Algoritma, “ritm”

Ali Akurgal
Algoritma, “ritm”

Algoritma’da olsun, logaritma’da olsun, ortak husus “ritm”. Sözcük yabancı, anlamını da yabancı kaynaklardan bakmak gerek. Ama Türk Dil Kurumu’nun (devletin yeni yapılanması sonucu hâlâ duruyor mu bilmiyorum) Büyük Türkçe sözlüğünde de yabancı kaynaklarda olduğu kadar ayrıntılı olmasa da benzer şekilde verilmiş: ritim (Fr. Rythme / İng. Rythm / Alm. Rythmus) “(Resim, Heykel, Mimarlık) Bir kompozisyonda farklı öğelerin sıra ile ve belli aralıklarla birbirlerini izlemesi, uyum.”

Yabancı kaynaklardaki açıklamasıyla, müzikteki anlamları: bir nota dizesinin belli bir desen ile zaman, süre ve birbirini izleyen notalara yapılan vurgu ile tekrarlanması şeklinde anlatılıyor. Örnek olarak da “vals ritmi” veya “bir orkestra içerisinde ritmi sağlayan çalgı grubu” veriliyor. Müzikte ikinci anlam, bir ses dizesinin vurgulanmış veya vurgulanmamış hecelerin sıralanması veya uzun yada kısa hecelerin sıralanması imiş. Benzer açıklamalar şiirdeki anlamı, helkeytıraşlıktaki anlamı, resimdeki anlamı ile sürüyor. Kökeni Latince rhein sözcüğünden türeyen rythmus imiş. Rhein ise “akış” demekmiş. Bu vesile İsviçre’den doğup Almanya sırını boyunca akan, Rotterdam’dan denize dökülen nehrin adının anlamını da öğrenmiş oldum.

Khwarizm’alı’nın “algorism”i


Bizi ilgilendiren yabancı kaynağın 7inci sıradaki tanımı: “belli sıklıkla tekrarlanan unsurların, eylemlerin yada etmenlerin oluşturduğu süreç veya desen”. Evet algoritmada da logaritmada da bunları görüyor, kullanıyoruz. Şimdi gelelim algoritma sözcüğünün doğuşuna ve anlamına: başvurduğum yabancı kaynak, beklenenin aksine algoritma sözcüğünün doğuşunun silikon vâdisinde olmadığını, Orta Asya’da Aral gölünün yakınında yer alan Khwarizm (Horasan) bölgesinde yaşayan Muhammad ibn-Musa al-Khwarizmi (780?-850?) tarafından ortaya atıldığını yazıyor.

Khwarizm’alı olarak anılan bu kişi, “algorism” adlı bir çalışma yapmış. Sonradan çalışmalarına Bağdat’ta devam etmiş. Arapça sayıların sembollerinin kökeni ise Hindistan imiş.

Avrupalıların, sayılarla hesap yapmayı, Müslüman ülkelerde yaşayan matematikçilerin, Arapça yazdıkları eserlerden öğrendiği de belirtiliyor. Bu olguya medeniyetin kökenine doğru uzanan her yazıda rastlıyoruz. Müslüman dünyası Eski Yunan bilgilerini almış, medeniyetlerini onun üzerine kurmuş, batı dünyası da kendi medeniyetlerini Müslümanlardan aldıkları eserler üzerine inşa etmişler.

Bu arada, babamı dünya gözünde saygın bir bilim adamı yapan tezini de burada belirtmeliyim: Babam Ekrem Akurgal, 1950’lerin sonuna doğru Eski Yunan medeniyetinin, Yunanistan’da değil, Anadolu’nun Ege kıyılarında ortaya çıktığını iddia ettiğinde ona “şarlatan” demişlerdi. Tezini, yazdığı bir kitapta (Orient und Okzident) ispat ettiğinde ise, ertesi sene Princeton Üniversitesi’nde kürsü profesörü idi. Bu kitap genelde ortalama 500-1.000 adet basılan arkeoloji kitapları arasında “paperback” olarak basılan ve 300.000 tiraja ulaşan belki de tek kitap olmuştu.

Algoritma, sanatla birliktedir

Konumuza dönelim: “algoritma”nın günümüz anlamına ulaşması, 20inci yüzyılda önce mekanik, sonra elektronik hesap makinelerinde “tekrarlanan matematik süreç” anlamına kullanılmasıyla olmuş. Bunu aslında Horasanlı Muhammed ibn-Musa’ya borçluyuz.

Sonuç: algoritmanın öğrenilmesi, kullanılmasının tabanı sanat. Algoritma mühendisliği yapacaksanız, kuru kuruya mühendislik öğrenimi ile yapacağınız mühendislik sığ ve yetersiz olacaktır. Bunun sanattaki yansımalarını inceleyip özümsemeniz gerekir ki, yeni algoritmalar üretirken taaa Orta Asya’ya kadar uzanan yüzyılların birikimini kullanabilesiniz. Bir gün bir üniversitemizde bir algoritma mühendisliği bölümü kurulacaksa elbette bunun ilk yılını sanat dersleri ile doldurmayacaklar. Batıdaki örneklerine bakarak matematik ile başlayacaklar. Oraya gelecek öğrencilerin yüzyıllara geri giden sanat bilgisini de “genel kültür” olarak “hayatlarından” alacaklarını bekleyecekler. Çünkü batıda öyle.

Devlet Tiyatroları Genel Müdürü’nün sanatını seyirciyle paylaşması için (kutlarım) sanatını Türkiye’de değil de İtalya’da icra etmesi gereken bir ortamda, işimiz zor.

Düşünün, Sabancı Müzesi’ndeki Roden sergisinden bu yana kaç sergiye gittiniz?

Ali Akurgal / [email protected]

Bu yazı HBT'nin 122. sayısında yayınlanmıştır.

Ali Akurgal