Kan bazlı biyobelirteç testlerine ilişkin ilk kılavuz yayımlandı
Tıbbın ve yaşamsal standartların ilerlemesiyle beraber insanlar daha uzun süreler yaşayabilmeye başladılar. Bu gelişmenin beraberinde getirdiği olumsuzluk yaşlılık hastalıklarının daha fazla görülmesi ve sorunlar oluşturmasıdır. Bunlardan biri Alzheimer Hastalığıdır (AH).
Hastalığın erken evrelerinde semptomlar (hafif unutkanlık, konsantrasyon problemleri) genellikle yaşlanmanın doğal bir parçası olarak yanlış yorumlanabilir. Bu, erken tanıyı zorlaştırır ve hastalık ilerler. AH belirtileri, diğer demans türleri (vasküler demans, Lewy cisimcikli demans vb) veya depresyon, vitamin eksiklikleri gibi durumlarla karışabilir. Bu, doğru tanıyı güçleştirir. Hastalar veya yakınları, bilişsel sorunları fark etmeyebilir veya utanç nedeniyle doktora başvurmayı erteleyebilir. Kültürel faktörler ve damgalanma korkusu da bu süreci geciktirebilir.
AH semptomları ve ilerleyişi her hastada farklılık gösterebilir, bu da standart bir tanı protokolü uygulamayı zorlaştırır. Tanı süreci, detaylı nöropsikolojik testler, MR, amiloid Pozitron Yayım Tomografisi (PET) taramaları gibi yöntemleri içerebilir. Bunlar zaman alıcı ve maliyetlidir, konu uzmanları da her yerde bulunmamaktadır.
Tanı koymak için kan testi ve buna benzer hızlı yanıt alınabilecek laboratuvar testlerinin bulunmaması önemli bir sorundur.
Kanıta dayalı kılavuzlar
Alzheimer Derneği tarafından toplanan bir uzman araştırmacı grubu, klinisyenlerin Alzheimer hastalığının teşhisine yardımcı olmak için en uygun kandaki biyobelirteç (blood-based biomarker-BBM) testini seçmelerine yardımcı olmak üzere ilk klinik kılavuzları yayınladı.
Alzheimer Derneği Bilimsel Katılım Başkan Yardımcısı Dr. Rebecca Edelmayer, Medscape Medical News'e yaptığı açıklamada, kanıta dayalı kılavuzların, kan testlerinin klinik uygulamada kullanımının standartlaştırılmasında kilit öneme sahip olduğunu söyledi: "Klinik uygulama kılavuzunun geliştirilmesinin temel amacı, klinisyenlere doğru hasta için doğru testi doğru zamanda nasıl seçecekleri konusunda pragmatik öneriler oluşturmaya çalışmaktır". Bu yeni kılavuzun, gelişmekte olan bir sürecin ilk adımı olduğunu da sözlerine ekledi. Umut verici gelişme! Kan testleri sahasının hâlâ gelişmekte olan bir alan olduğunu biliyor ve görüyoruz.
Bulgular, Alzheimer Derneği Uluslararası Konferansında (AAIC) 29 Temmuz 2025'te sunuldu ve eş zamanlı olarak Alzheimer ve Demans dergisinde çevrimiçi olarak yayınlandı. Kanıta dayalı kılavuz, %90 ve üzeri duyarlılık ve özgüllüğe sahip testlerin, PET veya beyin omurilik sıvısı (BOS) biyobelirteç testlerinin yerine kullanılabileceğini önermektedir. Yaklaşık %90 duyarlılığa (fakat yalnızca %75 özgüllüğe sahip) testler, triyaj testi olarak kullanılabilecek. Bu durumda, negatif bir sonuç AH hastalığını yüksek olasılıkla dışlayabilecek, pozitif bir sonuç durumunda, tanı, BOS veya PET testi ile doğrulanabilecektir.
Önemli Bir İhtiyacı Karşılamak
Erken semptomatik hastalığı tedavi etmek için anti-amiloid beta (Aβ) tedavilerinin onaylanmasıyla, Alzheimer hastalığının daha hızlı ve doğru teşhisi giderek daha önemli hale geliyor. Kılavuz yazarları, klinisyenler için bir dizi farklı kan testinin mevcut olduğunu, ancak klinik uygulama kılavuzlarının eksikliğinin tanı araçlarının daha yaygın kullanımını engellediğini yazdı. Klinik uzmanlardan, kan testleri konusunda deneyim ve teknik bilgiye sahip araştırmacılardan ve kılavuz yöntemcilerinden oluşan bir grup, triyaj (≥ %90 duyarlılık, ≥ %75 özgüllük) ve doğrulayıcı (≥ %90 duyarlılık ve özgüllük) tanı çalışmaları için amiloid patolojisini tespit etmede kan testlerinin doğruluğunu değerlendirmek üzere literatürde sistematik bir inceleme yürüttü. 1050 makalenin incelenmesinin ardından, 31 farklı kan testini içeren 49 gözlemsel çalışma çalışmaya dahil edilmek üzere seçildi.
İlgi duyulan testler arasında plazma fosforile-tau (p-tau) ve çeşitli analitleri (analiz edilen numune) ölçen anti-amiloid beta testleri yer almaktadır. Edelmayer, sistematik incelemenin farklı analitlerin kombinasyonlarına değil, tekil analitlere odaklandığını ve bazen "kan paneli" olarak adlandırıldığını belirtti.
Yazarlar, nispeten düşük maliyetli kan bazlı biyobelirteç testlerinin, invazif yöntemler olan PET ve BOS testleriyle kıyaslanınca minimal invazif olduğunu belirtmekteler. Ayrıca, lomber ponksiyon veya PET görüntüleme prosedürleriyle sıklıkla ilişkilendirilen çeşitli fiziksel rahatsızlıklar, tedirgin edici karar süreçleri ve kaygıyı önemli ölçüde azaltabileceğini yazdı.
Panel, önceden tanımlanmış karar eşiklerini kullanarak, testlerin PET veya BOS ile pozitif bir testin doğrulanacağı bir triyaj testi olarak kullanılmak üzere yeterli tanısal doğruluğa sahip olup olmadığını, PET veya BOS'un yerini alacak bir doğrulayıcı test olarak yeterli tanısal doğruluğa sahip olup olmadığını veya klinik uygulamada mevcut kullanımını önermek için yeterli tanısal doğruluğa sahip olup olmadığını belirledi.
Edelmayer’in ifadeleriyle: "Şu anda yeterli veriye sahip değiliz. Karşılaştırmalı analizde ve sistematik inceleme kanıtları aracılığıyla bu testin diğer testlerden çok daha iyi performans gösterdiğini söylemek için bir dizi test arasından tek bir test seçmeye hazır değiliz." Bu nedenler çerçevesinde, kılavuz belirli testleri onaylamamakta veya sıralamamaktadır.
Doğru Öngörücüleri Saptamak
Edelmayer, araştırmacıların artık AH patolojisinin zaman içinde nasıl evrimleştiğine dair daha net bir resme sahip olduklarını ve bazı “tau biyobelirteçleri”ndeki değişikliklerin çok erken dönemde meydana geldiğini söyledi. Bu açıklamalar, halen kesinleşmemiş bilgileri de içermekle beraber, AH tanısı ile ilgili uzun ve sancılarla dolu sürecin tamamlanabildiği öngörüsünü verdiği için çok önemlidir. AH erken tanısı ve tanının netleştirilmesiyle ilgili belirsizliklerin bitmesi bir müjde oluşturacaktır.
Edelmayer’e göre: "Şimdiye kadarki tüm kanıtlardan öğrendiğimiz şey, tau 217 gibi bu biyobelirteçlerden bazılarının beyindeki Alzheimer hastalığı biyolojisinin oldukça doğru öngörücüleri olma eğiliminde olduğu ve bazen tau yumak oluşumları beyin görüntüleme ile görselleştirilmeden önce bile, erken teşhis sürecine yardımcı olmak için kullanılabileceğidir."
Kılavuz yazarları, kanıtların bazı sınırlamalarına dikkat çekti. Örneğin, kan bazlı biyobelirteç testlerinin istenmeyen etkileri arasında yanlış pozitif veya yanlış negatif sonuçlar yer alabilir. Bu da doğru tanı ve tedaviyi geciktirebilir. Yazarlar, ayrıca, tanı testlerinin doğruluğunda önemli değişkenlik olduğunu ve piyasada bulunan birçok kan bazlı biyobelirteç testinin doğruluk eşiklerini karşılamadığını da belirtti.
Edelmayer, bunun klinik uygulama kılavuzunun ilk yinelemesi olduğunu ve uzman araştırmacı grubunun, bu biyobelirteçlerin bilişsel olarak engelli olmayan kişilerde ve birincil olarak doğrulayıcı veya triyaj testleri olarak kullanılıp kullanılamayacağını belirlemek de dahil olmak üzere bir sonraki adımlar üzerinde çalıştığını vurguladı.
Prof. Dr. Kadircan Keskinbora / İstinye Üniversitesi Tıp Fakültesi
Kaynaklar:
 
 
