Üniversitelerimizde ileri teknoloji üretimine yönelik hangi araştırmalar yapılıyor?

Öne Çıkanlar Toplum
Üniversitelerimizde ileri teknoloji üretimine yönelik hangi araştırmalar yapılıyor?

Ülkemizde halen 90 kadarı özel vakıf olmak üzere sayıları 200’ü geçen üniversitelerdeki eğitim-öğretim ve araştırmaların kalitesinin düşüklüğünden halkımızın büyük bir bölümü şikayet etmekteyiz. Genel şikayetimiz üniversitelerimizin sayısı çoğalmış, ama kalitesi düşmüştür. Üniversitelerimizde bilimsel ve idari özerklik olmadığı gibi bilimsel araştırmalar da yetersizdir.

Ülkemizin ihracatında sanayi üretiminin artmasına rağmen henüz ileri teknoloji ürünleri payımız çok düşük, her şeyi ithal ediyoruz. Adeta üretmeden tüketen toplum olduk. İnşaat ve AVM ile kalkındığımızı düşünürken, 10 bin USD gibi orta gelir düzeyinde takıldık kaldık. Çoğu şikayette de haklıyız. Ben yazılarımda bardağın dolu kısmını da göstermeye çalışan iyimserim.

Ülkemizde iyi şeyler de oluyor. Dünyanın hiçbir ülkesinin tüm üniversiteleri yüksek kalitede araştırma yapılan bilim üniversiteleri değil. Önce isteyenin öğrenim alması sağlanması için okullaşma oranı yükseltilmeli, bizde de bu sağlandı. Tüm üniversitelerin kaliteli olması gerekmez, zaten çoğu yüksek okul kalitesindedir. İçlerinde iyi ve çok iyi olanlar var. Ben bile vakıf üniversitelerinin 5-6’sının kalacağını, öbürlerinin kapanacağını düşünürken 80 vakıf üniversitesi de paralı öğrenci bulabilmekte yenileri açılma sırasındadır. Bunlardan 5-6’sı dünya ölçeğinde iddialı olup yurt dışında kalan başarılı öğretim üyelerini tersine beyin göçü ile ülkeye çekebilmişlerdir.


Üniversitelerimiz uluslararası yayınları ve bunlara yapılan atıflar hızla yükselmekte. Yıllık yayın sayısı 36.000’e yükseldi, ülkedeki çalışmalarıyla 10 bin üzeri atıf alan bilimcilerimizin sayısı çok arttı. Uluslararası ortak çalışmalar da arttı. Doktora yapan kişi sayımız da çok yükseldi. Bilime ve araştırmaya ayrılan kaynağın daha da yükselmesiyle teknoloji üretimimiz de yükselecektir.

İleri teknoloji araştırma örnekleri

Ege Üniversitesi: Eczacılık Fakültesi Analitik Kimya’da birçok biyosensör üretilerek kullanıma sunuldu. Ege ve İzmir’deki diğer üniversitelerde ileri düzeyde tıbbı alet ve materyal geliştirildi. Dokuz Eylül Tıp Fakültesinde hizmete sunulan Genetik ve Kök hücre araştırma merkezi İzmir’in gelişen sağlık turizmine de katkı sağlayacaktır. İYTE de başarılı araştırmalar yapmaktadır gelecek yazılarımızda değineceğiz. ODTÜ ve Hacettepe üniversitelerindeki başarılardan da ilk yazımızda örnekler vermiştik.

Koç Üniversitesi: Özellikle otomotiv ve polimer malzeme üretiminde sıçrama yapacak düzeye gelmiştir Otomotiv bölüm başkanı Hakan Ürey 40 lisansı satılan patent alarak belki de bu alanda rekora ulaşmıştır. Havva Funda A. Yağcı ise polimer alanında 10 patente sahip olmuş. Koç, Sabancı, Özyeğin gibi holding tarafından kurulan vakıf üniversiteleri kendi holdinglerine teknik destek sağlayarak daha çok araştırma kaynağı buldu.

Boğaziçi Üniversitesi: Kimya Bölümü'nde genç Profesör Rana Sanyal çoğu TÜBİTAK destekli 50 kadar proje tamamlayarak kurduğu kimya araştırma merkezinde nanoteknolojik-polimeraraştırma merkezini en ileri düzeyde donattı.

Sanyal grubu disiplinler arası araştırma alanında ilaç moleküllerinin organik sentezi, ilaç üretim sistemleri, polimerik biyomoleküller, mikro ve nano moleküllerin üretimini izlemekte. Araştırma projeleri organik, polimer ve nano-kimyanın kullanılımını içerir. Böylece fonksiyonel materyaller hedeflenmiş ilaç eldesi ve biyoassay/ biyo-algılayıcı platformlar için kullanılabilir.

Atatürk Üniversitesi: Kimya Bölümü öğretim üyelerinden Önder Metin; Almanya ABD’de gerçekleştirdiği bilimsel çalışmalar sonrasında ülkemizde kimyasal yolla grafen sentezi, tekdüze parçacık boyutu dağılımına sahip monometalik veya bimetalik alaşım nanopartiküllerinin sentezi ve sentezlenen nanopartiküllerinin grafene desteklenerek heterojen katalizör uygulamaları üzerine oldukça başarılı çalışmalar gerçekleştirdi.

Son dönemde geliştirdikleri metot ile organik sentezde katalizör olarak en yaygın kullanılan paladyum metalinin ucuz birinci sıra geçiş metalleri ile (Fe, Co, Ni, Cu) ile alaşım nanopartiküllerini hazırlayıp, kimyasal yolla sentezledikleri grafene destekledikten sonra amonyak boranın hidrojen kaynağı olarak kullanıldığı transfer hidrojenasyon tepkimeleri ile aromatik nitro/nitril bileşiklerinin değerli aromatik aminelere arzu edilen koşullarda yüksek verimle elde edilmesini sağlamıştır.

Dr. Metin ve ekibi pahalı bir metal olan paladyumun tekrar tekrar kullanılabilen daha ekonomik katalizörlerini geliştirilmiş ve çeşitli organik sentezde uygulanabilirliği gösterilmiş, geliştirilen bu katalizörler Türkiye’de organik sentez çalışan bilim insanları ve kamu kuruşları tarafından kabul görmüş ve ticari olarak satışa sunulmuştur. ve bilimsel ikili işbirliği yolu ile kullanılmaya başlanmıştır. Dr. Önder Metin ARGE şirketi kurma yolunda.

Yeditepe Üniversitesinde neler var

Yeditepe Üniversitesi, Genetik ve Biyomühendislik bölümü öğretim üyeleri nanoteknoloji ve genetik alanında ileri teknoloji araştırmalarında üretim düzeyine geldiler.

a) Polimer malzemeler, şırıngalar, eldivenler, bandajlar, kataterler, implantlar, lensler vb. medikal sektörde kullanım alanı oldukça geniştir. Ancak mikroorganizmaların bu polimerlerin yüzeyine tutunmaları ve kolonize olabilmelerinden dolayı enfeksiyon hastalıklarının yayılmasında önemli rol oynarlar.

Medikal yüzey ve ürünlerden kaynaklanan ve insan sağlığını tehdit eden patojen kontaminasyonlarının engellenmesi için yeni hijyenik materyallerinin geliştiriliyor. Yeni antimikrobiyal (antibakteriyel, antikandidal, antifungal) ve antiviral özelliği olan formülasyonlar geliştirildi. Sentetik polimerler ile uygun yöntemler kullanılarak birleştirilen bu formülasyonlardan etkili antimikrobiyal ve antiviral polimerik malzeme geliştirildi ve yüzeyler üretildi. Medikal sektörde birçok başarılı uygulaması yapılan bu ürünlerin; gıda, savunma, tarım ve otomotiv gibi daha farklı sektörlerde de kullanım imkanlarını Prof. Fikrettin Şahin araştırıyor.

b) Aynı bölüm öğretim üyelerinden Prof. Dr. Mustafa Çulha, antimikrobiyal özelliği yüzyıllardır bilinen gümüşü nano boyuta indirgeyerek daha etkin bir antimikrobiyal ajan halinde piyasaya sundu, ayrıca ülkemiz bor kaynaklarından biri olan kolemanitten direkt bor nitrür nanotüp (BNNT) sentezleyerek yeni nesil birçok teknolojide tercih edilebilecek bir nano malzeme üretti. Kanser araştırmalarını da beraberinde yürüten Çulha ve ekibi DNA’ya dayalı nanotaşıyıcı sistemler kullanarak kemoterapi ilaçlarının kanser hücrelerine etkin bir şekilde taşınmasını sağladı. Bu yeni nesil nano malzemeler ileriye dönük birçok teknolojiye katkı sağlayacaktır.

Sonraki yazı: Sabancı, Boğaziçi ve Bilkent’te neler yapıldığı üzerine...

Mehmet Doğan / [email protected]