Henri Becquerel bazı maddelerin, ışığa maruz bırakıldığında, yüzeylerinin ışıldamaya başladığını biliyordu. Bu maddelerin X ışınları yayıp yaymadığını anlamak için eskiden fotoğraf filmi yerine kullanılan ışığa duyarlı bir cam levhayı ışık geçirmeyen siyah kağıtlara sardı. Bu kağıdın üstüne de uranyum tuzu yerleştirerek ışıkla uyarılması için güneşe bıraktı. Birkaç gün sonra siyah kağıtları açtı ve güneş ışığı alması olanaksız olan duyarlı camın kararmış olduğunu gördü. Uranyum tuzu ışıkla uyarılmış ve kağıttan geçip fotoğraf camını etkileyen bir ışın yaymıştı.
Becquerel aynı deneyi tekrarlamak istese de üst üste yağan yağmurlar nedeniyle aradığı güneşli havayı bulamadı. Becquerel’in deney için hazırladığı siyah kağıda sarılı film ve üstüne konmuş uranyum bileşiği birkaç gün çekmecesinde kaldı. 1896’nın 1 Mart günü, Becquerel günlerdir çekmecede bekleyen filmi banyo etti ve uranyum kristalinin güneş ışığına maruz kalmadığı halde filme iz bıraktığını gördü. Becquerel bunu X ışınlarına benzer görünmez bir ışın olarak tanımladı. (Solda).
Becquerel bu sonucu 2 Mart 1896'da bir makale olarak Fransa Bilim Akademisi'ne okudu. Söz konusu ışınlar, 1898 yılına kadar Becquerel ışınları olarak adlandırıldı. 1898’de Marie Curie, bu terimi daha genel bir isim olan radyoaktivite ile değiştirdi.
Becquerel bu keşfinin ardından, yeni hazırlanmış uranyumun belli bir süre sonra kısmen yok olduğuna ve radyoaktiflik kazandığına dikkat çekti. Bu gözlem 1990 yılında Ernest Rutherford ve Frederick Soddy tarafından radyoaktif bozunma olarak adlandırılacaktı.
Becquerel, 1901 yılında cebinde taşıdığı radyumun vücudunda yanma yarattığını bildirerek, radyoaktif maddelerden kaynaklanan hastalıkları da ilk fark eden kişi olmuştu.
Yeni bir enerji kaynağı
Bir süre sonra Marie ve Pierre Curie, bu ışımayı toryum elementinde de saptadı ve radyum, polonyum gibi radyoaktif elementlerin varlığını buldu. Becquerel’in bulduğu doğal radyoaktiflik, o güne kadar bilinen bütün enerji kaynaklarından daha güçlü yeni bir enerji kaynağı olan nükleer enerjinin doğuşuydu. Üstelik Becquerel’in çalışmalarıyla saptadığı gibi, radyoaktifliğini yitiren bir element sonra bu özelliğini yeniden kazanabiliyordu.
Atomların hiçbir dış etkiyle uyarılmaksızın kendiliğinden ışınlar yayması, fizikte ve çağdaş dünyada çığır açacak bir olaydı. Radyoaktif ışıma ve radyoaktif dönüşüm önce yeni elementlerin, ardından yapay radyoaktifliğin bulunmasına ortam hazırlayarak nükleer fiziğin başlangıcı oldu.
Antoine Henri Becquerel kimdir?
Henri Becquerel (d. 15 Aralık 1852 – ö. 25 Ağustos 1908), Fransız fizikçi, radyoaktivitenin kaşifi.
Babası Alexander Edmond Becquerel Paris Doğal Tarih Müzesi'nde uygulamalı fizik profesörü olan Becquerel, aile geleneğini devam ettirerek 1872 yılında École Polytechnique okuluna başladı ve 1888 yılında fizik üzerine doktorasını verdi. 1878 ile 1892 yılları arası Paris Doğal Tarih Müzesi'nde asistan, sonrasında da profesör olarak görev aldı. 1895 yılında École Polytechnique'te fizik profesörü olarak göreve başladı.
Birçok onur ödülüne ve dünyadaki çeşitli akademik toplulukların üyeliklerine layık görüldü. 1903 yılında Pierre ve Marie Curie ile birlikte Nobel Fizik Ödülü'nü aldı.
25 Ağustos 1908 yılında Fransa'nın Le Croisic şehrinde öldü. Ölümünün ardından, radyoaktivitenin Uluslararası Ölçüm Sistemindeki birimine Bekerel (Becquerel veya Bq olarak da adlandırılır) adı verildi. Ayrıca biri Ay'da diğeri Mars'ta olmak üzere iki kratere de Becquerel krateri denilmiştir.
Hazırlayan: Cemre Yavuz