Gerçekten önyargılarınız yok mu? Peki ya örtük olanlar?

Özlem Kayım Yıldız Y
Gerçekten önyargılarınız yok mu? Peki ya örtük olanlar?

İnsanların yaş, cinsiyet, etnisite, din, sosyoekonomik durum, ruhsal hastalık, vücut ağırlığı, engellilik, cinsel kimlik ve yönelim gibi sosyal kategoriler temelinde aşikâr ayrımcılığa uğradığı toplumlar için çok nahif bir terim ‘örtük önyargı’. Çünkü ‘örtük’ olması demek bilinç ve farkındalık düzeyine ulaşmamış olması demek. Fakat birçok insanın sahip olduğu bu bilinçsiz önyargılar, ayrımcılığın en önemli nedenlerinden. Üstelik farkındalığın olmaması nedeniyle ahlaki suçluluk duygusu gelişmediğinden örtük önyargılarla baş etmek zor. Örtük önyargı ya da yanlılık, elde edilmiş deneyimler zemininde yeni bilginin işlenmesinde çarpıtma, farkında olmadan taraf tutma, beklentilerimizle uyumlu bilgileri dikkate alıp uyumsuz olanları ihmal etme olarak tanımlanabilir.

Başka bir deyişle, bilinç düzeyinde reddedilen ayrımcılık, bilinçsiz olarak yargılamalarımızı ve davranışlarımızı şekillendirir; içine doğduğumuz kültürün sosyal kategoriler konusundaki klişeleri biz farkına varmadan eylemlerimize yansır. Erken çocukluk döneminden itibaren oluşmaya başlayan örtük önyargılar, yaş aldıkça azalan aşikar ayrımcılığın aksine genellikle ömür boyu sürdürülürler.

Yaygın örtük önyargılar


Politikacılardan akademisyenlere, sağlık çalışanlarından kolluk kuvvetlerine, hiç kimse örtük önyargılara bağışık değil. Örneğin, akademik kurumlarda kendilerini cinsiyetçi olarak görmeyen birçok kişi, erkeklerin salt cinsiyetleri nedeniyle daha yetkin, becerikli ve üretken oldukları şeklindeki örtük önyargılara sahiptir ve bu önyargılar, kadınların daha az işe alınmaları, daha düşük maaşla çalıştırılmaları ya da akademik yükselmelerinin daha zor olması ile sonuçlanır. Amerika Birleşik Devletleri’nde siyahların polis şiddetine daha fazla maruz kalmalarının nedenlerinden biri örtük önyargılardır. Toplumun geri kalanı gibi sağlık çalışanlarında da örtük önyargılar vardır ve bunların saptanması ve etkilerinin azaltılmasına yönelik çok sayıda araştırma yapılmaktadır.

Peki, insan neden bilinçsiz de olsa taraf tutar? Örtük önyargıların ortaya çıkışı için öne sürülen teorilerden biri ‘ulaşılabilirlik teorisi’. Buna göre, bilişsel süreçlerde kullanılacak olan bilgiler içerisinde en kolay ulaşılabilir ve geri çağrılabilir olanlar yargılamalarımızı şekillendirir ve davranışlarımıza yansır. Belirli bir sosyal kategoriye ait olduğunu düşündüğümüz biriyle karşılaştığımızda bilinçsiz ve kendiliğinden işleyen bir zihinsel süreç ortaya çıkar; nefret, tehdit algısı, dehumanizasyon ya da sevgi, gurur, yakınlık duygusu şeklinde olabilen duygusal tepkilerin esas olarak amigdala, insula, striatum, orbital and ventromedial frontal korteks gibi duygu durum ve motivasyonda rol alan beyin bölgelerinden kaynaklandığı öne sürülmüştür.

İlginç olansa bir yüz gördüğümüzde, sahip olduğumuz motivasyonun ve önyargılarımızın yüzü algılayışımızı değiştirmesi. Sonuç olarak beyinlerimizde niyet etmediğimiz ve farkına varmadığımız bir ilişkilendirme süreci başlar; karşımızdaki yüzün işaret ettiği sosyal kategori olumlu ya da olumsuz duygularla ilişkilendirilir.

Örtük İlişkilendirme Testi

Örtük önyargıları belirlemek için kullanılan testlerden biri Örtük İlişkilendirme Testi’dir (Implicit Association Test, Greenwald, McGhee, & Schwartz, 1998). Bu testte kişilere bir seri uyaran gösterilir, örneğin siyah ve beyaz insanlara ait yüzler ve pozitif ve negatif kelimeler. Önce beyazlara ait yüzler pozitif kelimelerle, siyahlara ait yüzlerse negatif kelimelerle kategorize edilir. Örneğin, beyaz-pozitif kelime görüldüğünde klavyede I tuşuna, siyah-negatif kelime görüldüğünde ise E tuşuna basılması istenir. Sonra tam tersi yapılır; beyaz-negatif kelime görüldüğünde I, siyah-pozitif kelime görüldüğünde ise E tuşuna basılması istenir.

Her bir testteki ortalama yanıt süresi hesaplanır. İlk testte ikinci teste göre daha hızlı yanıt vermenin siyahlara karşı örtük bir önyargıya işaret ettiği kabul edilir. Bu test ile yaş, cinsiyet, etnisite, ten rengi, din, obezite, engellilik gibi birçok kategoride örtük önyargıları saptamak mümkün. Testin stabilitesinin düşük olduğunu yani kısa süre sonra tekrarlandığında farklı skorlar alınabildiğini, ayrıca skorlarla ayrımcı davranışlar arasında güçlü bir korelasyon olmadığını da vurgulamak gerek.

İnsanların büyük bir kısmı Örtük İlişkilendirme Testi ile saptanan örtük önyargılara sahip; failleri arasında aşikar ırkçı ya da cinsiyetçilerin olmadığı ırkçı ya da cinsiyetçi eylemlerin nedeni bu örtük önyargılar. Sandığımız kadar önyargısız olmadığımızı öğrenmek hoşumuza gitmese de bilinçsiz yanlılıklarımızın olası olumsuz sonuçlarını önlemenin ilk yolu farkında olmak.

Özlem Kayım Yıldız

Bu yazı HBT'nin 260. sayısında yayınlanmıştır.

Özlem Kayım Yıldız