Mozart, Beethoven ve Liszt: Mutluluk yaratıcılığı köreltiyor mu?

Öne Çıkanlar Toplum

Mutsuzluğun yaratıcılığı beslediği görüşü uzun süredir gündemde. Bu fikrin kökleri ilk çağlara dayanır; Aristo bile felsefe, sanat ve politikada öne çıkan insanların "melankoliye" daha yatkın olduğuna dikkat çekiyordu. Sanatçıların dünyası, karanlık ruhsal yapılarının etkisiyle yaratıcılıkları zirve yapan ancak yaşamlarına erkenden son veren kişilerle dolu...

Örneğin Vincent van Gogh, Anne Sexton, Mark Rotho, Ernest Hemingway, Virginia Woolf...


Bu düşünce oldukça yaygın olmakla birlikte bilim dünyasında hala tartışılmakta. Eski çalışmalar olumsuz düşüncelerin sanatı beslediğini ve insanın özünü-yansıtan düşünceleri tetiklediğini gösteriyor. Diğerleri ise bilim ve sanat alanlarında öne çıkan figürlerin depresyona yatkın olduklarını işaret ediyor, ancak yeni araştırmalar hala mutsuzluk ve yıllara damgasını vuran sanatsal başarılar arasında doğrudan bir ilişki olduğunu kanıtlamıyor.

Güney Danimarka Üniversitesi'nden ekonomist Karol Jan Borowiecki’nin yürüttüğü bir çalışma bu ilişkiye son noktayı koyuyor.

Mozart, Beethoven ve Liszt

Jan Borowiecki, Batı'nın en etkili üç bestecisinin yaşamları boyunca sergiledikleri duygusal durumlarını incelemekle işe başladı. Borowiecki, metin içindeki mutluluk, hüzün ve düş kırıklığı gibi olumlu ve olumsuz duyguları tarayan bir sözel analiz yazılımı kullanarak Amadeus Mozart, Ludvig van Beethoven ve Franz Liszt’in arkadaşlarına, meslektaşlarına ve sevdiklerine yazdığı 1,400 mektubu gözden geçirdi. Sonra bu verileri, özellikle en etkili yapıtlarına öncelik vererek, belirli bir zaman dilimi içindeki besteleriyle karşılaştırdı.

Bulduğu şey yaratıcılık ve melankoli arasındaki popüler düşünceyi destekliyor: Olumsuz duyguların, özellikle mutsuzluğun ve artistik dehanın zirve yaptığı dönemler arasında bir ilişki bulunuyor.

Borowiecki'nin incelediği üç sanatçı da kabaca aynı dönemde Avrupa’da yaşamış ve hepsinin oldukça çalkantılı yaşamları olmuş; hem trajik, hem de coşkulu.

Mozart çocuk bir deha olarak övülmüş, ancak sevdiği bir kız ile evlenmesi yasaklandığında ve annesi ansızın öldüğünde depresyona girmiş. Liszt erken yaşta, babası öldükten sonra ailesinin eve ekmek getiren tek ferdi olmuş; sevdiği kadınla evlenememiş ve çocukları gözleri önünde ölmüş.

Bir dönem fakirlikten sonra Beethoven 30 yaşında kulaklarının duymamaya başladığını fark etmiş ve yaşamının sonlarında, kendisinin baktığı bir yeğeni intihara kalkışınca duygusal açıdan büyük çöküş yaşamış. Beethoven'in mektuplarını çeviren tercüman, Beethoven'in “temel düşünceleri üzerinde hakimiyet kurmaya çabalarken öfkeli başkaldırılar ve teslimiyetçi boyun eğişler arasında” duygusal dalgalanmalar yaşadığını söylüyor.

Sıradan insanlarla benzerlikler

Borowiecki'nin araştırması gösteriyor ki, bütün sıra dışı başarılarına rağmen bu bestecilerin mutluluk ve üzüntülerine neden olan olaylar sıradan bir insanınkilerle benzerlikler taşıyor. İstikrarlı ve tatminkâr bir iş yaparken, sağlam ilişkiler ve sağlıklı bir yaşam sürerlerken mektupları büyük ölçüde olumlu duygular içeriyor. Olumsuz duygular ise finansal olarak güç durumlarda, sağlıklarında sorunlar başladığında ve özellikle önemli bir yakınları öldüğünde ortaya çıkıyor.

Borowiecki'nin bu analizi olumsuz duyguların yalnızca yaratıcılıkla ilgili olmadığını, aynı zamanda olumsuz duyguların yaratıcılığın üzerinde nedensel bir etkisi olduğunu belirtiyor. Borowiecki, ekonometriden yararlanarak, olumsuz duygulardaki %9,3’lük bir artışın, bir sonraki yıl içinde üretilen yapıtlarda da %6,3’lük bir artışa yol açtığını hesapladı. Bir sonraki yıl içindeki tüm önemli eserlerini üretmesi için sanatçının olumsuz duygularında %37'lik olumsuz duygu artışına ihtiyaç duyduğu da ortaya çıktı.

"Önemli eserler üzerinden ölçülen yaratıcılık, nedensel olarak olumsuz duygulara, özellikle üzüntüye, atfedilebilir" diye yazıyor, Borowiecki.

Analiz ilginç başka bulguları da ortaya çıkardı. Örneğin, sanatçılar olumsuz duygular içindeyken -özellikle öfke- daha fazla, mutluyken ise daha az mektup yazıyor. Veriler aynı zamanda evli olmanın ya da beraber yaşamanın ve güvenli bir işe sahip olmanın yaratıcılığı ve üretkenliği azalttığını gösteriyor.

Tabi ki bu, depresyonda olan insanların ilaçlarını almaması için bir gerekçe değil, yine de sanatçılar için en kalıcı ilham zor zamanlardan geliyor.

Uzay Topakoğlu

Kaynak: https://www.weforum.org/agenda/2016/07/mozart-beethoven-and-why-happiness-can-get-in-the-way-of-creativity