İnsanlar neden böylesine kıllı?

Öne Çıkanlar Yaşam Bilimleri
İnsanlar neden böylesine kıllı?

Diğer hayvanlarla kıyaslandığımızda, insanoğlunun görünürde kılsız olduğu söylenebilir. Oysa, avuç içleri ve ayak tabanları dışında, insan bedeni tepeden tırnağa kıllarla kaplıdır. İnsanlarda yaklaşık 5 milyon kıl kökü (folikül) vardır ve bu sayı şempanzelerle öteki primatlardaki kıl kökü sayısına hemen hemen eşittir.

Ne var ki, insanlarla şempanzeler arasındaki benzerlikler bu kadarla sınırlı. İnsan kılı kesinlikle garip bir yapıya sahip. Bedenimizdeki tüylerin büyük bir bölümü öylesine ince ve kısadırlar ki, bunların gözle görülmeleri hemen hemen olanaksızdır. Ancak bedenin kimi yerlerindeki kıllar daha kalın ve kıvırcıktır. Başımızdaki saçlar başka canlılara taş çıkartacak denli uzun ve gösterişlidir. Yıllar boyunca sürekli uzayan saçlara sahip olan ve kel kalmanın can sıkıcı sonuçlarına katlanan tek yaratık insanoğlu olsa gerek. İnsanoğlunun kıllarıyla karmaşık bir ilişkisi olduğu da bir gerçek.

İki farklı tip kıl


İnsan kılı temelde iki tipe ayrılır: Kafatasının üzerinde, kaş ve kirpiklerde çıkan terminal kıllar ve bedenin gerisini kaplayan vellüs kılları. Vellus kılları bir ya da iki santimetre uzunluklardaki kısa tüylerdir. Pigment içeriği yani renk maddesi çok az olduğundan renksiz görünürler. Köklerinde bitişik yağ bezleri ve ayrıca gövdelerinde medulla katmanı bulundurmazlar. İnce ve yumuşak yapıda olan bu kıllar, estetik görüntüyü etkilemezler.

Normal kıl yapı özellikleri terminal kıl tipinde bulunur. Genellikle saçlarımız ve insan gövdesinde bulunan kalın kıllar, terminal kıllar tipine girerler.

Kıl kökleri gelişme ve uyku süreçlerinden oluşan döngülerden geçerler. Gelişme süreci sırasında kıllar günde yaklaşık 0,4 milimetrelik bir hızla büyürler ve bu dönemde sürekli uzayıp kalınlaşırlar. Ancak bir noktada kıl üreten hücreler ölür ve büyüme de durur. Kıl dökülür ve kıl kökü yeni hücrelerin ortaya çıkıp büyüme sürecinin yeniden başladığı ana dek geçen yaklaşık altı ay boyunca bir uyku sürecine girer. Büyüme sürecinin uzunluğu hormonlar tarafından belirlenir. Bacak tüylerinde büyüme yaklaşık iki ay sürer. Bu tüylerin kısa ve ince olmaları da bu yüzdendir. Koltuk altı tüylerinin büyüme süresi altı ayı bulurken, başımızdaki saçlar altı yıl ya da daha uzun bir süre boyunca durmaksızın büyürler. Bu da, saçların kuramsal olarak uzunluğunun neredeyse bir metreye ulaşabileceği anlamına geliyor.

Çeşitliliğin nedenleri

İnsanlarda kıl tiplerinin neden böylesine eşsiz bir çeşitlilikte evrilmiş olduğu konusunda çok farklı görüşler var. Bu konuda en yaygın görüş, iki ayaklı atalarımızın ormanlardan savanlara geçtiklerinde bir yandan büyük beyinlerini güneşten korumaya çalışırlarken, bir yandan da bedenlerini serin tutmak gereğini duydukları yönündedir. Bu süreçte bedendeki kıllarla tüyler giderek azalırken, gereksiz yalıtım katmanlarının da yok olduğuna ve derinin terleme yoluyla serin tutulmasına olanak sağlandığına inanılıyor. Bir olasılıkla, tüylerin dökülmesinde geceleri bedeni sıcak tutan tüylerin önemini giderek azaltan giysilerin yaşamımıza girmesi gibi teknolojik gelişmelerin yanı sıra, yangın ve mağara yaşamı gibi unsurların da bir katkısı olmuş olabilir. Bu arada, giderek kalınlaşıp gürleşen saçlar, atalarımızın beyinlerinin gün ortasındaki kızgın güneşten korunmasını ve soğukta da sıcak tutulmasını sağladı.

Genetik kanıtlar insanların yaklaşık 1,7 milyon yıl önce giderek tüysüzleştiklerine işaret ediyor. Bu dönemde atamız Homo erectus’un kızgın güneşin egemen olduğu savanlarda yaşıyor olması termoregülasyon (vücut sıcaklığını kontrol eden mekanizmaların tümü) savını destekliyor.

Kıllarla birlikte asalaklar da gitti!

Ancak tek olasılık bu değil. Bedeni örten kılların asalaklar için son derece elverişli bir yaşam ortamı oluşturduğu düşünüldüğünde, insanoğlu hastalıklara karşı koymak için, ya da başkalarını daha kolay tanıma ve iletişim kurma yeteneğini geliştirmek amacıyla da tüylerinden kurtulmuş olabilir. Bunun bir başka nedeni de, Charles Darwin’in tercih ettiği açıklama olan, cinsel seçilim olabilir. Her nedense, atalarımız eş seçiminde en tüysüz olan bireyleri en çekici buluyorlar ve böylelikle daha çok ürüyorlardı. Tüysüz deri sağlıklı olmanın bir göstergesi olabileceğinden ve bu özelliğe sahip olanlar bir bakıma, “Bakın ne denli kusursuz ve asalaklardan uzak biriyim” mesajını ilettiklerinden, bir olasılıkla insanlara çok daha çekici geliyorlardı.

Cinsel seçilim başımızdaki saçların durumunu da açıklayabilir. İnsanların çoğu gür ve sağlıklı saçlara sahip olanları çekici bulurlar. Nitekim tam da bu yüzden saçların bakımına öylesine önem verilmesi toplumsal ve cinsel konumun dışarıya sunulması açısından kusursuz bir tanıtım aracıdır.

Tarih öncesinde saç tasarımı

Eski çağlardan kalma heykelciklerin bir bölümünde saçlara biçim verilmiş olduğu görülüyor. 25 bin yıllık en eski üç boyutlu insan betimlemelerinden biri olan fildişi Brassempouy Venüsü’nün omuza dek uzanan çok hoş ve bakımlı saçları vardır. İrlanda’nın County Meath bölgesindeki Clonycavan Bataklığı’nda bulunan 2300 yıllık erkek cesedinin saçları da bitki yağları ve çam reçinesinden oluşan bir saç jölesiyle biçimlendirilmiştir. Saç, grup kimliğinin de bir göstergesi olabilir. Çağlar boyunca ve çeşitli uygarlıklarda saç biçimleri kişinin belli bir topluluğun üyesi olduğuna işaret etmiş.

Cinsel organların çevresindeki kıllar

Saçlarla ilgili bu kadar bilgi yeterli olsa gerek. Cinsel organların çevresindeki tüylere gelince, bunların bir olasılıkla çok daha sıradışı bir yapı sergiledikleri söylenebilir. Primatların büyük bir bölümünde cinsel organları çevreleyen tüyler bedenin geri kalanını örten tüylere kıyasla çok daha incedir. Ancak erişkin insanlarda bunun tam tersi bir durum söz konusudur.

Bu konuda kabul gören herhangi bir açıklama yok. Bir olasılık, daha kalın ve sık kılların apokrin (koku) bezlerinin olduğu yerlere denk gelmeleri ve bu yüzden de cinsel olgunluğa işaret eden kokuların yayılmasına olanak tanımaları olabilir. Cinsel organları çevreleyen tüyler cinsel ilişki sırasında, ya da başka zamanlarda bu organların korunmasına da olanak tanıyor olabilirler. Örneğin, bu tüyler yürürken sürtünmeye bağlı pişiklerin oluşmasını önleyebilecekleri gibi, en duyarlı bölgelerimizin sıcak tutulmasına ve hava almasına da olanak tanıyor olabilirler.

Hangi amaçla evrilmiş olursa olsun, günümüzde insanlar cinsel organları çevreleyen tüylerin bakımına en az saçlarına gösterdikleri özeni gösteriyorlar ve bu tüyleri acımasızca bedenlerinden kopartıp alıyorlar.

Derleyen: Rita Urgan

https://www.newscientist.com/article/mg23631460-700-why-arehumans-so-hairy/
https://www.quora.com/Why-arent-human-beings-covered-in-hair