Siz kimsiniz? Kendinizi tanıyor musunuz?

Öne Çıkanlar Toplum
Siz kimsiniz? Kendinizi tanıyor musunuz?

Ben kimim? Çoğumuz bu soruyu yanıtlamanın çok kolay olduğunu düşünür. Ancak çevremizde kendisini olduğundan farklı gören insanlar arttıkça “Acaba ben de onlardan biri miyim” sorusu zihnimizi kurcalayabilir. Kendinizi doğru tanıyıp tanımadığınızı nasıl anlarsınız?

Aslında kendimizle ilgili ne kadar çok bilgi edinirsek, kendimizi ve başkalarının bizi nasıl gördüğü konusu daha da karmaşık bir hal alır. Benjamin Franklin bu konuda şöyle diyor: “Üç şey aşırı serttir: Çelik, elmas ve insanın kendisiyle ilgili algısı.” İnsan doğası Franklin’den sonraki 250 yılda değişmedi, ama kendimizi neden ve ne zaman daha iyi tanımaya çabaladığımız konusunda çok daha bilgili olduğumuz kuşkusuz. Bu da, kendimizi daha iyi tanımanın birtakım yolları olabileceği anlamına geliyor. Aşağıdaki yazı kendinizi daha iyi tanımanıza yardımcı olabilecek bir kılavuz niteliği taşıyor.

  1. Kural: Alçakgönüllü düşünün

Kendinizi müthiş bir dost, harika bir aşçı, olağanüstü bir şarkıcı, ya da iş yerinizdeki en zeki kişi olarak mı görüyorsunuz? Öyle ise, bir olasılıkla - çoğumuz, ya da en azından Batılı çoğunluk için geçerli olan ve her konuda ortalamanın üzerinde bir beceriye sahip olunduğu duygusu olarak tanımlanan - “üstünlük yanılsaması” durumu sizin için de söz konusu olabilir.


Bu konuyla ilgili araştırmalar insanların, özellikle de en çok önemsedikleri - en çok arzuladıkları ya da en istemedikleri - özelliklerle ilgili değerlendirmelerinde ciddi bir yanılgıya düştüklerini ortaya koyuyor. Örneğin, Kaliforniya Üniversitesi Kişilik ve Kendini Tanıma Laboratuvarı başkanı Simine Vazire ile meslektaşı Erika Carlson öğrencilerin zeka düzeyleri ile ilgili özbildirimleriyle, IQ testi sonuçları arasında hemen hemen hiçbir bağlantı olmadığını gördüler. Özgüven duygusu yüksek olan kişiler zeka düzeylerini abartırlarken, bu duygudan yoksun olanların kendilerini azımsadıkları görüldü. Çoğumuzun önemsediği bir başka özellik olan fiziksel çekicilik de, aynı nedenden ötürü, kişinin kendisi tarafından değer biçmesi son derece güç olan bir özellik. Vazire, “Bu konuda kendi yaptığımız değerlendirmeler sıfır olmasa bile, sıfıra yakın bir doğrulukta oluyor” diyor.

Üstünlük yanılsamasının birtakım yararları olabilir. Bu olguyla ilgili araştırmaların öncülerinden olan Cornell Üniversitesi uzmanlarından David Dunning’e göre, insanlar genelde kendilerinin ortalamanın üzerinde olduklarını düşünürler, çünkü öyle düşünmek onları iyi hissettirir ve bu da ruhsal sağlıkları açısından koruyucu bir etki yaratır.

Iowa Eyalet Üniversitesi ruhbilimcilerinden Zlatan Krizan’a göre, kişinin kendisiyle ilgili yanlış bir algıya kapılmasının sağlayacağı olası yararlar zararları yanında devede kulak kalıyor. Krizan, insanların yaşamda ve toplumda ilerleyebilmeleri için neye çaba harcayacakları ve hangi sonuçlar uğruna özgüvenlerini tehlikeye atacakları konusunda birtakım seçimler yapmak zorunda olduklarına dikkat çekiyor. Kendimizle ilgili yanlış bilgiler yanlış seçimler yapmamıza, başkalarıyla ilişkilerimizde çelişkiler yaşamamıza ve sonuçta girişimlerimizde başarısız olmamıza yol açar.

Doğal olarak, kimi insanlar ortalamanın üzerinde bir zekaya sahiptirler. Ancak sizin de onlardan biri olup olmadığınızı anlamak istiyorsanız, kendi değer yargılarınıza güvenmektense internet üzerinden uygulanan sınavların sonuçlarına göre bir değerlendirme yapmanız çok daha akılcı bir davranış olur.

  1. Kural: Fiziksel görünümün önemli olduğunu unutmayın

Bu kaçınılmaz bir gerçek. Hepimiz yeni tanıştığımız bir kişinin dış görünüşüne bakıp birkaç saniye içinde onunla ilgili birtakım değerlendirmelerde bulunabiliriz. Çekici bir yüze sahip olanlar genellikle daha dışadönük, yetenekli, zeki ve dahası cinsel açıdan da ortalamadan daha duyarlı kişiler olarak değerlendirilirler. İri gözlü, kemersiz burunlu ve daha yuvarlak yüz hatlarına sahip erkeklerin daha saf ve uysal oldukları düşünülür. Öte yandan, geniş ve keskin hatlı çenelere sahip erkeklerin saldırganlık gibi bildik eril özellikleri taşıdıklarına inanılır. Dudak uçları aşağıya kıvrık, ya da kaşları ters V biçimindeki erkeklere pek güvenilmeyeceği düşünülür.

Yine de, bu tür varsayımların yüzde yüz kesin oldukları söylenemez. Yüzlerin dışadönüklük ve vicdanlılık konusunda aldatıcı olabilecekleri yönünde kimi kanıtlar olduğu gibi, testosteron hem yüz hem de davranışları biçimlendiren bir hormon olduğundan, daha eril görünümlü erkekler gerçekten de daha saldırgan olabilirler. Ancak bunun dışında, değer yargılarımızın büyük bir çoğunluğu olsa olsa aşırı genellemelerdir. Bununla birlikte, dünyaya sunduğunuz yüz başkalarının sizi nasıl algıladıkları ve sizinle nasıl etkileşim kurduklarında etkili olur.

Örneğin, çekici kişiler iş görüşmelerinde daha başarılı olurlar ve gösterişsiz kişilerden daha yüksek ücret alırlar. Daha yetkin görünen politikacıların seçimlerde kazanma olasılıkları daha yüksektir.

  1. Kural: Başkalarının gördüklerini görmeye çalışın 

Olduğumu düşündüğüm gibi biri miyim, yoksa başkalarının beni gördükleri gibi miyim? Bu bilimsel olmaktan çok düşünsel nitelikte bir soru olsa da, kişisel kimliğiniz başkalarıyla kurduğunuz ilişkilerle ilgilidir-etkileşim içinde olduğunuz insanlar size kendinizi görebileceğiniz bir ayna tutarlar. Peki, aynadaki bu yansıma ne denli açık ve nettir?

İyi haber şu ki, çoğumuz insanların genelde bizi nasıl gördüklerini az buçuk sezebiliriz. Kötü haber, belirli bir kişinin bizlerle ilgili neler düşündüğü konusunda oldukça bilgisiz olduğumuzdur. Bunun bir nedeni başkalarının bizlerle ilgili olarak gerçekte bildiklerinden çok daha fazla bilgiye sahip olduklarını sanmamızdan kaynaklanır.

Göz önünde tutulması gereken bir başka unsur da başkalarının sizi nasıl gördüklerinin onların kişiliklerine göre değiştiği. McGill Üniversitesi’nden Lauren Human tarafından yapılan bir araştırma yaşamlarının farklı yönlerine olumlu bir gözle bakabilen uyumlu kişiliklerin, başkaları konusunda çok daha doğru değerlendirmeler yaptıklarını ortaya koyuyor.

  1. Kural: Bildiklerinizi unutun 

Kendinizle ilgili olarak başkalarından daha çok bilgiye sahip olmak gerçekte kişinin kendini tanıması açısından bir engel oluşturabilir. Bu durum okul bahçesinde bile geçerli. Concordia Boylamsal Risk Projesi adlı uzun erimli bir araştırmada 6-14 yaş arasındaki çocuklardan hem kendilerini hem de sınıf arkadaşlarını saldırganlık, sevimlilik ve sosyallik gibi açılardan değerlendirmeleri istendi. Aradan yirmi yıl geçtikten sonra bu kişilerin değerlendirmelerinin erişkin kişilik özellikleriyle çok daha yakından ilintili olduğu görüldü. Bu da haftanın 7 günü 24 saat boyunca kişinin kendi duygu ve düşüncelerine odaklanmasının, o kişinin duygusal dengesizlik ve insaflılık gibi kişisel özellikler konusunda daha anlayışlı davranmasına olanak tanıyabileceğine işaret ediyor. Ne var ki, görece daha kolay gözlenebilen kişilik özellikleri söz konusu olduğunda bu durum bir engel oluşturabilir.

Bu durum özellikle de beceri ve yetenekler söz konusu olduğunda geçerlidir. Araştırmalar akademik başarı, mesleksel beceriler ve sportif yetenekler gibi alanlarda kendimizle ilgili çok “kısıtlı” bilgiye sahip olduğumuzu ortaya koyuyor. Ancak uzmanlar yabancı dil yeteneğinin ayrıksı bir durum oluşturduğuna, bunun da büyük ölçüde geri bildirimlerden kaynaklandığına dikkat çekiyorlar ve yabancı bir dili konuşmaya çalışırken sergilenen sorgulayıcı tavırlar ve şaşkın bakışların bu konuda pek de başarılı olmadığımızın bir göstergesi sayıldığını dile getiriyorlar.

Yaşamın başka alanlarında yararlı geribildirimler görünürde pek de geçerli olmuyor. Geribildirimler patronlardan geldiğinde bu değerlendirmeler çoğu zaman kuşkulu olabiliyor. İş dışında, insanlar kendilerini daha iyi tanımak için başkalarının bilgilerinden yararlanacakları geribildirimlere gerek duyabilirler. Ancak başkalarının sizlerle ilgili izlenimlerinin toplumsal durumlardan ve o kişilerin kendi özelliklerinden ötürü çarpıtılabileceğini de unutmamak gerekir.

Bu durumda dürüst geribildirimler için kimlere güvenmeliyiz? Vazire tam da bu soruya bir yanıt bulmaya çalışıyor ve kişiliğin bu tür değerlendirmeleri nasıl etkilediğini sınamanın yollarını araştırıyor. Bu arada, başkalarını değerlendirme konusunda kendilerine güvenen insanların bu alanda gerçekten de daha başarılı olduklarını belirtiyor. Vazire bir başka öneride de bulunarak, “Bizlerle ilgili en çok bilgiye sahip olanlar bizlere çok yakın olan insanlardır, ama bu kişilerin bir bölümü aynı zamanda da en peşin hükümlü davranışları sergileyenlerdir. Bu durum özellikle de ana babalar için geçerlidir. Yerinizde olsam, onların söyledikleri hiçbir şeyi ciddiye almam,” diye ekliyor.

Rita Urgan

Özet kaynak: New Scientist, 30 Ocak 2016