Internet beynimizi nasıl değiştiriyor?

Öne Çıkanlar Teknoyaşam Toplum
Internet beynimizi nasıl değiştiriyor?

Stanley Kubrick'in başyapıtlarından ‘2001 Uzay Yolu Macerası’ (2001 A Space Odyssey) filminin en etkileyici sahnesinde, astronot Dave Bowman, HAL süper bilgisayarını devre dışı bırakmak için hafıza kartlarını bir bir çıkartırken, HAL, 'Yapma Dave, zihnim yok oluyor, hissediyorum, hissediyorum bunu!' der. Internet ve özellikle Google'a bağımlılığımız üstel olarak arttıkça, bizler de artan biçimde hissetmiyor muyuz beynimizde bir şeylerin değiştiğini?

Beynimizin çalışmasındaki değişikler, en başta, her türlü bilgiye çok daha kolay ve hızlı ulaşabilmemizden kaynaklanıyor. Aklımız, artık, daldan dala atlamaya, bir konuyu çabucak gözden geçirip bir diğerine geçmeye alışıyor. Bunun da en olumsuz etkilerinden biri, kitap okuma, daha doğrusu okuyamama (!) üzerine oluyor. Eskiden bir kitabı saatlerce keyifle okurken, artık birkaç sayfa okuduktan sonra dikkatimiz dağılıyor, başka bir şeye geçme ihtiyacı duyuyoruz. Bu, benim de, kendimde ve çevremde gözlemlediğim gerçekten endişe verici bir değişim.

Bilgi denizinde sörf yapmak


Günümüzde, birçoğumuzun, gözleri ve kulakları aracılığı ile algıladıklarının artan bir bölümü gerçek dünya yerine internet üzerinden geliyor. Haber, mektup, gazete, dergi, kitap, ansiklopedi, müzik, resim, film, oyun... hepsi orada. Üstelik de pek çoğu, her yerden, ücretsiz ve anında ulaşılır durumdalar! Basılı kitapların dipnotlarından çok farklı olarak, internetteki bağlantılar (link'ler) bizi, bir tıkta, yeni kaynaklara, bilgilere uçuruyorlar. Başlıyoruz 'sörf' yapmaya.

Bütün bunlar, bir yandan duygu ve düşüncelerimiz için malzeme hatta birer nimet oluyorlar, öte yandan da, düşünüş biçimimizi, düşünce süreçlerimizi ve, sonucunda, davranışlarımızı değiştiriyorlar. Bir benzetme yapmak gerekirse, eskiden bilgi denizinde yavaş yavaş yüzen bir dalgıç iken, şimdi dalgaların üzerine zıplayan bir jet ski sürücüsüne döndük!

Yapılan araştırmalar, her meslekten insanın, örneğin yazarların, araştırıcıların, hekimlerin da benzer sorunları yaşadığını doğruluyor. Kitapları, hatta uzunca makaleleri okumak giderek zorlaşıyor ve terk ediliyor. Değil 'Harp ve Sulh' ya da 'Sefiller'i okumak, bir blog'daki üç dört paragrafı hazmetmek bile olanaksızlaşıyor. Beyinlerimiz artık neredeyse müzikteki 'staccato' ritmiyle, yani kesik, kesik çalışıyor. Web'deki dokümanların başlıkları, 'içindekiler' bölümü, ya da özeti yeterli görülüyor. University College London'un ülkenin kütüphanelerinde yaptığı bir araştırma bu 'kaymağını alma' diyebileceğimiz arama ve okuma türününün genelleşmekte olduğunu gösteriyor. Bu nedenle otomatik özetleme algoritmaları ve yazılımları günümüzde önemli bir araştırma alanı oluşturuyor!

Daha az mı okuyoruz?

İşin ilginç yanı, 20-30 yıl öncesine göre daha çok okuyoruz! Ama, şimdiki başka tür bir okuma. O kadar başka ki, bizlerin de başka tür bir düşünme biçimine, hatta başka bir benlik sahibi olmamıza yol açıyor. Internet türü okumanın, yani hız (hatta anındalık- immediacy) ve verimliliğin öncelikli olduğu günümüzde, yazılı basın döneminin 'derin okuması' diyebileceğimiz, düşünerek ve içe sindirerek okumanın yerini, 'enformasyon seçici, ayıklayıcı' bir okuma alıyor. Bu da, beynimizin, sakin ve kesintisiz bir derin okuma sırasında aktifleşen, anlam çıkarma ve bağlantılar kurma becerilerinin giderek devre dışı kalmalarına yol açıyor.

Okuma, bilindiği gibi, insanların içgüdüsel bir özelliği değil, sonradan öğrendikleri bir yetidir. Okuma, beynin birçok değişik bölgesini seferber eder ve bu bölgeler dile ve alfabeye göre ciddi değişiklikler gösterirler. Bu nedenle okuma ve yazma yöntem ve stilimiz aklımızın çalışma biçimini de doğrudan etkiler. Buna verilen en ilginç örnek, büyük filozof Friedrich Nietzsche'nin 1880'li yıllarda görüşünün bozulması ve kalemle yazmakta zorlanması üzerine ellerine bakmak zorunda kalmamak için daktiloda on parmak yazmayı öğrenmesidir. Birçok otoriteye göre, daktiloda yazmaya başması ile birlikte Nietzche'nin yazı stili de değişmiş, filozofun belagatı (güzel konuşma sanatı) daha çok kelime oyunlarına ve 'telgraf' stiline dönüşmüştür.

Saat ve bilgisayar

Fiziksel değil de zihinsel yeteneklerimizi arttıran teknolojilerin yarattığı derin değişikliklere bir diğer ilginç örnek de, 14. yüzyılda, o zamana kadar kullanılagelen güneş, kum vb. türü saatlerden farklı olarak, sürekli ve hassas olarak çalışabilen mekanik saatin icadıdır. İnsanlara her an doğru zamanı gösteren bu aygıtın olağanüstü etkileri olmuştur.

Saatin icadı ile birlikte, zaman, insanların faaliyetlerinin ayrılmaz bir parçası olmaktan çıkmış, kendi başına varolan ve ölçülebilen bir büyüklük haline gelmiştir. Bu paradigma değişikliği de, insanların ne zaman uyuyacakları, çalışacakları ve yemek yiyeceklerine, duyularını dinlemek yerine saate bakarak karar vermelerine, yani bir anlamda dünya algılarının fakirleşmesine yol açmıştır. Ama aynı değişiklik, saatin tik taklarının çağrıştırdığı gibi, sürelerin ve diğer büyüklüklerin hassas matematiksel ölçümüne ve onunla birlikte bilimsel düşünce devriminin başlamasına öncülük etmiştir.

Bilişsel süreçlerimizdeki bu önemli değişiklikler kendimizi niteleyiş biçimimizi de değiştirmektedir. Saat bulunduktan sonra, yakın zamanlara kadar zeki biri için 'kafası saat gibi çalışıyor' derken, artık 'bilgisayar gibi' demek durumundayız! Öte yandan, sinirbilimin kanıtladığı gibi, insan beyninin, her yaşta, nöronlar arasında yeni bağlantılar yapabilmesi (yani plastikliği-plasticity özelliği) bu değişikliklerin benzetmelerle sınırlı kalmadığını bizleri biyolojik olarak da değiştirdiğini göstermektedir.

Internetin bilişsel yeteneklerimiz üzerinde geniş kapsamlı etkileri olduğu kuşku götürmemektedir. Büyük İngiliz matematikçisi Alan Turing'in 1936'daki makalesinde kanıtladığı gibi, (o tarihte sadece teorik olarak bilinen!) sayısal bir bilgisayar, bilgi işleyen her türlü aygıtın işlevlerini yerine getirebilecek biçimde programlanabilir. Günümüzde gördüğümüz de tam olarak bu. Neredeyse sınırsız bir güç ve kapasiteye sahip olan internet ile mobil teknolojiler, tüm diğer zihinsel yetenek artırıcı teknolojileri kapsamları altına almakta ve beyinlerimizi de hızla değiştirmekteler.

Erdal Musoğlu

Kaynak:

  1. http://www.theatlantic.com/magazine/archive/2008/07/is-google-making-us-stupid/306868/
  2. Scientific American dergisi, Aralık 2013 sayısı
  3. http://www.wikizero.biz/index.php?q=aHR0cHM6Ly9lbi53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvQXV0b21hdGljX3N1bW1hcml6YXRpb24