Paylaşım ekonomisi çağdaş köleliğe açılan bir kapı mı?

Erdal Musoğlu Y
Paylaşım ekonomisi çağdaş köleliğe açılan bir kapı mı?

Paylaşım ekonomisinin olumlu olabilecek sonuçlarıyla birlikte ödenecek büyük bir bedel de var. O da iş ve gelir güvencesinin olmayışı!

Paylaşım ekonomisi (Sharing Economy) ya da erişim ekonomisi (Access Economy) fikri yeni değil. Tarih boyunca insanlar kaynaklarını, emeklerini ya da sahip olduklarını karşılıklı ya da karşılıksız olarak paylaştılar.

Günümüzdeki ise, tüketim ekonomisi, sürekli büyümeyi sağlama amacıyla artan hızda üretim yaparak, hepimizi daha çok şeye sahip olmaya yönlendiriyor. Bunun sonucunda da büyük bir kaynak israfı doğuyor. Sahip olduğumuz pek çok şeyi, çok az kullanıyoruz.


Bilişim ve iletişim teknolojileri, her alanda olduğu gibi, söz konusu âtıl kapasitenin küresel olarak paylaşımında da devrim yaratmaktalar. Başlangıçta eBay gibi uygulamalar ihtiyacımız olmayan nesneleri elden çıkarmak için büyük kolaylık sağladılar. Ardından araç paylaşım uygulaması Uber ve gayrımenkul kiralama uygulaması AirBNB çıktı. Onların müthiş başarısı ve izlerinden giden yüzlerce benzer WEB uygulaması ise önemli bir ekonomik sektörün doğmasına yol açmakta. İşte, bu sektöre paylaşım ekonomisi adı veriliyor.

Söz konusu sektörün büyüme hızı konusundaki öngörüler ise hayretler verici. Paylaşım ekonomisi dalında, müstakil, alt yüklenici ya da birçok işverene bağlı olarak çalışan kişilerin toplam işgücüne oranının, önümüzdeki 10 yılda, %40’lara ulaşması bekleniyor! Bunun küresel ekonomide ve toplumsal alanda yapacağı değişiklikler ise baş döndürücü.

Nedenler

Paylaşım ekonomisinin ortaya çıkmasına yol açan etkenler şöyle özetlenebilir:

- Teknolojik: İnternet teknolojileri tüketicilerin tükettikleri ile olan ilişkilerini temelden değiştirmesi

- Ekonomik: Bitmek bilmeyen krizler, kemer sıkmalar, güvenceli ve tam zamanlı işlerin sürekli azalması, alım gücünün devamlı düşmesi

- Politik: Devletlerin güçlerinin azalması ve onların yerini önemli ölçüde pazar ekonomisi güçlerinin alması

- Sosyal: Bireylerin tüketimi araç değil amaç olarak görmeleri, yaşamlarının merkezine koymalarına tepki

- Çevresel: Dünyamızın doğal kaynaklarının tüketimi ve yok edilişinin sürdürülemez olduğunun kesinleşmesi

Geçici İşler Ekonomisi (Gig Economy)

Bütün bu faktörlerin bir araya gelmesi 2000’li yıllardan itibaren paylaşım ekonomisi kavramının ve uygulamalarının oluşmasına yol açtı. Öte yandan, kaynakların verimli kullanılması amaçlı Paylaşım Ekonomisi, kısa sürede bir Geçici İşler Ekonomisine (Gig Economy) dönüşmekte. Bazıları, buna, çok tartışılan Uber firmasından hareketle Überleşme adını da veriyorlar.

Yakın zamanlara kadar toplumda geçici işler yapanlar azınlıkta idi. Okul bittiğinde, hedef, 'gerçek' bir iş bulup, her ay sabit bir gelire, ücretli tatillere ve sosyal güvenceye kavuşmaktı.

Günümüzde ise, teknolojinin sağladığı olanaklarla, tam zaman yerine serbest girişimci ya da serbest emekçi olarak geçici işlerde (gigs) çalışmak giderek yaygınlaşıyor. İyimserler için bu, girişimciliğin ve yenilikçiliğin güçlenmesi demek. Kötümserler için ise, güvencesiz bireylerin, yok pahasına çalışmak için küçük işler peşinde koştuğu, kâbus gibi bir dünyanın habercisi bu gelişmeler.

Geçici işler ekonomisi evriminin ilk uygulamaları bilgisayar tasarımcısı ve programcılarına kısa süreli işler sağlayan ELance ve oDesk gibi internet platformları idi. Ama kısa sürede, bu yeni ekonomik model, müstakil çalışmak isteyenlere geçici iş bulan kanallardan biri olmanın çok ötesine geçti.

Örneğin, ABD’de Etsy adlı internet uygulaması milyonlarca giysi, mücevher ve aksesuar üreticisi bireyin alıcılarına ulaşmalarını sağlıyor. Tıpkı, Airbnb gibi uygulamaların, yine milyonlarca konut sahibine, ev ve dairelerinin tamamı ya da bir bölümünü, dünyanın her yerinden oraya seyahat eden bireylere kısa süreliğine kiraya vermelerini sağlamaları gibi.

18. yüzyıla geri mi dönüyoruz?

Bireysel girişimciliğin ve Bireyden-Bireye (Peer to Peer) ticaretin böylesine sıçraması, bazılarına, yoksa 18. Yüzyıla, Adam Smith zamanına geri mi dönüyoruz dedirtmekte. Halbuki, 19. ve 20. yüzyıllarda, kitle üretimi ve dağıtımındaki gelişmeler şirketlerin doğması ve genişlemelerine yol açınca, işlerin çoğunluğu da ücretli emekçilik şeklini almıştı. Ticaret de, şirketten-şirkete (Business to Business) ya da şirketlerden-tüketicilere (Business to Consumer) olarak yapılmakta idi.

Günümüzde her alanda etkisini gösteren sayısal (dijital) devrim, doğaldır ki bu ticaret türleri için de büyük bir kolaylaştırıcı, hızlandırıcı ve kaldıraç görevi yapmakta. Ama, aynı sayısal devrim, yukarıda özetlediğimiz Tüketiciden-Tüketiciye (Consumer to Consumer) mal ve emek akışını sağlayan paylaşım ekonomisine de büyük güç ve ivme sağladı.

Hemen herkesin bir akıllı telefonu ve çeşitli sosyal medya hesaplarının olduğu, fiziksel sınırların ortadan kalktığı ve bu kolaylıklara alışmış bireylerin arasındaki siber-güvenin arttığı gelişmiş ülkelerde paylaşım ekonomisini gelişmesi çok hızlı olacağa benziyor.

Peki ama bütün bu gelişmeler Adam Smith'in Ulusların Zenginliği (Wealth of Nations) kitabında anlattığı ideal pazar ekonomisine kavuşulacağı anlamına mı geliyor?

Pek öyle olacağa benzemiyor doğrusu. Bir yandan, yukarıda sözünü ettiğimiz Uber, Airbnb ve Etsy gibi uygulamaların sahibi olan ve uygulamaları ile aynı isimlere sahip (ve birkaç yıl içinde piyasa değerleri milyarlarca doları bulan!) firmaların kendi pazarladıkları hiçbir ürünleri yok, sadece kolaylaştırıcı rolü oynuyorlar.

Bütün yaptıkları, bizleri, evinde oda kiralayan, kendi aracı ile şoförlük yapan, ya da ürettiği malı bir sanal mağazada pazarlayan kişilerle iletişime geçirmek. Ama, aynı firmalar, hızla devleşerek, oyunun kurallarının belirleyicisi oluyorlar. Kullanıcıları eğitmek, kendi kriter ve standartlarını uygulatmak ve en önemlisi ücretleri belirlemek onlara ait.

İnternetin sağladığı çok önemli bir olanak olan, anında geri dönüş, değerlendirme ve puanlamayı hem satıcı hem de alıcı bireylere uygulayarak hizmet ve ürünleri kalitelerinin kontrolü ve artırılmasını da gerçekleştiriyorlar.

Yeni bir kurumsal yapı oluşuyor

Günün sonunda, yeni bir kurumsal yapı oluşmakta sanki. Bireyden-bireye alışverişin doğrudan yapıldığı sayısal bir platform, pazar ile şirketler arasında yer alan hibrit bir yapı.

Ama bu platformların çok önemli bir diğer özellikleri var. Alışveriş sırasında gerekli olan güven, marka, kalite ve çeşitli alanlardaki uzmanlıklar gibi birçok işlevi onların yazılımları yerine getiriyorlar. Bu da, o internet uygulamaları üzerinden iş yapanlar için gerekli niteliklerin ciddi ölçüde azalmasını sağlıyor. Biraz yetenekli biri, Airbnb sayesinde mükemmel bir otelci olabilir örneğin! Ayrıca bu kişilerin tam gün çalışmalarına da gerek yok. Bir Uber sürücüsü anne, çocuklarını okuldan aldıktan sonra da işe başlayabilir.

Ödenecek bedel: İş-gelir güvensizliği

Bütün bunlar, sanki paylaşım ekonomisinin, girişimciliği geliştirici, özel ve mesleki yaşamı daha dengeli bir hale getirici ve insana kendi patronu olmasının hazzını yaşatacağını gösteriyor. Ama ödenecek büyük bir bedel var. O da iş ve gelir güvencesinin olmayışı! Yine de unutmamamız gereken, bugünkü 'klasik' ekonomik ortamda da girişimciliğin ve yeni alanlara açılmanın ciddi bir risk taşıdığı. Paylaşım ekonomisi, onu sağlayan sayısal platformların 'şemsiyesi' sayesinde bu riskleri azaltıyor ve yenilikçi (inovatif) girişimlerin artmasını sağlayacağa benziyor.

Ekonomist Thomas Piketty'nin hatırlattığı gibi, geçtiğimiz iki yüzyılda giderek artan ekonomik eşitsizliğin ana nedeni sermayenin az sayıda elde toplanması. Eğer ekonominin motoru, dev şirketler yerine, çok sayıda girişimci bireyden oluşursa bu eşitsizliğin azalması olasılığı yüksek.

Son olarak, günümüzde sosyal güvenceler, daha çok, sabit işlerde ücretli olarak çalışıldığında sağlanıyor. Serbest mesleklerde, götürü işlerde, işsiz kalındığında, tam gün çalışıl(a)madığında bu güvenceler yok denecek kadar az.

Paylaşım ekonomisi de en çok bu alanlarda devreye giriyor ve bu güvencesizliklerin tehdidi altında. Buna (ve birçok diğer sosyal yaraya ve eşitsizliğe), daha önceki yazılarımızda sözünü ettiğimiz Evrensel Temel Gelir'in çözüm olabileceğini düşünüyoruz.

Erdal Musoğlu / [email protected]


Kaynaklar:

- Uberisation and the dangers of neo-serfdom, Financial Times, 6 Ağustos 2016

- https://www.theguardian.com/commentisfree/2015/jul/26/will-we-get-by-gig-economy

- http://dollarsandsense.org/archives/2014/0314friedman.html


Erdal Musoğlu