek. Şirketler avuçlarını yalayacak! Global medyanın Çin’i bu konuda eleştirmesinin temelinde yatan şey bu olsa gerek. Yoksa Çinlilerin kişisel verileri veya dijital yaşam mahremiyeti kimin umurunda!
Çin’de güvenlik kameraları yaygınlaştırılırken de batı medyası benzer bir reaksiyon göstermişti. Oysa sokaktaki Çinlilerle yapılan röportajlarda insanların bu uygulamanın getireceği güvenlikli ortamı talep ettikleri, böylece kendilerini daha güvende hissedecekleri ortaya çıkmıştı. Görünen o ki bir Çinlinin devleti ile arasındaki bağ batının anlayabileceği derinlikte değil. Ya da şöyle mi söylemeli: Öyle bir derinlik uygun bulunmuyor! Güya Çinlileri kendi devletinin olası nahoş aksiyonlarına karşı uyarıyorlar ama belki de asıl sorun kendi kamu yönetimlerinin ne kadar sığ veya güvenilmez olduğunun anlaşılacak olması!
Peki global dijital çağda dijital veya değil, bir kimlik kartına sahip olmak, 1792 bakış açısıyla devam etmeli mi? Yoksa buna yeni açılımlar getirmenin zamanı gelmedi mi? Örneğin ülkeler arasında dolaşım. Doğrusu pasaport söz konusu olduğunda her ülke benzer hassasiyeti gösteriyor. Uluslararası seyahat için pasaportu şart koşuyor. Ama vize uygulaması bu sürece politik dinamiklerin karışmasına neden oluyor. Örnek bir modeli eski Devlet Bakanı Tınaz Titiz web sitesinden önermişti: Zarar Vermeyen Dünya Vatandaşı uygulaması. Bir kişi çeşitli kriterlere göre (örneğin negatif karbon izi, üretime net değer katma, şiddet suçu işlememe vb.) “zararlı” değilse dünyanın her ülkesine gidip orada yaşama-çalışma hakkına sahip olabilmeli. Çok mu zor? Değil. Belki de gelecek on yıllarda yetişecek genç kuşaklar bunu talep eder hale gelecek! Kovid ile gelen uzaktan çalışma deneyimi bu konudaki ilk pratik adım değil mi?
Tanol Türkoğlu / tanolturkoglu@gmail.com
*Bu yazı HBT Dergi 484. sayıda yayınlanmıştır.