Bilim insanları uzay turizmine mesafeli yaklaşıyor

Fizik ve Uzay Öne Çıkanlar
Bilim insanları uzay turizmine mesafeli yaklaşıyor

Milyarderlerin çıktıkları yerin uzay olmadığını, hiçbir yeni rekor kırılmadığını ve hiçbir yeni teknolojinin test edilmediğini söyleyen bilim insanlarına göre, asıl başarı, yörüngeye çıkmakta ve yeni bilim-teknolojileri denemeye istekli olduklarında gelecek.

Milyarder girişimci Richard Branson ve ekibi, 12 Temmuz’da Virgin Galactic uçağıyla Unity görevi kapsamında “uzayın sınırına” başarıyla uçtu. Milyarder iş adamı Jeff Bezos ve şirketi Blue Origin de onu takip etti. Ancak bazı bilim insanları, bu uçuşların “büyük başarı” ve “uzay uçuşu” olarak adlandırılmasına itiraz ediyor.

Nottingham Trent Üniversitesi Fizik Kıdemli Öğr. Üyesi Ian Whittaker ve Birmingham Üniversitesi Uzay Bilimleri Bölümü Arş. Gör. Gareth Dorrian da The Conversation’a yazdıkları yazıyla buna karşı çıkanlar arasında; mesela Virgin Galactic’in 85 km ve Blue Origin’in de 93,5 km’lik yüksekliğe çıkması için “oralar uzay olarak sayılır mı?” sorusunu soruyorlar.


Uzay nerede başlıyor?

Uzayın başladığı yerin tanımı öznellik taşıyor. Uluslararası standartlara göre uzay, 1957’de belirlenen ve “Kármán çizgisi” adını alan 100 km’lik bir mesafede başlıyor. Bu çizgi, İsviçre Hava Sporları Federasyonu (Fédération Aéronautique Internationale) tarafından bir faaliyetin havacılık mı yoksa uzayla ilgili mi olduğunu belirlemek için kabul edilen bir standart.

Alternatif olarak, ABD Hava Kuvvetleri ve NASA, 80 km olarak belirlenen sınırın üzerine çıkan personeline “astronot kanatları”, yani astronot unvanı veriyor. X-15 ve özel olarak finanse edilen SpaceShipOne dahil olmak üzere bir dizi özel uçak tarafından bu irtifaya daha önce de ulaşıldı, hatta Space ShipOne 112 km ile bunu aştı da.

Bilim insanlarına göre 80-90 km civarındaki yükseklikler, Dünya’nın mükemmel manzaralarını sağlarken, yörüngede olmak söz konusu değildir; bu irtifada yörüngede dolaşmak için yatay yönde minimum 7.85km/s (17.500mph) hızla seyahat ediyor olmanız gerekir. Milyarderlerin uçuşları ise daha çok yukarı doğru bir hızlanma ve ardından kontrollü bir düşüşten ibaret. Bunu yapmak nispeten basittir, ancak bunu bir yörünge uçuşuna dönüştürmek hem enerji hem de mühendislik açısından çok daha zor bir iştir.

Bu arada ağırlıksız hissettiğiniz her yer uzay değildir. Çünkü bu, özel iniş odalarında veya parabolik uçuşlarda kısa süreler için elde edilebilir. Ve Virgin Galactic’in mürettebatın sıfır yerçekiminde olduğunu belirten tweetine rağmen o anda yerçekimi kuvveti saniyede yaklaşık 9,5 metreydi. Yüzeydekinin yaklaşık %97’si. Yaşanan ağırlıksızlık ise tamamen uzun süreli bir serbest düşüşten kaynaklanmıştı.

Geleceğe bakış

Uzaya çıkan ilk milyarderler, bir saatlik bir yolculuk için 250.000 doları ödeyen herkese, bir gün Dünya’yı 80 km’nin üzerinde bir yükseklikten görebileceklerini hissettirerek heyecan yaratıyor. Buna karşın birçok kişi, ortaya çıkan maliyetin, yoksulluğu ortadan kaldırmak veya mevcut pandemi harcamalarına yardımcı olmak için kullanılabileceğini vurgulayarak bu uçuşları gereksiz ve açıklamaları şımarıkça buluyor.

Tabii bir de olayın çevresel etkisi var. Virgin Galactic’e göre, Unity’de tek bir uçuş, Londra’dan New York’a dönüş yolculuğuna eşdeğer olan 1,2 ton karbon emisyonuyla sonuçlanıyor. Bu uçuşlar ne kadar fazla düzenli olursa, gezegene o kadar fazla yük bindirecek. Blue Origin’in motorları ise sıvı hidrojenle çalışıyor. Bu nedenle emisyonlar minimum düzeyde olsa da sıvı hidrojen üretimi ve malzemelerin taşınması için karbon maliyeti halen bir sorun teşkil ediyor.

Virgin Galactic ve Blue Origin, aralarında “tatlı” bir rekabete girerken SpaceX, özel uzay araştırmaları açısından her ikisinin de önünde yer alıyor. Çünkü şüpheye yer bırakmayacak şekilde “uzaya gitmek” olarak sınıflandırılan Uluslararası Uzay İstasyonu’na (ISS) ve Ay’a gitmek gibi çok daha ileri görüşlü bir uzay turizmi anlayışına sahip.

SpaceX’in bugüne kadarki başarı oranı da -DearMoon projesinin başlamasına birkaç yıl olsa da- bundan sonraki görevlerin başarılı olma şansının yüksek olduğunu düşündürüyor. Planları, söz konusu uzay turizmi girişimini başlatmak için Starship olarak bilinen yeni bir roket geliştirmek.

Havacılıkta hareketli zamanlar

Bu şirketler farklı projeler üzerinde de çalışıyor. Virgin Galactic’in düşük maliyetli, küçük bir uydu fırlatma planı olan kardeş şirketi Virgin Orbit de iki başarılı görevi tamamladı. Virgin Galactic ayrıca Concorde’un halefi olarak, Los Angeles’tan Sidney’e yedi saatten kısa sürede 19 kişiyle uçabilecek bir konsept süpersonik yolcu taşıyıcı geliştiriyor. Ayrıca, uçuşları hakkında araştırma yapmak için de NASA ile küçük bir sözleşme imzaladı.

Blue Origin de gelecekteki insanlı uzay uçuşu operasyonlarını desteklemek adına konsept ve teknolojiler geliştirmek için NASA ile iş birliği yaptı. Mesela Ay’a kargo ve hatta mürettebat taşımak isteyen Blue Moon adlı bir konsept robotik Ay iniş aracı projesi var. Bu projeler, tamamlanmaktan veya test edilmekten çok uzakta olsalar da şirketler için kesinlikle daha fazla deneyim demek.

Branson hayalini gerçekleştirdi. Bezos da kelimenin tam anlamıyla altında kalmadı; ondan biraz daha yükseğe çıktı. Ancak böyle bir uçuşu asla deneyimleyemeyecek insanların büyük çoğunluğu için bunun pek önemi yok. Hiçbir yeni rekor kırılmadı ve hiçbir yeni teknoloji test edilmedi.

Gerçek heyecan, bu şirketler yörüngeye ulaşabildiklerinde, yeni teknolojileri denemeye istekli olduklarında, bilimsel araştırmalara önemli ölçüde yardımcı olduklarında ve süper zengin olmayan daha fazla insana kapılarını açtıklarında gelecek.

Derleyen: Batuhan Sarıcan

https://theconversation.com/virgin-galactic-and-blue-origin-can-they-be-more-than-space-joyrides-for-millionaires-164513