Batıl inançlara her kültürde yer var

Öne Çıkanlar Toplum
Batıl inançlara her kültürde yer var

Batıl inançlar, bilim insanları, ateistler, kuşkucular da dâhil olmak üzere istisnasız herkesin yaşamında yer buluyor. Mesela, neden merdiven altından geçmeyiz? Ya da, nazar değmesin diye neden tahtaya vururuz? Kırık ayna neden 7 yıl uğursuzluk getirir?

Nazar değmesin diye tahtaya vurmak

Çok yaygın kullanılan bu hareketin nereden çıktığı bilinmiyor. Bazı tarihçilere göre, kadim dinsel törenlerde yemin ederken haça dokunmak bu inancın bir uzantısı olabilir. Bazılarına göreyse bu alışkanlığın kökeni, Avrupa’da çiftçilerin tahtaya vurarak, çıkarttıkları ses ile kötü ruhları kovma gayretlerine dayanıyor olabilir.


Kırık ayna 7 yıl uğursuzluk getirir

Antik Yunan’da, aynadaki yansımaya bakarak geleceği gören falcılara danışmak çok yaygındı. Tarihçi Milton Goldsmith, 1918’de yazmış olduğu “Signs, Omens and Superstitions” (İşaretler, Kehanetler ve Batıl İnançlar) kitabında bu inancı şöyle açıklar: “Kehanette bulunmak için su ve ayna kullanılırdı. Ayna suya batırılır ve hasta kişiden aynaya bakması istenirdi. Eğer kişinin görüntüsü bulanık ise büyük ihtimalle öleceği, yok eğer netse, yaşayacağı söylenirdi”.

M.S. birinci yüzyılda, Romalılar bu inancı biraz değiştirdiler. O dönemlerde insan sağlığının 7 yılda bir değiştiğine inanılırdı. Böylece, kırık bir aynadaki görüntünün biçimsizliği, ölümden ziyade, 7 yıllık bir hastalık ve şanssızlık döneminin işareti oluverdi.

Uğur için kapıya at nalı asmak

At nalı birçok kültürde uğurlu bir nesne olarak kabul edilir. At nalının sihirli güçlere sahip olduğuna dair inanç Yunanlara kadar uzanır. Yunanlar, demirin insanları şeytandan koruduğunu düşünürdü. At nalı demirden yapılmasının yanı sıra, yarım ay şeklindedir. Yarım ay, Yunanlar için bereketi ve kısmeti simgelerdi. Bu inanış Yunandan Romalılara, onlardan da Hristiyanlara geçti. Ortaçağda büyücülük yaygınken, İngiliz Adaları’nda yaşayan insanlar kapılarına at nalları asıyordu. Çünkü yaygın inanca göre cadılar atlardan korkuyordu.

Kara kedi

Birçok kültürde kedilerin güçlü bir kehanet yeteneğine sahip olduğu düşünülür, fakat bunun iyi mi, yoksa kötü bir özellik olduğu tartışma konusudur. Eski Mısırlılar bütün kedilere saygı göstermişler ve özellikle kara kedinin iyi şans getirdiğine inanmışlar. Hatta 17. yüzyılın başlarında İngiltere Kralı 1. Charles’ın da beslediği bir siyah kedisi varmış. Kedi ölünce Kral şansının yok olduğu düşünmüş. Gerçekten de hemen ertesi gün vatan hainliği ile suçlanarak tutuklanması da bu batıl inancın inanırlığını pekiştirmiş. Ortaçağ Avrupası’nın diğer bölgelerinde yaşayan insanlar ise tam tersine inanmışlar. Kara kedilerin cadılarla akraba ya da arkadaş olduğu ve yolda karşılaşılan kara kedinin şeytan tarafından gönderilen bir elçi olduğu düşünmüş ve bunu kötü şans olarak yorumlamışlar.

Bir tutam tuzu sol omuza serpmek

Kültürümüzde yok, fakat (yanlışlıkla) tuz dökmenin binlerce yıl boyunca şanssızlık getireceğine inanılır. M.Ö. 3.500’de Sümerler, tuz döküldüğünde, bir tutam da sol omuzlarına serperek kötü şansı kovduklarına inanmışlar ve bu hareket Mısır, Asur ve daha sonra Yunan kültürlerinde benimsenmiş. Bu inanış, yemeğe kattığı lezzetten ötürü tuza verilen değeri de göz önüne seriyor.

Merdiven altından geçmek kötü şans getirir

Bu inanç, Eski Mısır’da 5 bin yıl öncesine dayanıyor. Duvara dayalı duran merdiven, açısı itibariyle bir üçgen oluşturur ve üçgen Mısırlılar için kutsal bir formdur: Piramitler gibi. Onlar için üçgen, tanrıların birliği anlamına gelir ve bir üçgenin içinden geçmek ise bu kutsallığı bozar. Bu inanç asırlar boyu sürmüş ve sonunda İsa’nın ölümüyle yeni bir boyut kazanarak bugünkü halini almış. İsa’nın gerildiği çarmıha dayalı bir merdiven, İsa’nın takipçileri tarafından kötülüğün, ihanetin ve ölümün simgesi ilan edilmiş. Altından geçmenin şanssızlık getireceğine inanılmış. Öyle ki, 1600’lerin İngiltere’sinde suçlular idam sehpasına götürülürken merdiven altından geçmeye zorlanmışlar.

13 rakamının uğursuzluğu

13 rakamından korkmanın, İskandinav mitolojisinden gelen bir de adı var: Triskaidekafobi. Efsaneye göre 12 tanrı ziyafet için Valhalla’ya davet edilir. Ziyafetin bir de davetsiz misafiri vardır: Kötülüğün ve kurnazlığın tanrısı Loki. Böylece davetli sayısı 13 olur. Diğer tanrılar onu kovmak ister, ancak çıkan arbedede aralarında en sevilen tanrı Balder öldürülür. İskandinavyalılar, 13 kişilik yemek davetleri vermez ve 13 rakamını sevmezler. Avrupa’ya yayılan efsane, Hristiyan inancında “Son Akşam Yemeği” ile kendini gösterir: Yemekteki 13. havari olan Yahuda, İsa’ya ihanet ederek onu gammazlar. İnsanlar 13 rakamından çekinirler ancak bu rakamın uğursuz olduğunu gösteren herhangi bir istatistiksel kanıt yok.

Hapşırana çok yaşa demek

Kültürümüzde çok yaşa deriz, ancak İngilizce konuşulan birçok ülkede hapşıran kişiye “God bless you” (Tanrı seni korusun) denir. Bunun gibi sihirli olduğuna inanılan sözcükler birçok kültürde binlerce yıldır kullanılıyor. Hapşırınca kötü ruhların dışarı atıldığı inancına dayanan bu davranış, M.S. altıncı yüzyılda Papa Gregory’nin kesin talimatıyla başlamış. O dönemde İtalya’da kol gezen veba salgınının ilk belirtisi olan şiddetli ve sürekli hapşırık, ölümle sonuçlanıyordu. Papa Gregory de, sağlıklı insanlardan, hasta olanlar için dua etmelerini ve bol sağlık temennisinde bulunmalarını salık vermiş. Eğer kişi hapşırırken tek başına ise, “Tanrım bana yardım et” diye dua etmesi önerilmiş. Bu temenni, bugün yabancı kültürlerde “Tanrı seni korusun”, bizde ise “Çok yaşa” olarak dile getiriliyor.

Derleyen: Mercan Bursalı

Kaynak