Dikkat! Büyük veri!

Ali Akurgal
Dikkat! Büyük veri!

Sosyal medya olarak adlandırılan haberleşme ortamlarında, ya da insanların karşılıklı haberleşmelerinde, internet üzerinden yayınlanan görüş ve haberlerde her gün, inanılmaz büyüklükte veri etrafta uçuşuyor. Bu veri birikiyor da birikiyor. İnsanlar, yolladıkları ve aldıkları mesajları, fotoğrafları silmiyor, saklıyorlar. Bu devâsâ veriyi saklamaya cep telefonlarının bellekleri yetmeyince bir yol bulunmuş, bu veri hizmet sağlayıcının veri depolama yerlerinde saklanıyor. Üstelik, çoğu, her isteyenin erişimine açık. Haber, yorum. Bunlar zâten herkes edinebilsin diye açık. Sosyal medya da sosyal olabilsin diye açık.

“Ne arıyordunuz?”

Bu yazıda size iki uygulamadan söz etmek istiyorum: Biri, Türk mühendislerinin, Türkiye’de geliştirdiği bir yazılım. Sözünü ettiğim erişilebilir veriyi tepeden tırnağa tarıyor. Siz hangi veriyi aramasını, hangi gözle bakmasını isterseniz, o gözle inceleyip bulguları önünüze seriyor. Böylece, örneğin aracını çarpan, fakat değeri düşmesin diye bunu kayıt dışı tamir ettiren birinin, sigorta yaptırırken bu kazayı gizlemesine, ya da bir nedenle yapısal tamir görmüş bir binanın “ilk günkü gibi” diyerek satışına olanak kalmıyor. Mutlaka, bir fotoğrafı çekilip bir yerlere yollanmış oluyor, o fotoğraftan nasıl bir hasârı olduğu ortaya çıkıyor.


Azıcık casusluk gibi değil mi? Ama buna “veri mâdenciliği” diye masum bir isim taktık, yola devam. Bu yazılımın önde gelen kullanıcıları medya izleme kuruluşları ile milli ya da özel istihbarat kuruluşları olmalı. DECE yazılım, bunu hazırlarken içerisinde açık kaynak başka yazılımlar bulundurmakla birlikte tamamını yerli olarak yazmış. Benim, sanki başkalarının eline geçse, bir anlamı olmazmışçasına kişisel verilerin internet üzerinden kontrolsüz biçimde paylaşılmaması gerektiği uyarılarımı hatırlayanlar, bu açığı kullanarak b

“Uzay yolu”ndaki Scotty’nin bilgisayarı

Diğer uygulama ise seyrek de olsa derginizde yazan bir Türk mühendisi Serdar Kıykıoğlu tarafından ama ABD’de, Amazon firmasının LEX teknolojisi üzerine kurulmuş “Alexa” ve “Poly” ürünlerini kullanarak yürütülen bir çalışma. Serdar bey, görme engellilerin tamamen konuşarak kullanabilecekleri bir bilgisayar yaratmak amacında. Bunun, her gün saatlerce trafikte itiş-kakış vakit kaybeden İstanbulluların yolda araç kullanırken, basit ve ucuz bir bilgisayar ya da cep telefonları üzerinden, asıl bilgisayarlarını uzaktan ve sesli iletişimle kullanabilmeleri, o trafikte “kaybedilen” vakti “geri kazanmaları” açısından önemi büyük. Mevcut uygulamaların anlama ve telaffuz yetenekleri henüz yeterli değil. İletişim kurmakta kullanışsız.

Serdar bey, telaffuzu düzeltmek için Türkçe metinler üzerine büyük verinin taramasını yaparak daha fazla örnek üzerinden çok daha düzgün bir seslendirme elde etmiş. Derginin portalında bu uygulamaya erişim sağlamak için bir çalışma başladı. Serdar beyden de bu konuda bir yazı da gelir sanırım.

Her iki uygulama da hem büyük veriyi (big data) kaynak olarak kullanıyor, hem de yapay zekâdan belli oranda yararlanıyor. Birçok yazımda yapay zekânın insanlığa tehlikeli olabileceği konusunda dikkatinizi çekmiştim, ama kast ettiğim o yapay zekâ buralarda kullanılan yapay zekâ ile aynı şey değil. Burada kullanılan, analiz ve sonuç çıkartma ile sınırlı yapay zekâ.

Bu tür, yaşamı kolaylaştırıcı uygulamaların her zaman destekçisiyim. Kişisel olarak tehlikeli bulduğum, Serdar beyle yazışmalarımızda “insansı yapay zekâ” diye adlandırdığımız, yaptığı analiz ve çıkardığı sonuçlardan “kendine göre” yeni kurallar koyan ve bunu denetimsiz olarak insanlık üzerine uygulayan yapay zekâ. Böyle bir uygulama, köpeğim havlıyor ve bahçeme girmeye çalışan herkese saldırıyor diye evimi karantinaya almış olursa ve akşam evime geldiğimde, benim de evime girmeme engel olursa ne yapacağım? Sokakta mı kalacağım?

Ali Akurgal / [email protected]

Bu yazı HBT'nin 110. sayısında yayınlanmıştır.

Ali Akurgal