Geçtiğimiz hafta sonu, Başbakan, EKK kararlarını açıkladı. İstihdamın ve üretimin düşmemesi, artması için ne yapılabilirse onu yapıyorlar. Bunu yaparken kesenin ağzını açmak gerek, onu da kamu harcamalarında israfı ciddi biçimde frenleyerek karşılamayı planlıyorlar.
Tümüne bakınca tutarlı ve etkili bir önlemler paketi. Ama, yalnızca 2017’yi, belki 2018’in bir kısmını kurtarır. Başbakan, sonrası için de ipuçları verdi: “reformlara kaldığımız yerden devam” dedi. Belki bu anlamda ilk defa da onun ağzından “ARGE reformu” sözleri çıktı. Evet ARGE reformuna şiddetle ihtiyaç var.
Bu köşede, gerek ben gerekse Müfit Akyos, Aykut Göker’in izinden giderek, değişik şekillerde bunu hep dile getirdik. Bayram Ali Eşiyok da ileri (yüksek) teknolojiyi üretimimiz ve ihracatımız içerisinde yer alış şekli ile defalarca ele aldı. Şimdi bunlara bir bütün olarak bakma vakti. Ki, “ARGE reformu” denilince ne anlayacağız, ne beklemeliyiz, zihinlerimizde canlansın.
EKK’da alınan kararlar, üretimi sürdürme ve artırma için. Elbette, ileri teknoloji içeren ürünlerinin üretimi önde tutuluyor ama, üretimin niteliği çok sorgulanmıyor. Günümüz için yapılabilecek başka şey de yok zâten. Mesele, sonrası için, daha nitelikli, daha ileri teknolojili ürünleri üretmek. Beklentimiz, ihraç mallarımızın günümüzdeki ortalama 1,6 $ olan kilo başı fiyatını yükseltmek.
Ama; gözden kaçırmamamız gereken bir husus var: Ürünlerdeki teknoloji düzeyi arttıkça, ürünün malzeme girdileri ve işçiliği ile ederi arasındaki fark açılıyor.
Eski - yeni teknoloji arasındaki büyük fark
Diyelim, döküm kalorifer radyatörü üretiyorsunuz, bunun demiri, onu ergitmek için gerekli enerji, kum kalıplarını hazırlamak için teknisyenlik, döküm sonrası temizlik ve diş açma işlemlerinin tümü 40 “para” ise, satış fiyatı 60 “para”. Kısaca, bu radyatörden yaptığınızda, maliyeti üzerinden %50 kazanıyorsunuz.
Halbuki, en ufak ayrıntısına kadar ileri teknoloji olan bir “nevromodülatör” üretecekseniz, bunun tüm malzemesi, üretimi, işçiliği, mühendisliği 2.000 para ise, satış fiyatı 25.000 para. Demek ki, bir nevromodülatör yaptığınızda, kârınız, maliyetinizin yarısı değil, on iki buçuk katı.
Ama bu ileri teknoloji ürününü, teknolojisinin sâhibi olmadan yaparsanız, teknoloji sâhibine ürün başına ödeyeceğiniz 20.000 paradan (royalty) ötürü, maliyetiniz 22.000 paraya çıkacak, Kârınız da maliyetin %14’üne düşecek. Halbuki, döküm radyatörde royalty falan yok. Oradaki kâr, net kâr.
Günümüzde yaptığımız işler, bize günümüzde sâhip olduğumuz kadar gönenç sağlıyor. Bunun parasal ifadesi, kişi başına diyelim 8.600$ GSMH. Çok iyi biliyoruz ki, daha yüksek gönenç için daha yüksek GSMH, bunun için de, günümüzde yaptığımızdan daha nitelikli işler yapmamız, daha ileri teknolojili ürünler üretmemiz gerekli.
Türkiye’de 10, ABD’de 2 kişi
Dikkati çekmeye çalıştığım husus da, teknoloji ileriye gittikçe bunun “royalty”sini ödeyerek üretmek değil sâhibi olmak önem kazanıyor. Yoksa, “amelelik” yapmış oluyoruz, yaptığımız inşaat lüks inşaat bile olsa, biz 100TL yevmiyeden fazlasını göremiyoruz. İşte, başbakanın ARGE reformu söylemi bu nedenle önemli. Eğer daha yüksek gönenç istiyorsak, üreteceğimiz ileri teknolojili ürünlerin teknolojilerine de kendimiz geliştirerek sâhip olmalıyız.
Nevromodülatör, bir deri altı tıbbi elektronik cihaz. Nedeni bilinmeyen ağrıları, yan etkileri olan veya bağımlılık yapan ağrı kesiciler ile gidermek yerine, elektronik yolla bastırıyor. Bir gözlük camı kadar bir disk. Uluslararası pazarda tanesi 25.000$.
Serdar Kıykıoğlu, Türkiye’de 10 kişilik bir ekiple 3 senede bu cihazdan bir tane geliştirdi. Aynı cihazın bir ileri modelini de ABD’de, 3 kişiyle 2 senede geliştirdi. Dolayısıyla Türkiye ile ABD’nin ileri teknoloji geliştirme profillerini aynı örnekte karşılaştırma olanağına sâhip. Bulgularını ve tavsiyelerini bu sayıda bulacaksınız.
ARGE reformumuzda bize örnek olması dileği ile.
Ali Akurgal
*Bu yazı Aralık 2016'da HBT Dergi'de yayınlanmıştır.