Blockchain finans sistemini değiştirebilecek mi?

Öne Çıkanlar Teknoyaşam
Blockchain finans sistemini değiştirebilecek mi?

Uzmanlar gelecekte tüm ekonomi ve belki de oy sistemlerinin bile bu teknolojiyle düzenlenebileceğini öngörüyor. Bu durum bankacılığın bugün sunduğundan daha farklı hizmetler sunmadığı müddetçe yok olmaya mahkum olacağına mı işaret ediyor?

Boğaziçi Üniversitesi geçtiğimiz hafta, geleceğin finansal düzenini yeniden şekillendirecek olan Blockchain teknolojisini incelemek için, alanının önde gelen isimlerini Blockchain Summit’17 zirvesinde bir araya getirdi. Gelecekte radikal değişimler, ilerlemeler ve hatta belki de yasaklarla ilgi görmeye devam edecek blok zinciri sistemi, Türkiye’de ilk kez geniş kapsamlı bir biçimde ele alındı.

2008 bankacılık krizi ile insanların güven sarsılmıştı


2008 yılındaki bankacılık krizi, insanların bankalara olan güveninin sarsmıştı. Ve bu durum kripto para kavramının ortaya çıkmasında en önemli etken oldu. Kripto para ve onun kayıt defteri Block zinciri ile aracılar, kontrol mekanizmaları, 3. Kişiler ortadan kalkıyor.

Zirvede yeni başlayanlar için Blockchain’i detaylı şekilde anlatan ve aynı zamanda Blockchain 101 adlı kitabın yazarları olan Ahmet Usta, “Blockchain güven ihtiyacını ortadan kaldırıyor. Çünkü geriye dönük yapılmış bir işlemin değiştirilmesini imkânsız hale getiriyor. Bir işlemin iptal edilmesi için, sistemin tüm kullanıcılarının onayı gerektiriyor” diye konuştu.

Etkinlikte, ‘güven’ konusunun üzerinde duran diğer bir önemli isim de BlockChain Evangelisti Özgür Artak oldu. Artak, gelecekte sosyal hayatın yeniden düzenleneceği, kimlik düzenlenmesi ve gizliliğin önem kazanacağı ve radikal değişiklikler yaşanacağını belirtti. Bu nedenle ‘Güven’ kriterinin öne çıkmaya devam edeceğinin de altını çizdi.

Blok zincirinde güç ve bilgi merkezi otoriteden tamamen bağımsız. Yani yapılan işlemleri devletler ya da büyük kurumlar kontrol edip, yönlendiremiyor. Dolayısıyla paranın ve işlemlerin değeri, devletler arasındaki güç savaşlarından etkilenmiyor. Bu durum Blockchain’in en büyük avantajı.

Türkiye İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Hakan Aran zirvedeki sunumunda, “Blokchain tüm otoriteden bağımsız olduğu ve zincirdeki bilgiler herkesle paylaşıldığı için daha güvenli bir sistem olduğunu. Dijital varlığımızı ispatlamak için kullandığımız kimliklerimiz şu an, güven problemi nedeniyle önce aracı kurumlara teslim ediliyor. Ancak bu sistemle birlikte artık aracı kurumlara gerek kalmadan hızlı bir şekilde işlem yapabileceğiz” diye konuştu. Aran, Blockchain’in 2020 yılı itibariyle şu anki internet kullanımı kadar yaygınlaşacağını öngörüyor.

Cointürk Genel Yayın Yönetmeni Levent Kurt ise Bitcoin ile hayatımıza giren Blockchain’in bu kadar yaygınlaşmasının asıl nedeni olarak, sadece işlem yapan kişiler arasında gerçekleşmesi, aracı olmaması ve güvenli olması gibi özelliklerini işaret etti. Ayrıca bu durumun gelecekte bankaların varlığı ve gerekliliğini sorgulatacağını belirtti.

Bankacılığı köklü bir değişim bekliyor

Etkinlikte en çok üzerinde durulan konulardan biri bankacılığın yavaş yavaş değişeceği ve hatta şu an sunduğundan daha farklı hizmetler sunmadığı müddetçe yok olmaya mahkum olacağıydı.

Zirvenin katılımcılarından Microsoft Yazılım Geliştirme Teknolojileri Genel Müdür Yardımcısı Cavit Yantaç, blok zincirini bir ödeme sistemi değil, bütün yapılan işlemlerin elde tutulduğu dağınık bir mimariye sahip bir defter sistemine benzetti. Sistemin içinde tuttuğu dataların herkese açık olduğunu ve bu yüzden güvenli olduğunu belirten Yantaç, Blockchain’in eğitimden bankacılığa hayatımızda çok radikal değişiklikler yaratacağını belirtti.

Blockchain ile, şu an miktar fark etmeksizin para transferleri yapılıyor, kripto para yatırımlarında ve akıllı sözleşmelerle mal alım satımlarında kullanılıyor, sistem üzerinden belge yollanıyor, hatta telif hakkı korumasında bile kullanılıyor. Blockchain’in kullanım alanının zamanla daha da gelişeceği düşünüldüğünde, sadece bankalar değil; noter, sigorta şirketleri ve hatta devlet kurumları bile gelecekte atıl olabilir.

Cemre Yavuz

*Bu yazı HBT'nin 81. sayısında yayınlanmıştır.