Heyecan verici 7 sağlık gelişmesi

Öne Çıkanlar Sağlık
Heyecan verici 7 sağlık gelişmesi

Sağlıkta paradigma değişimi yaşanıyor

Sağlık teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte, eskiden tedavisi imkânsız olarak nitelendirilen hastalıklar için artık çözüm var. Dünya Ekonomik Forumu’na bağlı Küresel Gelecek Konseyi’nin “Sağlık ve Sağlık Hizmetlerinin Geleceği” üzerine yayımladığı yeni rapor, sağlıktaki paradigma değişimini haber veriyor.

Sağlık teknolojilerinde büyük bir paradigma değişimi yaşanıyor. Geldiğimiz noktada yapay zekâ içeren kimi sağlık teknolojileri, doktorların hata payını azaltıyor. Kimindeyse kendini yenileyen vücut parçaları gibi bugüne kadar sadece bilim kurgu filmlerinde gördüğümüz teknolojilerin artık mümkün olduğunu görüyoruz.


Örneğin 1970’lerin ünlü TV şovu Altı Milyon Dolarlık Adam’da ciddi yaralanmanın ardından vücudunun parçaları kendini yenileyen bir “süper insan” vardı. Bu da bize daha o günden tıbbın geleceğini göstermişti. “Biyonik bir adam” fikri, bugün bilim kurgu olarak anılmaya devam ediyor, ancak tıptaki hızlı teknolojik ilerlemeler şaşırtıcı sonuçlar veriyor. Dolayısıyla o TV şovundaki, “Onu yeniden yapabiliriz, çünkü o teknolojiye sahibiz” ifadesi artık bir zamanlar göründüğü kadar imkânsız değil.

Gen mühendisliğini kullanarak vücudun kanseri yenmesi, nakil için yapay organlar üretilmesi ve ihtiyacınıza tam olarak karşılık verebilecek haplar… Bunların hepsi Endüstri 4.0’ın fiziksel, dijital ve biyolojik unsurlar arasındaki çizgileri bulanıklaştırarak tıbbi tedavilerin nasıl radikal bir şekilde değiştireceğini gösteriyor. Yani büyük bir paradigma değişiminin içinde olduğumuzu gösteriyor.

Dünya Ekonomik Forumu’na bağlı Küresel Gelecek Konseyi’nin “Sağlık ve Sağlık Hizmetlerinin Geleceği” üzerine yayımladığı yeni raporda, Endüstri 4.0 için genom ve genetik mühendisliği, sentetik biyoloji, nanoteknoloji, veri bilimi, yapay zekâ ve robotik gibi alanlarda yıldırım hızında yaşanan gelişmelerin “sağlığımızı ve tıbbı dönüştürdüğü” belirtildi. Raporun bazı önemli kısımlarını özet olarak sunuyoruz.

1. Hasar gören vücut parçalarının yenilenmesi (Rejeneratif tıp)

Dizimizdeki eklemlerin düzgün hareket etmesine yardımcı olan bağ dokusu (kıkırdak) yaş aldıkça harap olur ve maalesef yenilenemez, bu durumda sadece iki seçenek vardır: ağrı kesiciler veya eklemi değiştirmek için cerrahi bir işlem. İyi haber şu ki kök hücre teknolojisi sayesinde yakın gelecekte kıkırdak ve vücudun diğer kısımlarının yenilenmesi mümkün olabilir. Bu, çok sayıda insana yardımcı olabilir. Zira 2030 yılına kadar şiddetli kireçlenmenin yetişkin nüfusun % 25’inden fazlasını etkilemesi bekleniyor.

Rejeneratif tıp, hasar görmüş veya hastalıklı hücreleri, organları veya dokuları yeniden büyütme, onarma veya değiştirme yöntemleri geliştiren tıp dalını ifade ediyor. Bu alanın geniş bir uygulama alanı var. Bu da rejeneratif tıp alanını, hasarlı doku ve organları tamamen iyileştirme potansiyeli olan “çığır açıcı bir alan” haline getiriyor. Bu alan aynı zamanda kriz sebebiyle hasar gören kalplerin onarımına yardımcı olabilir ve vücut dokularının veya nakil organlarının laboratuvarlarda yetiştirilebileceği anlamına geliyor.

2. Akıllı ilaçlar

Düzenli ilaç kullanan hastalar doğru dozu doğru zamanda alıp almadıklarını hatırlamakta zorlanabilirler. Üretilen yeni akıllı haplar, mikro sensörleri sayesinde, vücuda alındığında kayıt yapıyor ve bu bilgi, akıllı telefonunuza gönderiliyor. Bu da doğal olarak hasta ve doktorların, ilacı gerektiği gibi kullanmalarını sağlıyor. Şizofreni ve diğer akıl hastalıklarının tedavisinde zaten bir yenilik olarak kullanılan bu teknoloji, Tıbbi Nesnelerin İnterneti (IoMT) olarak biliniyor. Yani, hayati verileri gerçek zamanlı olarak algılamak için bağlı cihazların ağını kullanan bir teknoloji.

Bu konudaki diğer uygulamalar arasında “teletıp” var. Bir başka deyişle, telefon ve bilişim (IT) aracılığıyla sağlık hizmetlerinin artık uzaktan sağlanabilmesi. Hastalar, kan basıncını ölçmek, glikoz seviyelerini izlemek ve kan örneklerinden anlık durumlarını test etmek için cihazları kullanabiliyor ve sonuçları doktorlarına gerçek zamanlı olarak gönderebiliyorlar. IoMT sayesinde artık kişisel dijital cihazlar ile bağlı tıbbi cihazlar, implantlar ve diğer sensörler arasında iletişim kurmak mümkün.

3. Yapay zekâ cilt kanserini bir doktordan daha iyi tespit edebiliyor

Melanom cilt kanserleri, çıplak gözle kolayca tanımlanamaz ve yüksek eğitimli klinisyenler bile bazen hata yapabilir. Annals of Oncology’de yayımlanan bir araştırmaya göre, cilt kanseri görüntüleri ve ilgili teşhisler kullanılarak eğitilen bir bilgisayar, bu konuda %87 başarı sağlayan doktorlara karşın % 95’lik bir başarılı tespit oranı elde etti.

Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) göre, her yıl küresel olarak 2 ila 3 milyon melanom olmayan cilt kanseri ve 132.000 melanom cilt kanseri ortaya çıkıyor. WHO, tanımlanan her üç kanserden birinin cilt kanseri olduğunu söylerken Cilt Kanserigenom  Vakfı istatistiklerine göre her beş kişiden biri, yaşamları boyunca cilt kanseri geliştiriyor. Raporda yer alan ifade göre, “büyük miktarda bilgiyi eleme yeteneği sayesinde” yapay zekâ, sağlık uzmanlarına karar verme konusunda yardımcı olabilir ve kaçırmış olabilecekleri klinik nüansları gösterebilir.

4. Telefonunuz depresyonda olup olmadığınızı bilecek

Kaliforniya merkezli bir şirket, akıllı telefonların, insanların bilişsel özellikleri ve ruh hali durumlarını tahmin edebilen dokunma, kaydırma ve tıklama davranışlarını analiz ederek zihinsel sağlık sorunlarını teşhis edebileceğini söylüyor. Telefonlar ayrıca uygulamalar aracılığıyla akıl hastalarına destek de sağlayabiliyor.

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre dünya genelinde 300 milyondan fazla insan, depresyondan muzdarip ve her yıl yaklaşık 800.000 insan intihar nedeniyle ölüyor. Buna karşın depresyondan etkilenenlerin yarısından daha azı tedavi görüyor. Hatta bu rakam birçok ülkede % 10’dan daha az. Yapay zekâ, depresyonu tespit etmenin yanı sıra onu hafifletmeye de yardımcı olabiliyor. Raporda, bilişsel davranışçı terapi ilkelerine göre tasarlanmış bir sohbet uygulaması olan Woebot’un kullanıldığı bir çalışma, depresyonun tedavisinde etkili olduğunu gösterdi.

5. Bağışıklık sisteminin kanserle savaşmasına yardımcı olmak

İmmünoterapi, kanser tedavisinde bir sonraki büyük atılım olarak gösteriliyor. Rapora göre bu teknoloji, “onkolojinin temel taşı olacak” ve etkileyici bir şekilde neredeyse tüm kanser türleri için geçerli olacak. Bu terapi yoluyla bağışıklık tepkisini uyararak veya baskılayarak hastalıkla savaşmak için vücudun kendi bağışıklık sistemi kullanılıyor. Bu sayede lenfoma ve lösemi, kanser hücreleri üzerindeki belirli proteinlere bağlanan antikorlar kullanılarak tedavi ediliyor. Bu da bağışıklık sisteminin bu hücreleri daha kolay tanımasını ve yok etmesini sağlıyor.

Raporda, “Hücre biyolojisi ve kanserinin anlaşılmasındaki ilerleme, bağışıklık sisteminde doğal olarak meydana gelen kanser hücrelerini immüno-gözetim adı verilen bir fenomenle ortadan kaldırma yeteneğini açıkça göstermiştir.” ifadeleri kullanıldı.

6. Hassas tıp

Kişilerin genetik ve biyolojik özelliklerini temel alan “hassas” veya “kişiselleştirilmiş” tıp, her bireyin çevresini ve yaşam tarzını göz önünde bulunduracak şekilde tasarlanarak aynı ilaçların aynı miktarlarda olduğu terapilerin (tek beden herkese uyar) anlayışının yerini alıyor. Bu, özellikle genetik yapısını büyük ölçüde değiştiren kanserlerin tedavisinde umut verici bir nitelik taşıyor.

Genom haritalamasındaki hızlı ilerlemeler, tıbbi tedavilerin her hastanın genetik yapısına uyacak şekilde uyarlanabileceği anlamına geliyor. Raporda, “Teknolojik gelişmeler genom haritalamasının süresini (birkaç saat içinde mümkün) ve maliyetini (genom başına 1.000 dolardan az) önemli ölçüde azalttı.” ifadeleri yer aldı.

7. Hatalı genetik bilgilerin düzeltilmesi (Gen terapisi)

Genetik mutasyonlar, insanlarda 10.000’den fazla hastalığın nedeni olarak biliniyor. Bu nedenle de hatalı genetik bilgileri düzeltmek için kullanılan teknikler, daha önce tedavi edilemez olduğu düşünülen hastalıklarla başa çıkmanın önemli bir yolu olabilir.

Kırmızı kan hücrelerinin içindeki genetik bir mutasyonun, kan hücrelerinin dolaşımını önlediği (bu sebeple inmeye ve hatta ölüme neden olabilecek) orak hücreli anemi, bu tür gen terapisiyle tedavi edilebilen bir hastalık olarak biliniyor. Bu yaklaşım, bir hastanın kök hücrelerini almayı, onları laboratuvarda genetik olarak değiştirmeyi ve daha sonra sağlıklı kan hücreleri oluşturmak için onları vücuda geri koymayı içeriyor. Gen terapisi, dünyada milyonlarca kişiyi etkileyen bu hastalığı tedavi edebilir. Öyle ki her yıl 300.000’den fazla bebek Sahra altı Afrika'da bu hastalıkla doğuyor.

Raporda, “Şu anda devam etmekte olan üçüncü faz klinik araştırmalar, gen terapisini klinik uygulamaya doğru ilerletmek için fayda/risk/maliyet oranlarının belirlenmesine yardımcı olmalıdır.” ifadeleri kullanıldı.

Batuhan Sarıcan / [email protected]

Kaynak: https://www.weforum.org/agenda/2019/05/healthcare-technology-precision-medicine-breakthroughs

*Bu yazı HBT Dergi 225. sayıda yayınlanmıştır.