Edebiyatsız aşk olur mu: Robotlar âşık olacak mı?

Duyuru ve Etkinlikler Toplum
Edebiyatsız aşk olur mu: Robotlar âşık olacak mı?

100.000 okur hedefine emin adımlarla ilerleyen Herkese Bilim Teknoloji’nin büyük ilgi gören Dijital Kültür ve Yapay Zekâ konferanslarının sonuncusu Bahçeşehir Üniversitesi Beşiktaş kampüsünde gerçekleşti. Daimî katılımcılarımız Tanol Türkoğlu ve Prof. Dr. Cem Say’ın yanı sıra yazar İnci Aral da konferansımızda yer aldı.

“Aşk bir devrimdir.”

Tanol Türkoğlu’nun moderatörlüğünü yaptığı konferansta, Prof. Dr. Cem Say, robotların âşık olup olamayacağı sorusunu irdelerken yazar İnci Aral, son kitabı Aşkın Güzelliği eserinin aşk izleği üzerinden yapay zekâ âşık olabilir mi tartışmasına edebiyat odağında yaklaştı.


Türkoğlu, Aral’a ilk olarak, kitabında aşkı hangi açıdan devrime benzettiğini sorması üzerine Aral, “İki kişi belli bir öngörü ile bir araya geliyorlar. Ve bunlar bir araya gelişte -aile, finansal zorluklar vs- hiçbir kural tanımadan eskiyi yıkmak ve kendileri için yeni bir dünya inşa etmek üzere hareket ediyorlar. İşte aşkın devrimci yanı, buradan geliyor.” dedi. Aşkı, güçlü bir duygu ve bir araya gelme (bütünleşme) isteği, yeni bir dünya yaratma arzusu olarak tanımlayan Aral, aşkın bütün duvarları yıkmaya hazır ve aşkın bir gelecek tahayyülü olduğuna vurgu yaptı.

Tartışmada ayrıca, bilim yapmanın da bir nevi aşk olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği irdelendi. Say buna karşı çıktı, “Bence bilim, olasılıkları rasyonel şekilde değerlendirip en akıllıca ve buradan çıkması makul görünen sonuca -kendi prosedürleriyle- varmaktır. Ancak aşkta rasyonellikten bir nevi ‘saçmalamaya’ kayma söz konusu” diyerek bilimle aşkı birbirinden ayırdı.

Bu ayrımın ardından Türkoğlu, Aral’ın son kitabından “Âşık olmak için öncelikle aşka hazır duygu hali içinde olmak gerekir.” alıntısı yaptı. Aral, söylediğinin genelde doğru olduğunu fakat istisnai bir şekilde aşkın insanı hiç beklemediği bir anda da yakalayabileceğine vurgu yaptı. Bu duygu ve ruh hali durumu tartışmasının açılması, âşık olmanın bilimsel dayanak noktasını yakalaması açısından önemliydi. Aşkın nörobiyolojisinden bahsediyoruz.

Aşk beyinde uyuşturucu etkisi yaratıyor

Tanol Türkoğlu; Tobias Esch ve George B. Stefano’nun yazdığı “The Neurobiology of Love” eserinden yaptığı alıntıyla konferansın çarpıcı noktasına geldi: “Âşık olduğunuzda beynin saplantı, delilik, sarhoşluk, susuzluk ve açlık devreleri aynı anda harekete geçer. Tıpkı eroin, kokain ve ekstazi gibi uyuşturucuların etkileri gibi. Beyninizi resmen ateş basıyor. Çünkü dopamin, östrojen/testestoron, oksitosin hormonları aynı anda beyne hücum eder. Bu hücum karşısında beynin endişe, korku, analiz dikkat merkezi havlu atar.” Türkoğlu, bu bir anomali (aykırılık hali) mi diyerek bir tartışma başlattı.

Say, demek ki aşkın da -insanların başına gelen her şey gibi- beyinde olup biten bir şey olduğuna dikkat çekti. Bu açıdan moleküler düzeyde bir sebebi olan aşkın, evrimsel açıdan bir gereklilik olduğuna değindi. Bu durumda aşk bilimsel bir fenomendir denebilir. Burada bilim ile edebiyatın aşk konusunda birleştiğini de söyleyebiliriz. Sadece biri daha teknik ifadeler kullanırken diğerinde söz sanatlarının kullanılma yetisi söz konusu; ancak varılan nokta aynı: AŞK!

Peki robotlar ve aşk?

Yazının tamamını, 10 Mayıs Cuma günü raflardaki yerini alacak yeni (163.) sayımızda okuyabilirsiniz.