Zor zamanlarda hayatta kalmak

P. Dilara Çolak Y
Zor zamanlarda hayatta kalmak

Gündemin ağırlığı karşısında ne yapacağımı bilemediğim, mutfak, yatak ve çalışma masası arasında gidip gelmeye başladığımda kendi kendime “Dolanma, bahçeni ek.” diyorum. Bu ifade Uzak Doğu felsefesindeki mantralar gibi benim için; ne zaman çaresizlik, kaygı ve karamsarlıkla bezeli bir akışta sürüklensem beni tutup yeniden farkındalığa ve üretkenliğe getiriyor. Peki nedir bu cümlenin anlamı, nereden geliyor?

18. yüzyılda yaşamış Fransız Devrimi ve Aydınlanma hareketinin önemli temsilcilerinden bizim Voltaire adıyla tanıdığımız, François-Marie Arouet’in üç günde yazdığı Candide adlı romanından öğrenmiştim bu ifadeyi. Kitaba adını da veren baş karakter Candide ismi saf, temiz anlamına geliyor, kitabın alt başlığı ise “İyimserlik”. Fakat bu noktada başlık yanıltmasın, oldukça ironik bir hikâye bu. Nitekim kahramanımız Candide’in başına gelmeyen kalmıyor.

Westfalya’daki Thunder-ten-Tronckh baronunun kız kardeşinin gayri meşru oğlu olan Candide, baron, baronun ailesi ve Roma İmparatorluğu’nun en büyük filozofu Pangloss ile birlikte şatoda yaşamaktır. Baronun kızı ile olan romantik münasebetinden dolayı bir gün kaleden sürülür ve sonrasında ardı arkası kesilmeyen bir dizi felaketin içerisine sürüklenir. Bunlar öylesine felaketlerdir ki, savaşta esir düşmekten, işkenceye, sevdiklerinin ölümünden, depreme, canlı canlı yakılma tehlikesinden, yerliler tarafından yenilmeye, büyük yoksulluktan açlığa yeryüzünde olabilecek her türlü kötü senaryo yaşanır. Ama dramatik bir şekilde işlemez bu olaylar dizisini Voltaire, nitekim amacı hüzünlü bir hikâye yaratmaktan ziyade dünyanın berbat bir yer olabileceğini, hatta zaten büyük ölçüde berbat bir yer olduğunu ironik bir yoldan anlatmaktır.


İyimserlikle alay

Romanın arka planında ise o dönem oldukça ünlü felsefi bir tartışma yatar. Candide’in akıl hocası filozof Pangloss aslında, 17.yüzyılda yaşamış Alman filozof Gottfried Leibniz’i temsil eder. Leibniz, teodise yani tanrı savunması argümanında, tanrının dünyayı başka şekilde değil de özellikle bu şekilde yaratmasının kendince iyi nedenleri olduğunu, her ne kadar bizler sınırlı görüşümüzle farkedemezsek de tanrısal bakış açısından tüm felaketlerin daha iyi bir amaca hizmet ettiğini iddia eder. Bu nedenle Leibniz’e göre içinde yaşadığımız dünya, mümkün dünyaların en iyisidir. İşte Voltaire, Leibniz’in bu iyimser argümanıyla fazlasıyla alaycı bir şekilde hesaplaşır Candide, yani safl ık adlı romanında.

Başlangıçta yaşadıkları her felakette Leibniz’in bu argümanında teselliyi arayan Pangloss ve Candide, bir noktada bu fi krin gerçek olamayacağını kabullenirler ve maceralarının son noktası olan İstanbul’a geldiklerinde insanın neden yaratıldığı üzerine bir sorgulamaya girişirler: Eğer var olan tüm kötülükler daha iyi bir amaca hizmet etmiyorsa bu sefil hayatlarımızın anlamı nedir? Soruya yanıt bulmak için ziyaret ettikleri dervişten aldıkları yanıt bile tatmin etmez ama sonrasında rastladıkları Türk bir çiftçinin şu ifadesinden büyük bir ders çıkartırlar : “Biz yalnızca bahçemizi ekip biçeriz, işimizde bizi bıkkınlık, ahlaksızlık ve yokluktan korur.” Ya da biz şöyle diyelim, hayatın hiçbir kutsal anlamı olmayabilir ama yine de “Bahçemizi ekip biçmeliyiz.”

Çiftçinin yaşam tarzında bilgelik bulan kahramanlarımız, tanrının iyiliğini savunmak için dünyada var olan kötülüğü temize çıkartma çabasından vazgeçerler ve Candide elindeki bu yaşamla ne yapacağı sorusuna (bence) iyi bir yanıt bulur.

Kutsal anlatılarda teselli bulmak yerine ekip-biçme, büyütme, yetiştirme olarak “cultivate” (kültür), insanı bir topluluk olarak dayanışmaya, birlikte üretmeye, değer yaratmaya çağırır. Nitekim bu açıdan felsefeden bilime sanattan politikaya insanın tüm edimleri bahçemizi ekip biçmek kapsamındadır ve insan yaşamının yegâne anlamı buralarda doğar. Kötülüğü ve türlü aksiliği yatıştıracak yanıtlarımız olmasa da, hiçbir şey yoksa, üzerinde birlikte yaşadığımız yeryüzü ve birlikte ekip hasadını biçeceğimiz toprağımız var.

P. Dilara Çolak / [email protected]

Bu yazı HBT'nin 301. sayısında yayınlanmıştır.

P. Dilara Çolak